5/13/2020

James Tyler - Kütle, Rezonans ve Ton

2008 yılında sevgili dostum Arda Sülo'nun çevirisiyle James Tyler'ın Kütle, Rezonans ve Ton üzerindeki görüşleri gitarpedal.net forumda yayımlanmıştı (ulaşmak için lütfen burayı tıklayınız) Burada da bir kaydını arşivlemek istedim. 


Gitarlar titreşim ve rezonanstan ibarettir. Müziği üretmemizi sağlayan sesi bunlar yaratır. İstediğiniz rezonansı ve titreşimi yaratabilmek için ise kütleye ihtiyacınız vardır.

Akustik olarak (önce) teller titrer ve sonra ağaç titrer. Tellerinin titreşiminin ağacın içine doğru hareket edebilmesi gerekir ve ağacının titreşiminin de tellere geri dönmesi gerekir. Daha sonra ağacın karakteristiği tellerin tonunu şekillendirir. Düşününki elimizde tamamen metalden yapılmış bir Les Paul ile güzel bir maundan yapılmış olanı var. Onların sesini karşılaştırın. Ağacın mümkün olduğunca hızlı ve kolay bir şekilde titreşmesi için tellerin titreşiminin ağacın içine iletilmesi gerekir. Bu bütün akustik, elektrik ve bas gitarlar için aynıdır. En iyi akustik gitarlar çok hafiftir, hafif ve ince üst kapak,  yanlar ve arkalık ile üretilir. Küçük alt eşiğe, ince ve oyulmuş balkonlara, küçük köprü bloklarına ve daha ince basit köprülere sahip olurlar. Düşmediği sürece hafif daha iyidir.

Teller nereye bağlanmış olursa olsun, bağlandı şey de hafif olmalıdır. Çünkü bu parçanın üzerinden tellerin titreşimin rahatça ağaca geçmesi ve ağacının titreşiminin tekrar geri dönmesi gerekir. İşte burası fizik ve gitar tonunun kesiştiği noktadır. Newton'ın kanunları ve eylemsizlik. Duran cisimler durmak isterler. Hareket eden cisimler ise hareketine devam etmek isterler. Bu eylemsizlik prensibidir. Eğer gitarınızda E çalarsanız, ilk olarak teller titremeye başlar; fakat ağaç hala durma konumundadır. Tellerin titremeyen ağacın eylemsizliğini yenmesi ve onu E tonunda titretmesi gerekir. Ağaçlar ile teller beraber ne kadar çok titrerse, tonda o kadar zengin ve dolu olur. Daha sonra bir A çalın. Siz aniden perde veya tel değiştirerek notayı E'den A'ya değiştirdiniz. Fakar ağaç hala E notasında titremeye devam edecek (haraket eden nesne bu oluyor). Şimdi ağacın E'de titremesinin son bulması ve A'da titremesi gerekiyor. Haraket eden şey olarak E'yi düşünün. Durmalı ve artık hareket eden şey A notası olmalı (Bir akor çaldığınızda olay biraz daha farklı. Bu sadece konuyu anlamanız için basitleştirilmiş bir örnek).

Köprü bu işin tam ortasında bulunuyor.
Çünkü köprünün titreşimleri olabildiğince hızlı iletmesi gerekiyor. Köprü büyük ve ağır oldukça, daha güçlü bir eylemsizliğe sahip olacaktır ve bunu değiştirmesi çok daha zorlaşacaktır. Bu köprü eylemsizlik/kütle olayının, titreşimler gitarın gövdesinin içine gidip onu rezonansa başlatmadan önce yenilmesi gerekir. Tellerin köprüyü, köprünün de ağacı titretmesi gerekir.

Köprünün kütlesi arttıkça, daha güçlü bir eylemsizlik/kütle gücüne sahip olur ve titreşimleri iletmedeki tepki hassasiyeti düşer. Köprü kütlesinin yenilmesi zorlaştıkça, titreşimler daha çok tellerde kalır ve gövde daha az rezonansa girer. Ayrıca gövdenin rezonansı da tellere geri dönemez ve gitarın tonunu şekillendiremez. Böylece gitarın tonu cılızlaşır. Titreşim tellerde kaldıkça da perdelerde cızlama (buzz) oluşması kolaylaşır.

Mesela Floyd-Rose'lu bir strat, standart 6 vidalı tremoloya sahip, standart üst eşik ve Kluson burgulara sahip bir strata göre perdelerde daha fazla cızlama yaratacaktır. Ayrıca Floyd'lu bir stratın tonu daha güçlü manyetikler olmadan yeterince dolgun olmayacaktır.

Üzerinde eski, hafif stoptail bulunan, ABR1 köprülü ve plastik şapkalı Kluson burgulara sahip vintage bir Les Paul günlerce süren bir rezonansa sahip olabilir. Eğer bu gitara yeni pirinç stoptail, daha ağır bir köprü ve schaller burgulardan takarsanız bu gitarı mahvetmiş olursunuz. Çünkü eskisi kadar iyi bir tonu olmayacaktır, eskisi gibi rezonansa girmeyecektir ve perdelerde çok daha fazla buzz oluşacaktır.

Uç bir örnek düşünelim. 10poundluk bir çelik bloktan gitarımıza köprü yapalım. Tellerin titreşimi çeliğin eylemsizliğini yenemediği için gitarınız rezonansa girmeyecektir.

İnsanlar bana neden tek bir köprü tipini kullanmadığımı soruyorlar. Neden çelik blok kullanmadığımı, neden pirinç blok kullanmadığımı, neden... 35 yılı aşkın süredir gitarlarla iç içeyim. Çok şey gözlemledim ve çok şey öğrendim.

Okuldayken mimarlık eğitimi aldım. Orada fizik, gerilme ve kuvvet gibi şeyleri ve bunların bir yapıya nasıl uygulandığını öğrendim. Okulda öğrendiklerimi gerçek dünyada gitar üzerine edindiğim gözlemlerimle birleştirdiğim zaman; şu anda kullandığım sistemlerin ve teorilerimin temelini yaratmış oldum.

Internette birçok yerde okuduğunuz gibi, gitarlarımın temel karakteristiği, dolgun bir tona ve çok iyi bir rezonansa (akustik tona) sahip olmalarıdır. Ben çelik bloklardan kullanmıyorum. Benim seçtiğim hafif blokların gitarın daha iyi rezonansa girmesini sağladığına, daha hızlı tepki verdiğine ve daha dolgun bir ton yarattığına inanıyorum.

Çelik blokları denedim. Ve onlar hakkındaki görüşlerim şöyle: yaklaşık 3ons kadar daha ağırlar ki bu gitarda rahatça farkedilebilen bir değer ve daha az midrange'e sahipler.

Evinizin salonunda, kaliteli amfinizde bir solo çalarken belki çelik blok sizin kulağınıza daha iyi gelebilir. Çünkü daha belirgin bir low end ve daha keskin bir high end duyarsınız. Benim gerçek dünyada kendi kulaklarımla yaptığım gözlem ise şöyle: daha az midrange olur ve siz bu yüzden low ve high frekansları daha rahat duyarsınız.

Sonuç olarak çoğumuz bir grup ile çalmayı ya da kayda girmeyi isteriz. Midrange ise bir gitar için en önemli şeydir. Gitarlar low-mid'lerden high-mid'lere kadar tamamen midrange'den ibarettir. Bir solonun bir trackte öne çıkabilmesinin ve bir kaydın miksajında tam oturabilmesinin sebebi midrange'dir. Gitarınızın canlı çalarken duyulmasını sağlayan, miks içinde kaybolmasını önleyen midrange'dir.

Ben bunları yıllar süresince, dünyadaki en iyi stüdyo müzisyenleriyle çalışarak öğrendim. Onlarla oturduk, beraber dinledik ve bunlar hakkında konuştuk. Eski mağazamın ses odasında kim bilir kaç defa çok iyi fikirler buldum; ama kayıttayken öne çıkamadıklarını, miksten sıyrılamadıklarını gördüm.

Çoğu popüler gitar ağacına baktığınızda, strat için kızılağacı ve Les Paul için maunu bulursunuz. Bunlar çok iyi midrange üreten ağaçlardır. Tamamen akçaağaçtan imal edilmiş bir Les Paul veya maple gövdeye sahip bir strat genel olarak o kadarda iyi bir sese sahip olmayacaktır.

Şimdi süslü bir maple gövdeye sahip, abanoz klavyeli bir gitar yapabiliriz ve üzerine paslanmaz çelikten perdeler, büyük, pirinçten yapılmış bir Floyd-Rose ve Schaller burgular takabiliriz. Daha sonra bunu milyon dolarlık bir racke takıp onlarca çeşit mükemmel kolonlardan dinleyebiliriz. O zaman siz bana -bütün şu low'lara ve keskin high'lara bak- diyeceksiniz. Bende size şöyle diyeceğim: -Evet şunu dinle, gerçekten inanılmaz! Miksajda bunların hepsinin kaybolması çok ücüzü olacak.-

Şimdi açıkça belirtmek istiyorum ki; diğerlerinin, çelik, pirinç bloklar, floyd rose ya da başka birşey kullanarak ürettiği gitarlara kötü tınlıyor demiyorum. Hepimiz iyi gitarlar yapıyoruz. Ben sadece yaptıklarımı neden yaptığımı ve neden bunun daha iyi olduğunu anlatmaya çalışıyorum. Hiçbirşey bildiğimi iddia etmiyorum...

JFT


Guitars are all about vibrations and resonance. That is what produces the sound that you create the music with. In order to have the vibrations and resonance you need some sort of mass to do the vibrating and resonate.

Acoustically, the string vibrates, and the wood vibrates. The vibrations of the string need to travel into the wood, and vibrations from the wood needs to travel back into string. The wood tempers and shapes the tone of the string. Think of how an all-metal Dobro sounds as compared to an all-wood acoustic. Imagine how an all-metal Les Paul would sound compared to a real-life mahogany Les Paul. You need the vibrations of the string to transmit into and cause the wood to vibrate as soon and as easily as possible. This is where electric, acoustic, and bass guitars are the same. The best-sounding acoustic guitars were built very light; thin tops, sides, and backs, thin scalloped bracing, small bridge plates, and thinner simple bridges. The lighter the better, until it falls apart.

Whatever the string is anchored to must also be lightweight so the vibrations of the string can pass through it to the wood and from the wood back into the string. This is where physics and guitar tone intersect. Newton’s laws and inertia. Things at rest tend to stay at rest. Things in motion tend to stay in motion. This is inertia. If you play an E on your guitar, at first the string starts to vibrate, but the wood is still at rest. The string must overcome the inertia/mass of the nonvibrating wood and make it vibrate at E. The more the wood and the string vibrate together the richer the sound. Then you play an A. You have instantaneously changed the pitch by fretting it or choosing a different string, but the wood is still vibrating at E (things in motion). The wood must now stop vibrating at E and change to A. The inertia of the guitar is that it is vibrating at E, and this must stop and become A; things in motion (E), things at rest, things in motion (A). (but Jim, what about when I play a chord? Yeah, I know, this is oversimplified to make my point)

The bridge is in the middle of this. We need the bridge to transmit the vibrations as fast as possible. The bigger and heavier the bridge, the more inertia it has, and the harder it is to change it. This bridge mass/inertia must be overcome by the string before the vibrations can all go into the body and make it resonate. The string needs to drive the bridge, and the bridge needs to drive the wood.

The heavier the bridge, the more inertia/mass that must be overcome, the less “responsive” it is to be a conduit to transmit those vibrations to the body. The harder it is to overcome that bridge mass, the more the vibrations stay in the string and the less the body resonates. The resonance (tone) of the wood doesn’t move back into the string and shape the guitar tone, and the thinner and plinkier the guitar will be. The more the vibration stays in the string, the more tendencies for fret buzz.

All things being equal, a strat with a Floyd Rose has more fret buzz than a strat with a 6-screw bridge, standard nut and Klusons. And the tone of a strat with a Floyd is not as rich without fatter pickups.

A vintage Les Paul with the old lightweight stop and ABR1 bridge with the Kluson-style tuners with plastic buttons has resonance for days. If you put on a new brass stop and bigger/heavier bridge and Schaller tuners, you will absolutely ruin that guitar. It will not sound as good, it will not resonate as well, and it will exhibit more fret buzz.

Think about an extreme, if you made a bridge out of a 10 pound block of steel, and put it on your guitar, it would be dead. It wouldn’t resonate. The string vibrations wouldn’t overcome the inertia of the mass of steel.

People ask me why I don’t use a certain bridge; why don’t I use a steel block; why didn’t I use a brass block; why don’t I… In the 35+ years I have been involved with guitars, I have observed a lot, learned a lot.

In school, I studied to be an architect where I learned about physics and stresses and force, and how they apply to a structure. When I combine what I learned in school with my real-world observations about guitars, I get the basis of my theories and systems for what I do.

Characteristics of my guitars that you always read about in the internet discussion boards are fat tone and resonance - great acoustic tone. I don’t use steel blocks. I believe the less hard, lighter weight block I have chosen to use allows the guitar to resonate better and respond faster, and produce a fatter tone.

I have tried the steel blocks, and these are my observations: they weigh about 3 ounces more, which is noticeable on a guitar (almost a quarter pound), and they have less midrange.

In your living room at home, playing a solo through a great full-range amp, a steel block may even appear to sound better; you hear a crisper, more apparent low end and sharper high end. My observations with my ears in the real world are this: there is less midrange, so you therefore hear the lows and highs easier.

At the end of the day, most of us want to record and/or play live with a band. It’s the midrange that counts; guitars are all about midrange - low mids through high mids. It’s the midranges that make a solo cut through a track and sit well in the mix of a recording. It’s the midrange that makes your guitar heard in a live situation and not get lost in the mix.

I learned this from years and years of working with some of the greatest session players in the world. I’ve sat down with them and listened together and talked about this. I can’t tell you how many times I came up with some idea that sounded great in the sound room of my old shops or store but didn’t cut it in a recording.

When you look at the most popular guitar woods, you find alder for a strat and mahogany for a Paul. These are woods that produce a great midrange. An all-maple Les Paul (L5S) or maple-bodied strat generally won’t sound as good or play as well.

Now, we can build a beautiful fancy maple-bodied super strat with an ebony fingerboard and stainless steel frets and a Floyd Rose with a big brass block, and hang Schaller tuners on it, and we can plug it into a million-dollar rack in my living room with 10 kinds of the very best speakers, and you are going to say—“Jim, listen to all that low end and crisp highs.” And I am going to say, “Yeah, wow, listen to that; that is incredible. Too bad it’s all going to get lost in the mix.”

NOW, let me CLEARLY state here that I AM NOT SAYING that with the steel blocks, brass blocks, Floyd Roses, or whatever, the other guys’ guitars don’t sound good. They do, we all make a good guitar. All I am doing here is explaining why I do what I do, and WHY I THINK it works better. I make NO claims to actually know anything….

JFT

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Popüler Yayınlar