2/16/2013

Gerard Melancon (Melancon Guitars) Özel Röportajı (2013)



Merhaba Gerard. Ben Gitarizm’den Barış, köşeme hoş geldin. Sana ve gitarlarına aşina olmayanlar için bu işlerdeki başlangıcından bahsederek girelim istersen. Kendi gitarlarını yapma, bunu zaman içinde “Melancon Guitars” haline getirme hikayenden bahsedebilir misin?

Pek çok yapımcı gibi ben de gitarist olarak başladım. Yollarda geçen yıllardan sonra bu şekilde daha fazla yaşayamayacağıma ve kendi memleketimde çalmaya karar verdim. Bu süreçte çevredeki gitar mağazaları için gitar tamirleri yaptım ki bu işler nelerin işe yarar, nelerin ise sorun çıkaran şeyler olduğunu anlamam için eğitici oldu. Bir gün ise aklıma kendi mükemmel gitarımı yapma fikri geldi. Hayatımda, babamdan öğrendiğim şeyler hariç ağaç işleme eğitimi falan almamıştım. Babam ise her şeyi tamir edebilen bir adamdı ve bana etrafımdaki pek çok şeyin nasıl işlediğini ve bir şeyleri tamir ederken ellerimin nasıl düzgün çalışması gerektiğini öğretmişti. Ben de birkaç ahşap alarak bir gitar yapıp yapamayacağımı görmek istedim. İlk gitarımı bitirdikten sonra ahşap parçalarını bir araya getirip, ortaya bir şey çıkarmaktan ne kadar keyif aldığımı fark ettim. Sonrasında ilk gitarımı bir konsere götürdüm ve oralı bir gitarcı onunla epey ilgilendi, akabinde de satın almak istedi. Ben gitarımı satma niyetiyle yapmamıştım. Ancak gitarı yaparken aldığım keyfi bir düşününce bu parayla daha fazla ahşap alıp, daha da iyi bir gitar yapabileceğim aklıma geldi. Bu 2-3 yıl boyunca böyle devam etti ve çevremdeki arkadaşlar ve yerel gitaristlere senede 5-10 kadar gitar yaptım. Gitarlarımdan birini almış olan yerel bir gitaristin, grubuyla turnede olan New Orleanslı bir arkadaşı varmış. O arkadaş gitarlarımdan birini aldı ve böylelikle New Orleans bölgesinde tanınır oldum, akabinde de pek çok üst seviyedeki gitarist benimle temasa geçti. Onlar Amerika’yı turladıkça gitarlarım diğer eyaletlerdeki gitaristlere de tanıtılmış oldu. O dönem kayıt stüdyoları için kompresörler üreten bir arkadaşım Jim Odom’un cesaretlendirmesiyle NAMM Fuarı’na katıldım. Jim’in firması Presonus Audio’dur, adını duymuş olmalısın. O NAMM Fuarı’nda Jim’in Presonus’u ile aynı locayı paylaştık. Fuarda, 17 yıl önce aldığım siparişler Melancon Gitarları’nın, tam zamanlı bir iş olarak biçim alması konusunda beni yönlendirdi.


Güzel bir başlangıçmış doğrusu. Peki, okurlarımız için Melancon Gitarları’nın üretim süreçlerini özetleyebilir misin? Üretimin tüm aşamaları sen mi hallediyorsun yoksa başka çalışanlar da var mı?

Bu işe tek başıma başladım ancak ilerleyen zamanda müşterilerine bekleme listesi o kadar uzadı ki başka çalışanlar da tutmak zorunda kaldım. İki yıl sonrasında tek çalışanlı bir atölyeden yedi çalışanlı bir işletmeye döndü iş. İlerleyen yedi yıl içinde iş gerçekten büyüdü, baya sipariş aldık ancak bu kez de sorunlar ve iş yönetim gerilimleri baş göstermeye başladı. Bu durumun üstesinden, işimin yöneticisi olarak, geldim fakat bu kez de gitar üretimi sürecine dahil olamamaya başladım. Hayatımda tartışmalar ve karışıklıklarla dolu yıllardan sonra, tüm bu sıkıntıların gitar yapmayı çok sevmeme rağmen artık yapamamamdan kaynaklandığını anladım. Yedi yıl kadar önce bunu fark ettikten sonra tek adamlı döneme geri dönmeye karar verdim. Bu yüzden son yedi yıldır tüm gitarlarımı tek başına ben yapıyorum. Ağaçların seçiminden son montaja kadar sadece ben. Sadece kağıt işleri ve telefonlara yanıt vermesi için kız kardeşim Sissy sekreter olarak bana yardımcı oluyor.


Tipik bir gitarın yapımı ortalama olarak ne kadar zaman alıyor?

Gitar üretimi açısından “tek seferde tek gitar” şeklinde bir durum yok ancak opsiyonlara da bağlı olarak bir gitarın yapım süresini yaklaşık 20 saat olarak tahmin edebilirim. Tuşe süsleri (inlay) ve fileto (binding) işleri uzatabilir. 20 saat de, bu arada, ağaçların kuruması, yapıştırıcı kuruması, boya kuruması gibi nedenlerden dolayı nihai zaman olarak düşünülebilir, bu beklemeler dahil değil hesaba.

Gitarlarınıza aşina olmayanlara ana enstrumanlarınızı ve modellerinizi tanıtabilir misin? Dikkate şayan noktaları, rakiplerine kıyasla avantajlı oldukları yönleri nelerdir?

Melancon ürün grubu dokuz gitar, biri dört, diğeri de beş telli olmak üzere iki bas gitar modelinden oluşur. “Pro Artist” modelimiz temel olarak bildik Strat tasarımıyken, “Pro Artist T” ise Tele tasarımına sahiptir. Gövde şekilleri benzese de Fender’in Stratocaster ve Telecaster’ı ile aynı şekle sahip değiller bu arada. Gövdeler bataklık dişbudağı veya kızılağaç. “Classic Artist” ve “Classic Artist T” ise Pro ve Pro T modellerinin daha şık versiyonları şeklinde özetlenebilir. Bu arada “T” kısaltması daima “Tele” gövde şeklini ifade eder modellerimizde. “Classic” modellerimiz figürlü akçaağaç kapaklara ve kenarlarda doğal fileto efektine sahiptir. Sunduğumuz akçaağaç kapaklarında sadece en üst seviyede alevli, bükümlü (quilted), spalted veya burl ağaçlar söz konusudur. “Classic T”’de, ayrıca, Strat konturları ve üç manyetik konfigürasyon opsiyonları da mevcut. “Classic Artist” serisi HSS standart konfigürasyona sahip ancak bu modellerin stüdyo paketinde HSH versiyonları da var. “The Custom” ve “The Custom T” modellerinde pena muhafazası bulunmaz, manyetikler doğrudan ağaca monte edilir, elektronik aksama ise gövde arkasından ulaşılır. Muazzam seviyede figürlü akça kapaklar bu seriye ayrılır. “P-90 Artist” serisi tele şekline ve figürlü akçaağaç kapağa sahiptir. “P-90 Pro” modeli de tele şekline sahip lâkin konturları olsa da janjanlı kapak ağacı yok. Her iki model de Seymour Duncan’ın gürültüsüz P-90’larına sahip. Manyetikler ise biri ana manyetik seçici, diğeri de seri, paralel ve split bağlantıya imkân veren bir mini birer anahtar olmak üzere iki seçiciye sahip. “Cajun Gentleman” modeli ise Gretsch 6120’den epey esinlenim taşımakta. Tele formunda yarı boş gövdeli ve TV Jones Filtertron manyetiklere, Tone Pros marka Tune-O-Matic köprü ve Bigsby tremoloya sahip bir gitar. Kontursuz olarak figürlü akçaağaç kapağı mevcut. Tüm modeller için tuşe ağacını siz belirliyorsunuz; pau ferro, Madagaskar veya Brezilya Gülağacı, akçaağaç veya Hint Gülü... Sap ağacı ise akçaağaç, sadece Classic ve Custom modellerinde maun. Ayrıca masif gülağacı sap opsiyonu da var. Uzun kullanım ömürlerinden dolayı tüm gitarların perdeleri paslanmaz çelikten. Tüm modeller için gövde için ton boşlukları ile de sipariş edilebilmekte. MB4 ve MB5 bas gitar modellerimiz. Bunlar, bildik Jazz Bass biçimine benim yaklaşımım şeklinde özetlenebilecek bas gitarlar. Sapları akça veya gülağacı tuşeli akçaağaç. Tüm gitarlarım, ayrıca, elektriksel gürültüyü en aza indirmek için gövde boşluklarında RF kalkanlaması da barındırır. Tek adamlı bir atölye olmak, büyük üreticilerin kalkışamayacağı kadar ayrıntılara dikkat edebilme imkanı tanıyor. Ayrıca iş doğru ağaçların teminine geldiğinde çok da seçici olabiliyorum.


Daha önce gitarlarından birini çalma imkanım olmadı. Ancak Melancon sahibi arkadaşlarım var ve cidden güzel görünüyorlar. Peki ya ton, ses uzaması, tını, çalım rahatlığı? Gitarlarını bir de bu etmenler genelinde değerlendirebilir misin?

Gitarlarımın tonlarıyla tekerleği baştan icat etmek gibi bir durumum yok, aslına bakarsan :) Modellerimin çoğu eskinin efsanevi tonlarını yakalamayı hedefler. Pro Serisi muhteşem tınlayan üç single manyetikli eski gitarları, eski gitarların günümüz fiyatlarının altında arayanlara göredir. Bataklık dişbudağı gövdeli olanlar 50’lerin daha parlakça tonlarının peşinde olanlara, kızılağaç olanlar ise blues ve rock, hatta caz çalanlara ilaç olacak cihazlardır. Pro T’leri tercih edenler ise 50’lerin efsanevi Tele tonlarını hedefleyenlerce sipariş edilir. Ayrıca çok sayıda blues ve rock gitaristine de kızılağaç gövdeli Pro T yaptım, yapıyorum. Classic ve Classic T Serilerinin tonu da Pro’lar gibi, sadece köprü konumlarında daha fazla güç için bir humbuckera sahipler. Custom Artist Serisi ise manyetiklerin üstten yüklenme tasarımından ötürü daha az doğuşkanlarla daha odaklanmış bir tonaliteye sahipler. Ağaç seçimleri, bu modeldeki tonalitenin belirlenmesinde büyük etken sahibi elbette; dişbudak ve kızılağaç gövdeli, akçaağaç saplı olanlar daha Fender-vari, maun olanlar daha bir Gibson-vari tonlara sahip oluyor. Her gitarda sapla gövdenin, daha iyi ses uzama karakteri eldesi için, olabildiğince sıkı bir şekilde oturması adına ciddi gayret gösteriyorum. Her bir sap, gövdeye elle en uygun şekilde konumlandırılır ki bunun anlamı rafta bekleyen saplardan herhangi birini alıp gövdelerin herhangi birine, sıradan bir şekilde takmıyorum. Pek çok müşterim, gitarlarımın iyi rezonansı sebebiyle kendi bedenlerini bile titreştirebildiğini söyler. Ayrıca gitarlarımın tınıları, akustik olarak (elektriklendirilmemiş halde) bile gayet iyidir. Rahatlık olarak ise, tüm gitarlarım omzunuzda askıdayken dengede duracak biçimde üretilir. Sağ kolunuzun gitarla temasta olan kısmına ve göbeğinize denk gelen bölümler ise herhangi bir rahatsızlık yaratmaması için keskin hatlardan arındırılmıştır ki çalım rahatlığı en üste çıksın.


Gitarlarını yapmak için seçtiğin hammaddelerden bahsedebilir misin Gerard? Ne tür kökenlere sahip, hangi tür ağaçları özellikle tercih ediyorsun, bunları nasıl seçiyorsun?

Melancon Gitarlarının türü ve her biri, iyi birer araç olması için tasarlanır öncelikle, bu yüzden ilk ve en öncelikli olarak işlevsel olarak mükemmel olmalılar. Görünüş ilave bir kazanç elbette fakat bir gitarın tonu mutlaka ve mutlaka ilham verici, çalımı ise son derece rahat olmalı. Ben gitarlarım için sadece en iyi kalitede olan ahşapları seçerim, bu her şeyin başladığı yer. Kullanacağım tüm ağaçları tek tek seçerim, zaman harcatan bir iş ama daha önce de belirttiğim gibi tek kişilik bir atölye olmak buna imkan verebiliyor. Gövde ağaçlarının çoğu yıllardır, ta elektrogitarların ilk zamanlarından beridir kullanılan ağaçlar. Bataklık dişbudaklarını yerel kerestecilerden temin ediyorum zira en iyi dişbudaklar Louisiana bataklıklarında yetişir. Bu ağaç 50’lerin üç single’lı gitarlarının ve geleneksel tele tonunu hedefleyenlerin tercihidir. Kızılağaç ise daha bir orta frekans odaklı tona sahiptir ve rock veya blues çalanlarca çok sevilir. Amerika’nın kuzey batısında yetişir. Maun ise daha hacimli ton peşindekilerce tercih edilir. Kullandığım maunların çoğu, Honduras Maunun türü tükenme tehdidi altında olmasından dolayı, Afrika kökenli. Ayrıca tonalite bakımından mauna çok benzeyen korinayı da kullanıyorum, hem ak korina, hem de siyah korina olarak.


Sap ağacı olarak çoğunlukla akçaağaç, maun, korina ve gülağacı kullanıyorum. En çok tercih edilen saplık ağaçlar olan akçaağaçlarım Amerika’nın kuzey doğusundan geliyor. Daha bir Gibson-vari bir ton isteyenler maun gövde-maun sap ikilisini tercih eder. Diğer bir seçenek ise masif gülağacı saplar; akçaağaç saplar kadar parlak değil lâkin maun saplara göre daha bir nebze daha parlakça. Distorsiyon altında daha tanımlı bir tonu eldesi konusunda iyi iş çıkarıyor. Ağaçlarımı seçerken ağırlıklarına göre eliyorum; hafif olanlar hem çok daha iyi titriyor, hem de daha fazla doğuşkan sunuyor. Kendi tecrübelerime göre hafif ağaçlar daima daha iyi tınlar. Figürlü ağaçlar ise, elbette ki, görünüşleri sebebiyle kullanılıyorlar.

Peki bu ağaçlar için kendi stoğunu mu oluşturursun? Eğer öyleyse nasıl bir ağaç tedariki, kurutma/mevsimlendirme düzeni kurdun, bahsedebilir misin?

Ben ağaçlarımı mümkün olduğunca kaynağına en yakın noktadan alıyorum. ABD kökenli ağaçları doğrudan ağacı kesen firmalardan alıyorum. Denizaşırı ülkelerden gelen ağaçların bir kısmını doğrudan yabancı kesim firmalarından, bazılarını ise ABD’deki ithalatçılardan. Aldığım ağaçlar, fırınlanmadan önce, atölyemde birkaç yıl bekler sıklıkla. Bu ağacın benim atölyemdeki atmosfere uyumuna yardımcı olur. Atölyem ise sıcaklık ve nem kontrollüdür; sıcaklık 760F (not:yaklaşık 24,50C), nem ise %45’dir. Ağaçlar bu koşullarda, atölyemde birkaç yıl bekledikten sonra, ancak, nem içeriğini %6 civarına indirecek şekilde fırınlanmaya hazırdır.

Gerçekten çok sıkıymışsın. %6 gerçekten iddialı bir değer. Ya boya/cilâ işlemleri? Sen de nitroselülozcu musun?

Hayır, artık nitroselüloz kullanmıyorum. Yaklaşık 10 yıl kadar önce morötesi ile donan polyestere geçtim. Polyester çok daha çevre dostu bir malzeme ve nitroselülozun spreylenirken atmosfere salınan uçucular sebebiyle kullanımına devlet tarafından yasak getirilmesi durumu da var. UV ile sertleşen polyester ise morötesi altında çok hızlı bir şekilde donabilmekte. Bu da nitroselüloz kullanırken bir aya kadar uzayabilen bir süreci 3-4 güne indirmekte, haliyle üretimi çok daha hızlandırıyor. Gitarlara boyayı uygula, UV fırınına koy ve sadece birkaç dakikada tamamen sertleşsin.


Hayatı epey kolaylaştıran bir seçenek orası kesin. Biraz da işin elektronik kısmını konuşalım. Gitarlarında kullandığın manyetiklerden de bahsedebilir misin? Gördüğüm üzere kendi manyetiklerini de sarıyorsun.

P-90 Artist ve P-90 Pro modellerimde Seymour Duncan’ın dip gürültüsüz P-90’larını kullanıyorum. Cajun Gentleman’da TV Jones Filtertronları. Diğerlerinin tamamında ise kendi özel sarım manyetiklerim var. Tele, single ve humbuckerlarda eski usül ve blues usulü sarımlı olarak iki seçenek sunuyorum. Ancak isteyen olursa hemen her türlü yan üreticinin ürünlerini seçmek de serbest; Lollar, Duncan, Van Zandt, Fralin, DiMarzio ve Barden gibi. Eğer müşterilerimden yüksek çıkışlı bir manyetik için talep gelirse bu üreticilerin ürünlerinden birini seçmelerini öneriyorum. Tek kişilik bir atölyede 50 farklı modelde manyetik üretmek için yeterli zamanım yok.

Kendi manyetiklerini sarmayı seçmek neden öyleyse?

Kendi manyetiklerimi sarmak, gitarlarımı nasıl en iyi tonu verecek şekilde yapıyorsam, manyetikleri de bu tonu en iyi şekilde yansıtabilecek şekilde kontrol edebilme imkanı veriyor. Ayrıca Melancon Gitarları ile tam uyumlu olacak şekilde de oynamalar yapabiliyorum.


Anlıyorum. Ya diğer gitar parçalarındaki tercihlerin? Akord burguları, potansiyometreler, kapasitörler, üst eşikler, perdeler vs.?

Neredeyse tüm parçalar Japon Gotoh’lar. Diğer parçalarda ise bulunabilecek en iyi parçaları tercih ediyorum elbette; potlar CTS örneğin. Kapasitör olarak ise çok çeşitli model ve değerde ürünler kullanıyorum; gitar modeline, kullanılan manyetiğe göre değişiyor, en uygunu hangisiyse onu seçiyorum; sunduğum seçenekler ise eski usül seramik disk kapasitörler, polyester film kapasitörler ve Orange Drop kapasitörler. Üst eşiklerim GraphTech’in TusQ’ları. Ayrıca grafit eşik seçeneği de var. Jaklarım Neutrik tarafından üretiliyor. Jescar’ın paslanmaz çelik perdeleri standardım, ayrıca, altın EVO perde ve Dunlop’un geleneksel nikel gümüşü perde seçenekleri de söz konusu. Standart perdelerim 0,047 inç yüksekliğe, 0,104 inç genişliğe sahip. İlâveten daha yüksek ve eski usül perdeler de seçilebilir.



Gövde içine açılan “Ton Boşlukları” (Ton Havuzları) konusundaki düşüncelerin nedir? Daha önce de belirttiğin gibi müşterilerine bu seçeneği de sunuyorsun...

Bu seçenek gitaristin, gitarında aradığı tona bağlı olarak belirleniyor. En sıklıkla caz gitaristleri, boş gövdeli gitarların tonuna biraz daha yaklaşabilmek için, akustik kaliteyi arttırıcı bir unsur olarak istiyor. Gitarda ton boşlukları açıldığında tiz tarafa yakın olan orta frekanslarda (upper mid’lerde) bir vurgulanma hissediliyor. Cajun Gentleman modeli standart olarak ton havuzları ve merkezde 0,25inç’lik bir masif bir ağaç bloğuyla gelir.

Son yıllarda en ümit veren ve gittikçe de yaygınlaşan yeniliklerden birisi de “Közlenmiş (roasted/toasted/baked) Akçaağaç” saplar sanıyorum. Bu közlenmiş ahşaplar konusunda ne düşünüyorsun? Senin fikrin nedir, hiç tecrübe edebildin mi?

Hayır, ne yazık ki henüz deneme imkânım olmadı ancak denemek istiyorum. Denemiş olan gitar yapımcısı arkadaşlarım epey beğenmişler. En büyük getirisi, arttırılmış fırın sıcaklığı sebebiyle çok daha kararlı bir ahşap elde edebilmek ki gitarlar söz konusu olduğunda daima çok iyi bir şeydir bu. Ancak bireysel deneyimim olmadığından sana daha fazlasını söyleyemeyeceğim.


Şu anki koşullarda, ayda kaç tane gitar üretiyorsun?

Yaklaşık altı, sekiz arası. Tuşe süsleri, filetolar ve diğer özel isteklere göre üretim süreci daha da uzayabileceğinden sayı çok belli olmayabiliyor.

Peki bunların yurtdışına pazarlanması nasıl işliyor? Bayilik sistemi mi, yoksa doğrudan satış sistemi mi söz konusu?

Her ikisi de. İngiltere, İtalya, Japonya ve Tayland’da bayilerim var. Bayiim olmayan ülkelere da ABD’deki bayiler üzerinden veya doğrudan satış yapabiliyoruz.


Anlaşmalı olduğun sanatçılar (endorsement) var mı ve bu işe nasıl bakıyorsun?

Anlaşmalı olduğumuz kişiler var. Bunların listesini  www.melanconguitars.com ‘da sanatçılar sekmesi altında görebilirsin. Gitarlarımı tanıtacak anlaşmalarda farklı seviyeler söz konusu. Tüm sanatçılar böyle bir proje için düşünülebilir durumdadır bizim açımızdan. Kariyeriniz hakkında kapsamlı bir biyografi ve yer aldığınız kayıtlarla başvuran herkesi inceleriz. Ayrıca büyük firmalarla anlaşmalı olmasına rağmen gitar yaptığım başka tanınmış müzisyenler de var; Aerosmith’den Brad Whitford, Dave Mathew ve Mark Knopfler bunlardan bazıları.

O da iyiymiş :) Ya Türkiye ve Türk gitar ortamı hakkında bir şey biliyor musun?

Ne yazık ki Türk gitar ortamına hiç de âşina değilim. Sadece Yavuz Çetin’i ve Erkan Oğur’un perdesiz gitar çaldığını duydum. Daha önce de Türkiye’de hiç bulunmadım fakat bir gün ziyaret etmeyi çok isterim. Eşim ve ben zamanımız izin verdiğince gezmeyi çok severiz.

Biz de seni ağırlamayı çok isteriz. Ancak şimdi sorularımın sonuna geldim Gerard. Melancon Gitarlarına bol şans diliyorum. Türkiye’deki Sound Dergisi okurlarına, müşterin veya bayiin olabileceklere iletmek istediğin bir mesajın varsa tam zamanı.

Bu röportajı yaparak, Melancon Gitarları olarak yaptıklarımı ülkendeki gitaristlere duyurabilmemdeki yardımın için çok teşekkür ediyorum. benim için onur ve zevkti. Buradan tüm okurlarınıza selamlarımı ve en derin saygılarımı iletmek istiyorum. İşte gitar alakalı bu şeyi çok seviyorum; size müziğin evrensel dilini konuşabilme imkanı sunuyor. Hepinize her şeyin en iyisini diliyorum.


Tarafımdan yazılmış olan bu içerik Sound Dergisindeki "Gitarizm" Köşesinde yayımlanmıştır. İzin alınmaksızın ve/veya "TAM" kaynak gösterilmeksizin alıntılanması, kopyalanması durumunda derginin yayımcı şirketi gerekli her türlü yasal yaptırımlara başvurmaya yetkilidir.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Popüler Yayınlar