3/08/2012

Rebel Relic Guitars'dan Luke Withfield Özel Röportajı


Merhaba Luke. Ben Sound Dergisinden Barış. Gitarizm’e hoş geldin diyorum öncelikle. Hemen bu işin nasıl ortaya çıktığı ile başlayalım. Rebel Relic’in nasıl hayata geçtiğini anlatabilir misin?

Rebel Relic, resmi olarak 2007 yılında ortaya çıktı. Daha öncesinde de yıllarca gitar yapımıyla uğraşıyordum. Ancak o tarihe kadar kendi markam diyebileceğim bir şey söz konusu değildi. Bunun da ötesinde ilk olarak kendime ve bazı yakınlarıma gitar yaparak başladım bu işlere. Sonrasında eBay’de satışa koyduğum gitarlarımın oldukça hızlı bir şekilde satıldığını gördükten ve belirli sayıda özel yapım siparişleri gelmeye başladıktan sonra olay ciddiyet kazandı. Gitar yapmaktan gerçekten çok büyük bir keyif alıyordum ve atölyemde sadece gitar yapımı için bir köşe oluşturdum ki o vakitler ticari bir mobilya üreticiydim. Bu köşe günden güne büyüdü, ta ki atölyenin tamamını gitar üretimine odaklamaya karar verinceye kadar. Gerisi çok çabuk geldi, çeşitli gitar mağazasına ulaştım, onlar da dağıtımcım oldular ve gerisine ise… Tarih diyebiliriz.




Hollanda’dan olduğunu öğrendiğimde şaşırmıştım. Avrupa’dan bir Amerikan tadı veya Avrupa’nın Relic (not:eskitilmiş görüntülü gitarlara verilen ad) olayına cevabı gibi bir şey sanki? Ne diyorsun? Bu olay başka insanların da kafasını karıştırmıyor mudur?

Pek o kadar değil. 20 yılı aşkın süredir Hollanda’da yaşıyorum ve buralara gayet alıştım. Avrupa’da kimse benim Amerikancılığımı görmedi, bayrağımı elime alıp dolaşmadım :) Ancak gitarlarım konusunda şunu söyleyebilirim, onlara 50’lerin ve 60’ların havasını katıyor, çünkü o yıllara aşık bir adamım. Hippilerin, Rock’n Roll’u içine çektiği yıllarda büyüdüm. Havalı arabalar, saykodelik sanatlar ve o tür şeyler işte… Bunlar gerçekten harika zamanlardı. Sanki herkes protest şarkılar söylüyor ve gitar çalıyor gibiydi.



Gitarlarında ne tür hammaddeler kullandığını söyleyebilir misin? Ne tür ağaçlar kullanıyorsun, hangi kökenden ağaçlar vs.?

Eski tip (vintaj) klasik modellerde kesinlikle o günlerdekiler ile aynı malzemeleri kullanıyorum. Böylelikle 1952/1954 modeller bataklık dişbudağı, 1962 model ise kırmızı kızılağaç (red alder) olmalı. Saplar da Amerikan kaya akçaağacı (rock maple). Brezilya gülağacı ise çok çok pahalı ve bugünlerde bulunabilenleri de 1960’lardakiler ile aynı kalitede değil. Özel olarak seçilmiş, en sıkı tanecik yapısına sahip, en koyu renkli Hint gül ağaçlarını kullanmayı tercih ediyorum. Özel modellerde ise farklı tipteki ağaçları kullanmayı da çok seviyorum ayrıca. Holy Grail modelimdeki sarı korina ve TG Specials modellerindeki Oregon çamı gibi…  Thinline serilerimde ise maun ile ladin, sedir ve akçaağaç kapaklardan çok hoşlanıyorum.



Gayet güzel seçimler Luke. Gitar modellerindeki bir seri oldukça dikkat çekici. Bazı gitarların 200 yıllık çam ağaçlarından yapılmış. Bu 200 yıllık ağaç bloklarını nereden, nasıl bulabildin ve sesleri nasıl? Standart, kurutulmuş çam ve standart kızılağaç&dişbudak ile kıyaslayabilir misin?

Pinecasterlar harikadır. Biz onlara Mojocaster’lar diyoruz. 200 yıllık çamları, burada, Hollanda’daki çok eski bir ahşap imalâthanesinde gitar yapımında kullanabileceğim farklı bir şeyler ararken buldum. Etrafı eşeliyordum ve çok geniş bir direk fark ettim. Eski bir çam olduğunu hemen anladım. İmalâthanenin sahibi, o direğin eski bir kiliseden geldiğini söyledi. Taban noktasındaki ağaç çürümesinden dolayı getirilmiş.  Neyse, hemen satın aldım ve belli noktalardan kabaca kesip biçtim. Yaklaşık 16 gitar gövdesi çıkardım ondan. Şimdi dahasını da arıyorum. Tele fanatikleri bunlara birkaç sebep yüzünden bayılıyorlar; çoğu çam oldukça hafiftir. Eğer yeterince eski ve kuru ise harikulade bir ton veriyor ve çok çınlayan (resonant) bir karakteri oluyor. Ayrıca görüntüsü de şahane :)



Kulağa harika geliyor doğrusu. Peki ya manyetikler? Onlar tarihsel olarak eşdeğer manyetik klonları mı yoksa günümüz ihtiyaçlarına göre sarılmış daha çağdaş ardıllar mı?

Manyetik olarak birkaç çok yetenekli manyetik sarımcısının ürünlerini kullanıyoruz. Kendi “Rebel Vintage” manyetik modelimiz var ki 50 sonları 60 ortaları türü bir manyetik. Ayrıca Klein manyetikleri var. Chris Klein tamamen el üretimi olarak yapıyor onları ve orjinallerinin mutlak kopyaları diyebileceğimiz harika manyetikler sarıyor, tarihsel olarak eşdeğerler ve bazı modellerde kendi zevkini de yansıtıyor. Hepsi eski usul. Ayrıca Steffson manyetikleri var. Çok zarif ve inanılmaz bir soundları var. Holy Grail modellerimizin tamamına bunlardan takılı. Aslına bakarsan her tür eski usul manyetiği kullanıyorum sayılabilir, ancak çağdaş tonlar verenleri pek sevmiyorum…




Gitarlarının çok zarif bir relic tarzı var. Çok gerçekçi ve hepsinin kendi hikayesi var gibi. Relic gitar konsepti açısından odağın, yaklaşımın nedir?

Epey zamandan beridir eski Fender gitarlarını restore veya tamir ederdim. Bu gitarlarda çalışırken aklıma kazınan bazı şeyler oldu. Kısmen bir inek olmamdan da kaynaklanıyor olabilir ama büyük ölçüde bu gitarlara duyduğum sevdadan :) Bu tarihi güzellikleri yeniden yaratmayı denedim. Bununla birlikte gitar gibi şeylerin zamanla birlikte büyük bir zarafet kazandığını hissediyorum, tıpkı insanlar gibi… Yaralar ve her şey ile…

Şu son yıllarda relic gitarlar konusunda inkâr edilemez bir ilgi artışı söz konusu. Bu yüzden de diğer birçok gitar üreticisi ve Fender Custom Shop hattı sürekli olarak relic enstrumanlar üretiyorlar ve hatta Fender Meksika üretim hattına bile “Road Worn” gibi bir seri ekledi. Tüm bunlar ve nedenleri konusundaki fikrin nedir? Neden insanlar bu kirli görünümlü pejmürde gitarlara büyük bir ilgi duyuyor?

Bunun insanların dinlediği gitar kahramanları ile alakalı olduğunu düşünüyorum. Sevdiğimiz, esinlendiğimiz tüm bu şarkıların içinde yer alan o eskinin harikulâde, nitro cilâlı, el sarımı manyetikli ve en önemlisi makineler değil insanlar tarafından, insanlar için yapılmış olan gitarları… Bu gitarların ruhu vardı, belki de onu yapan ustanın kattığı ve şimdinin çağdaş gitarlarında bulamadığımız.



Eskitilmiş görünümlü gitarların (relic) popülerlik kazanması konusuna gelince, görünüşte yıpranmış gitarlar bunlar ancak poliüretan kaplı günümüz gitarlarında alınamayacak sesler söz konusu. Dahası şununla da yüzleşelim ki bu gitarın yapıldığı yılları düşündüğümüzde, tam anlamıyla yakalamışlar olayı ve insanların bunu anlamaları neredeyse 50 yıl almış. Bu gördüğümüz yeniden diriliş.



Daha önce hiçbir Rebel Relic gitar çalmadım. Ancak aşırı pahalı orjinal Fender’ler gibi gözüktükleri aşikâr. Ya sesleri ve çalım rahatlıkları? Orjinal olanları ile Rebel Relic ürünleri arasında ne gibi farklar var?

Eski gitarları çalmak, sevmek ve onlar hakkında araştırma yapmak için yıllarımı harcadım. Hâlâ da devem ediyor bu durum. Gitar yapmak bir sanat ve hayâlgücü ve doğru zamanlama gerektiren bir iş. Orjinalleri ile Rebel Relic modelleri arasındaki fark, müşterilerimiz için yaptıklarımız, kattıklarımızdır. Ses ve çalım rahatlığı da bunların içindedir ve orjinali gibidir. Ancak kattığımız ilâveler onları yaptığımız müzisyenlerin kendi ihtiyaç ve zevkleri doğrultusundadır.



İhracat durumunuz nedir peki? Gitarlarınız uluslarası pazarda satılıyor mu?

Tüm dünyaya ürün gönderiyoruz. İnternet olan her ülkeye satışımız var. Ayrıca bazı ülkelerde dağıtımcılarımız var. Ben de sürekli olarak bu ağı genişletmeye gayret ediyorum.

Senin için başarının sınırı, ölçütü nedir? Rebel Relic Gitarlarının geldiği noktadan memnun musun?

Bir Amerikalı olarak büyük düşünmeyi öğrenmiş bir şekilde yetişmiş olsam bizle uzun süredir Avrupa’da yaşadığımdan küçük düşünmeyi de öğrendim :) Aşırı büyümek istemiyorum. Kült olabilmek daha önemli…





Çeşitli tanınmış sanatçılar ile anlaşmanız (endorsement) yok sanıyorum. Bu strateji hakkında ne düşünüyorsun?

Hayır, böyle bir uygulamamız yok. Çünkü anlaşacağınız kişi gerçekten çok çok ünlü değilse pek fazla işe yaramıyor ve eğer o derecede ünlüyse zaten peşin para ürün alabilecek durumu vardır.

Türkiye ve Türk gitar ortamı hakkında bir fikrin var mı? Daha önce burada bulundun mu?

Ne yazık ki, hayır. Ancak orada müzik yapabilmiş ve bu durumdan çok memnun kalmış epey arkadaşım var. Belki bir gün ben de  onlara dahil olurum. Eğlenceli olurdu.



Tarafımdan yazılmış olan bu içerik Sound Dergisindeki "Gitarizm" Köşesinde yayımlanmıştır. İzin alınmaksızın ve/veya "TAM" kaynak gösterilmeksizin alıntılanması, kopyalanması durumunda derginin yayımcı şirketi gerekli her türlü yasal yaptırımlara başvurmaya yetkilidir.

2 yorum:

Popüler Yayınlar