12/02/2012

Lütiye Hamit Özkuşak Özel Röportajı (2012)


Lütiye Hamit Özkuşak Özel Röportajı 


Merhaba Hamit. Sound Dergisi Gitarizm’e hoş geldin. Umarım her şey yolundadır. Pek sık dile getirdiğim gibi, çok klişe olsa da sormak durumundayım. İstersen öncelikle kendinden ve gitara, gitar yapımına olan başlangıcından bahsederek başlayalım...
Merhaba Barış. Gitarla tanışmam çoğu gitaristte olduğu gibi lise dönemine denk geliyor. Gitar yapımı kavramını aklımda yer ettiren gitar hocam Şemsi Mutludoğan ile ara sıra "yakınımızda bir gitar atölyesi olsa da  gidip çıraklık yapsak ne güzel olur" diye konuşurduk. Bu şekilde bende gitar yapımcılığının temeli atılmış oldu.

Lay Lay Lom fabrikası hadisesini detaylandırabilir misin?
Ben deri teknikerliği mezunuyum. Ama kafamda hep gitar olduğu için o işi bırakıp Çorlu’dan İstanbul’a yerleştim. Aslında gitar çalmak için gitmiştim. Bir gün arkadaşımla Tünel’de dolaşırken eski Lay Lay Lom Müziğin camında "gitar yapım kursu" ilanını gördük. Atölyeye girdiğimde her yerin  klasik gitarla dolu olduğunu gördüm ve evet dedim ben bu işi öğrenmeliyim :)

Elektrogitar ve elektro bas konusunda, anladığım kadarıyla Fatih Yılmaz ile çalışmak, bir anlamda dönüm noktası gibi olmuş. Onunla çalışmak sana neler kattı, kazandırdı?
Evet. Gitar yapımını öğrenmemde Fatih Yılmaz’ın önemli bir yeri var. Bir gitarın aşama aşama oluşumunu onun atölyesinde gördüm. Aynı anda 2 tane klasik gitar yaparak başladık. Bu sayede hem izleme hem de üretme aşamasını bir arada yaşamış oldum. Sonra bir de elektrik gitar projemiz oldu. Lay Lay Lom’da çalışırken, orası fabrika olduğu için herkesin belli bir işi vardı. Ben sadece tesviye-perde işçiliği ve çalım ayarları üzerine çalıştım. O dönemde Lütiye Seyrani Cihan‘la tanıştım. Hafta sonları atölyesine gidip el aletlerinin doğru şekilde nasıl kullanıldığını, ağaca şekil vermeyi hem de baştan sona bir enstrumanın tek ustanın elinde nasıl yapıldığını gördüm. Bu enstruman da, tanıdıktan sonra sesini çok sevdiğim klasik kemençeydi. Bir dönem de Lütiye Oğuz Demir‘in atölyesinde yaylı sazlar üzerine deneyim kazandım. Fatih’in atölyesine gelene kadarki işlerimde biraz tecrübesizlik, biraz ya yanlış bir şey yaparsam korkusuyla çekingen çalışıyordum. Kendine güvenerek bir iş yapmayı  Fatih sayesinde  kazandım. Bunun için ona ayrıca teşekkür ediyorum.


Uzmanlaştığın veya uzmanlaşmak istediğin, özel bir gitar veya enstruman akımı var mı? Yani “Benim odağım elektrikli bas gitarlar olacak” veya “Benim özelleştiğim alan 52-64 arasındaki eski tip elektrogitarlardır” gibi bir şey söyleyebilir misin?
Son 2 yılı aynı anda başka bir işte çalışmakla beraber 7 yıldır enstrüman yapımcılığıyla uğraşıyorum. Çalışmalarım daha çok elektrik gitar ve bas gitar üzerine oldu. Uzmanlaştığım ve uzmanlaşmak istediğim gitar türü henüz oluşmadı diyebilirim. Gitar çalmaya klasik batı müziğiyle başladım. Bu tarzı da seviyorum. O nedenle klasik gitar da yapıyorum. Henüz akustik gitar yapmadım. Kalıp hazırlıyorum. Bitince bir akustik gitar denemem olacak. Hepsinin yeri ayrı benim için. Seçim yapmak çok zor oluyor. Bakalım zaman ne gösterecek...

Gitar yapımında özellikle tercih ettiğin yerli ve yabancı ağaçlar hangileridir?
İthal olanla beraber yerli olarak akçaağacı kullanıyorum. Renk olarak yabancı olanlar kadar beyaz olmuyor ama yapısal ve tonal olarak memnunum. Ceviz, çınar, ıhlamur, kızılağaç, dişbudak, akustik çalgıların ses kapaklarında Artvin Borçka Ladini, elektrik bas ve gitarın gövdesinde kapak ağacı olarak kavak kök kullandığım yerli ağaçlar. Henüz kullanmadığım ama tonunu merak ettiğim kiraz, dut, ardıç gibi yerli ağaçlar da var. Yabancı olarak maun, venge, Hindistan gül ağacı, ovankol, paduk, purpleheart, bubinga, makassar ve gabon abanozu kullanıyorum.

Şu an yaşadığın bölgenin ağaçlarını hiç yokladın mı, hani bu işlere uygun türler var mıdır diye?
Trakya’da Kırklareli ağacın bol olduğu bir bölge. Henüz kullanmadım ama dut, ardıç, kiraz gibi bazı ağaçları var. Bunları denemek istiyorum. Bu ağaçlar Türk Müziği Sazlarında kullanılıyor. Yani akustik özelliği olan ağaçlar olduğundan gitarda da iyi sonuçlar verebileceğini düşünüyorum.


Manyetikler konusunda favorilere sahip misin?
Seymour Duncan  SH4 - TB4, APH1-TBAPH1 modellerini, Dimarzio Paf Pro ve Super Distortion modellerini beğeniyorum. Kore üretimi olan Artec ve Wilkinson markalarını da isteğe göre kullanıyorum.


Yaptığın bazı bas gitarların fotoğraflarını gördüm de, gerçekten etkileyici geldi. Anladığım kadarıyla oldukça detaycı birisin, doğru mu?
Teşekkür ediyorum. Elimden geldiğince hatasız ,tonu ve estetiği güzel gitarlar yapmaya çalışıyorum. Evet biraz detaycıyım. Atölyeme gelenler beni çalışırken izlediklerinde bazen sıkılabiliyorlar ama butik üretimde iyi sonuç almak için 10 defa ölçüp bir kere biçmek gerekiyor çoğu zaman.


Sana hak veriyorum. Bas yapımı anlamında oturttuğun ve “İşte kendi modelim budur” diyebileceğin formların var mı?
Henüz olmadı. Böyle şeylerin rahat kafayla yapılacağını düşünüyorum. Benimki bu aralar çok dolu olduğu için ileriki zamanlarda olabilir ama...

Ayrı ayrı olarak sormak gerekirse, elektrogitar ve bas gitar için takipçisi olduğun ekoller, etkilendiğin çalgı yapımcıları kimlerdir? Kimlerin işleri seni kendisine çeker?
İkisi için de yuvarlak hatlı büyük kasalı modelleri daha çok beğeniyorum. Gitarda bir de bombeli modeller tercihim. Türkiye’de sayılı gitar yapımcılarından Ekrem Özkarpat hem akustik, hem elektrik gitarda örnek aldığım bir ustadır. Yine eski ustalardan Murat Sezen var. İşini iyi yapan birçok isim var. Sound dergisi okuyucularının iyi tanıdığı Fatih Yılmaz, Volkan Özdemir, Erdem Koca, Umut Zararcı, Özgür Turan, Ali Demircan, Omy Gitar gibi isimlerin yaptığı güzel işler var. Yabancı yapımcılardan W.J.Jones, Myka Guitars, Scoot French, Moriah Guitars, Taku Sakatsa, Tb Guitars, Aquilina, Brubaker, Mayones, Jerzy Drozd, Nordstrand Guitars’ı takip ediyorum.



Türkiye’de elektrikli çalgı yapımcılığı konusunda genelleme yapacak olursan, nasıl bir değerlendirme yaparsın, sektörün içindeki bir insan olarak?
10 sene öncesine kadar Türkiye’de gitar yapımcı sayısı 4-5 kişiyle sınırlıyken artık her geçen gün yeni isimler ekleniyor. Gerek çalgı yapım bölümlerinden mezun olanlar, gerekse alaylı olarak çıraklıktan gelen yada teknik bir alt yapının üzerine kendi çaba göstererek bu işi öğrenen insanlarla sayı giderek artıyor. Bu iyi bir durum bence. Müzisyenler için seçenek şansı artmış oluyor, hem de kaliteli üretimi tetikleyici bir unsur...

Orta ve uzun vadede bu işle ilgili ne gibi planların var, genel hatlarıyla bahsedebilir misin?
Bir çok sektörde olduğu gibi bu sektöründe kaynağı İstanbul. İstanbul’da yaşıyorsan sadece gitar tamiri ve bakımı yaparak geçinebiliyorsun. Kötü tarafı tamir yoğunluğundan enstrüman yapmaya zaman kalmaması. Diğer şehirlerde yaşayan lütiyelerin enstrüman yapmaya daha çok zamanı var ama düzenli bir sirkülasyon yakalamak da hemen olmuyor. Bu nedenle bir kesim lütiyeliği, benim olduğum gibi ikinci bir iş olarak yapıyor. Böyle olunca da  zaman sıkıntısı olduğundan her şey etkileniyor. İyi malzeme, iyi işler, iyi reklam, yeterli zaman ve bunu iyi değerlendirme gibi şeyler bir araya gelince bu iş tek meslek olarak yapılabilir. Amacım bu işi tek mesleğim haline getirmek. Bunun için kalan bütün zamanımı atölyede geçiriyorum.


Benim sorularım bu kadar. Sound Dergisi okurlarına ulaştırmak istediklerin varsa işte şimdi tam yeri ;)
Özel  üretim enstrümanlar ancak kaliteli malzeme ile uzun ve ince bir işçiliğin bir araya gelmesiyle ortaya çıkar. Üst seri fabrikasyon gitarlara 3000 - 4000 TL vermek yerine istedikleri özelliklere sahip daha düşük maliyetli bir gitar sahibi olmak bence çok daha mantıklı ve bizler de bunun için varız. İyi gitarlar yapmak için. Ayrıca bu sayıda bana destek olduğunuz için sana ve  bütün Sound Dergisi okurlarına selamlarımı gönderiyorum.      

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Popüler Yayınlar