Salih Vezneli Tele
2012, Türkiye’nin elektrogitar
konusundaki yılı olacak gibi duruyor. Önce usta lütiye Fatih Yılmaz yapımı F-1
(yakında “Nova Custom Guitars” adı
ile) ve şimdi de Manisa Salihli’den Salih Vezneli’nin elinden çıkan Tele beni
hem son derece gururlandırdı, hem de gelecekle ilgili büyük umutlar kazandırdı.
Ülke olarak, elektrogitar pazarımızın, bilincinin, gitar yapımcılığının
gelişimine bir işaret olarak alıyorum bu atılımları. Elbette alınacak daha çok
yolumuz, okunacak çok kitabımız, araştırılacak çok konumuz var, daha da
güçlenmesi ve açık fikirlilikle daha da bilinçlenmesi gereken bir pazarımız
var. Ama olacak...
Salih Vezneli Motoru ile...
Gelelim Salih Vezneli’nin
Tele’sine... Öncelik her zamanki gibi katalog bilgilerinde;
Model : Telecaster
Gövde Ağacı : Türk Kızılağacı
Sap/Gövde Birleşimi :
Sap Ağacı : Yıldızkesim Tek Parça
Akçaağaç
Tuşe Ağacı : Doğu Hindistan
Gülağacı
Skala : 25,5 inç
Sap Eğrilik Çapı : 9,5 inç
Üst Eşik Genişliği : 43mm
Sap Kalınlığı : 1.Perdede 21.5mm,
12.Perdede 22mm
Sap Çeliği : Standart
Perdeler : Jumbo
Köprü : Salih Vezneli Tele
Üst Eşik Türü : Graphtech
Burgular : Wilkinson EZ-LOK Eski
Usül
Elektronik Sistem : 1 volüm, 1
ton potu – 250K ve 3 yönlü anahtar
Sap Manyetiği : Tesla VR TE (sap)
Köprü Manyetiği : Tesla VR TE
(köprü)
Boya Türü : Nitroselüloz
Renk : Şeffaf
Gitarı kılıfından çıkardığımızda
açıkçası tam olarak ne beklemem gerektiğini bilmez bir haldeydim. Salih
Vezneli’yi belli bir zamandır takip ediyordum fakat daha önce onun yapımı olan
hiçbir gitar çalmamıştım. Üstelik gitardaki bazı özellikler ki neler
olduklarını az sonra sizlerle paylaşacağım, beni son derece merakta
bıraktırmıştı. Üstelik birkaç sayı önce Dr.Barlo’nun, Sound Dergisi
sayfalarındaki “Telecaster Evreni” yazısı sebebiyle içimi inceden inceden
kemiren bir Tele gazı içindeydim de. Tüm bu duygu karmaşası içinde elimi siyah
gitar kılıfının fermuarına atıp yavaşça aşağıya inirdim. Gitar, bana ulaşana
kadar sığındığı yuvasından usul usul kendini göstermeye başladı. Öğlen güneşi
tam da gitarın pürüzsüzce parlatılmış cilâsının üstüne vururken, işte, tamamen
karşımdaydı. Tanrım, dedim, ne kadar da güzelsin (tamam, tamam, roman modundan
çıkıyorum :) ). İşin geyiği bir yana, gitarı elime aldığımda fark ettiğim ilk
şey gitarın hafifliği oldu. Benim Nash ve James Tyler kadar değil, iyice
tüysiklet değil. Ama yine de hafif bir gitar olduğunu söyleyebilirim. Gitar
temel bir Telecaster tasarımına sahip olduğundan kozmetik tasarımı üzerine uzun
uzadıya yazacak değilim zira bu satırları okuyan sizler çok da yabancı
değilsinizdir bu forma. Tipik bir Tele işte. Gövde iki parça kızılağaçtan (alder) yapılmış. Yurtdışı kökenli
gitarlardan farklı olarak, bu gitar Türk kızılağacından yapılma. İşte gitarla
ilgili beni meraktan kudurtan ana iki unsurun birincisi bu idi; Türk
Kızılağacı. Renk olarak, Amerikalı kuzenine kıyasla biraz daha
pembemsi/kremimsi bir hâli var gibi. Yoğunluk anlamında da onlara oldukça yakın
gibi geldi. Sonuçta gövdeyi söküp tartarak değerlendirmedim ancak kısa vadedeki
gözlemim bu yönde. Gövdeyi oluşturan parçalar, gitarın ana simetri çizgisini
takip eder değil, asimetrik bir yapıda. Gövde ağacı Kuzey Amerika kökenli bazı
kızılağaçlarda olduğu gibi dişbudak-vari görsel desenlere sahip değil. Bu desen
oranın ağaçlarında da çok yaygın değildir ve Fender gibi firmalar, deseni bol
olanları seçerek ayırır ki güneşyanığı (Sunburst) türü geçirgen cilâlı gitarlar
daha güzel görünsün. Hatta Eric Johnson imzalı Strat’ın beyaz olanı (White
Blonde renkli) görsel açından daha da figürlü bir kızılağaca sahiptir. Neyse bu
ağaçtaki desenler o kadar değil. Ancak ıhlamur gibi dümdüz ve süssüz hiç değil.
İkisinin arasında bir yerlerde görsel açıdan. Gövdenin hafif olmasındaki önemli
etmenlerden birisi de Salih Vezneli’nin yıllar önce bir yerlerde, sandalye
olmaktan kurtardığı bir grup ağaçtan yapılmış olması. O durumda bile yaş
değildir eminim. Dahası geçen yıllar ve başarılı geçen doğal kuruma süreci
gitarın gövdesini oldukça hafifletmiş (not: ilginizi çekerse Salih Vezneli iki
gitar gövdesi için yetecek miktarda daha bu ağaca sahipmiş). Gövde üzerindeki
cilâ şeffaf nitroselüloz. Boya altı astar, dolgu gibi katmanlarda da
nitroselüloz tercih edilmiş. Bu, bana göre, bir artı. Dahası boya katı çok
kalın değil, bu daha da büyük bir artı. Boyanın kalın olmadığından nasıl mı
eminim? İlk dayanağım, tecrübem zira binlerce olmasa da gitar boyamışlığımız
vardır. İkincisi ise daha basit; gitarı çarptım ve incinen yerlerden kalınlık
hakkında fikir edinebiliyorum :)
Sapa geldiğimizde yurdumuzun,
gitar yapımı anlamında hazinelerinden akçaağacı görmekteyiz. Tek parça ve
yıldızkesim denen düzende kesilmiş bir akçaağaç bu. Böylelikle gitarın tepki
hızı ve tizler artmış. Sap ne çok ince, ne çok kalın. İlk perdede 21,5mm’lik
bir kalınlığa sahip. Profil olarak “Modern C” diyebilirim. Geniş kitlelerce
mutlu mesut kullanılabilecek bir tercih olmuş. Tuşe ağacı olarak düzgün
seçilmiş bir Hindistan Gülağacı kullanılmış. Koyu renkli, sıkı yapılı ve az
gözenekli, rengi hafifçe kahve-mor arasına çalan, benim bu gitar için çok
seveceğim türden bir gülağacı. Gitarın sapı zaten yıldızkesim akça ve gövde de
kızılağaç olduğu için (belki de) yaşanabilecek
cırtlaklaşmayı dengeleyebilecek bir hareket olmuş. Sap kafası için tipik Tele
formu kullanılmış ve işte keşke burası farklı olsaydı dedirten ilk şey bu oldu.
Önemli bir şey hiç değil ama en sevdiğim sap kafası tiplerinden birisi değildir
Teleninki. Bana kalsa daha farklı seçerdim. Ama bunu çok sevenler olduğunu
düşünürsek puan kırılacak bir nokta değil. Ancak gitarda hissettiğim iki büyük
eksikliğin ilki ve üst eşikte. Üst eşik olması gerekenden biraz yüksek.
Açıkçası bunu genel bir sorun olarak algılıyorum zira benzer sıkıntıları başka
bazı yerli üreticilerin gitarlarında da gördüm, dünyaca ünlü/nam sahibi
firmanın da ürünlerinde... Üst eşik, daha önceki inceleme yazılarımda da
vurguladığım gibi, bir gitarı değerlendirme sürecindeki en dikkat edilmesi
gereken noktalardan birisidir. Üst eşik doğru ve uygun şekilde uygulanamazsa
entonasyon, çalım rahatlığı, ses uzaması gibi unsurlar büyük yara alabilir. Bu
Telede eşik biraz yüksek geldi. Bu yüzden özellikle ilk pozisyonlarda akor
seslendirmek biraz zorlaşıyor. Üstelik yüksek konumlanmış teller yüzünden
tellere basınç uygulama mesafesi arttığından ilk perdelerde çok çok minik
seviyede bile olsa entonasyon hafifçe aksıyor. Ayrıca teller üst eşiği
geçtikten sonra girdiği tel yönlendirici (string retainer) biraz sıkıntılı.
Tellere baskı uygulayan kısmı yeterince pürüzsüz olmadığından tel bükmelerde
biraz sorun yaşatıyor. Ancak üst eşik değişimi gibi bir operasyon gerektirmediğinden
bu unsuru “büyük eksiklik” sıfatı altında değerlendirmiyorum. Değiştirirsin
gider, atla deve değil sonuçta. Perdelere geldiğimizde ise ikinci büyük sıkıntı
kaynağı ile karşılaşıyoruz. Genel itibariyle perdeleme, perde çakılması sonrası
işlemler oldukça iyi kotarılmış. Özellikle parlatma ve yeniden ovalleştirme
işlemleri... Ancak bazı perdelerde belirgin ve sap veya köprü ayarından
bağımsız cızlamalar ve tel bükmelerde susmalar var. 19.perdede oldukça
belirgin. Bu işte gitarın 9,5 inçlik tuşe eğriliğinin de payı var elbette.
Ancak 12.perde sonrası için biraz bakım gerekiyor. Aslında işi bilen için, bu
da atla deve değil. Sadece dümdüz bir destek (cam, seramik karo vs.) ve 600’lük
zımpara kağıdı ile bu işi çözmek mümkün.
Gitarda beni büyük merak içinde bırakan
ikinci unsur ise yerli yapım parçaları oldu. Gitarın neredeyse bütün parçaları
Salih Vezneli tarafından yapılmış durumda. Yani köprüsünden, sap plakasına,
elektronik kontrol plakasından pot başlarına kadar her şey Türk yapımı. Bu ise
genele baktığımızda manyetikler ve akord burguları haricinde %100 Türk yapımı,
Türk ürünü bir gitara sahip olduğumuzu müjdeliyor. Sizi bilmem ama benim için
gayet anlamlı. Yıllarca on dakikalık bir torna müdahalesi ile yapılabilecek
görece basit olan parçalara tonlarca para akıtmış birisi olarak gerçekten gurur
duydum. Bravo! Zira Salih Vezneli yapımı aksam da gayet başarılı. Köprüden
başlamak gerekirse hafif kalınca bir çelik kullanılmış ve uygun bir şekilde
krom kaplanarak parlatılmış. Tel yuvaları ise (saddle) kaliteli pirinçten.
Üstelik kompanse tasarlandığı için entonasyon da gayet yerinde ki eski usül 3
tel yuvalı tele köprülerinde baya sıkıntı kaynağı olan bir sorundur. Altı tel
yuvası kullanmak da işe yarar bir seçenek ama telelerde üç tel yuvası olayı
benim favorim ve telede bunu yakalayabilmek çok güzel. Sadece tel yuvalarının
ilk tasarımında, gövdeden çıkan tellerin, tel yuvası metali üzerinden sapa
doğru çıktığı nokta biraz keskindi, Salih Vezneli’nin bana gönderdiği ikinci
versiyonda bu keskinlik giderilmiş, böylelikle olası tel kırılmalarının önüne
geçilmiş. Elektronik aksamın takıldığı plaka, sap plakası, pot başları, jak
plakası, askı düğmeleri ve siyah pena muhafazası da yine Salih Vezneli’nin
emeğinin ürünü. Hepsi kaliteli malzemelerden yapılmış.
Gitarın en dikkat çekici yönlerinden birisi %100 yerli üretim parçaları
Gitarın manyetikleri Tesla
firmasının ürettiği Tesla VR TE set. Katalog bilgileri şu şekilde; Sap için; DC
direnci 8,5K, rezonans tepeciği 7,1kHz, Alnico V mıknatıslı ve emaye (plain
enamel) kaplı tel ile sarılmış. Köprü manyetiğinin de DC direnci 8,5K, rezonans
tepeciği 6,9kHz ve yine Alnico V mıknatıslara ve emaye kaplı tellere sahip.
Gitarın doğal ve fişe takılmış
sesine gelince... Öncelikle bu gitarın beni ters köşeye yatırdığını
söylemeliyim. Gitarları değerlendirirken ilk dikkat ettiğim unsurların başında
yeterince titrek (rezonant) olup olmadığı gelir. Son dönemde etrafta sıklıkla
zikredilir oldu, gitarı elinize alın bir tele vurun ve bazı özel noktalarda ne
kadar titrediğine bakın filan gibi. Doğru. Ama bunun her şey olmadığını bu
gitar bir kez daha bana göstermiş oldu. Gitar, titreşim bakımından Nash veya
Fatih Yılmaz F-1 kadar titrek değil, burası açık. Ancak özellikle çok hafif
bataklık dişbudağı gövdeli S-57 ile kıyasladığımda bariz bir şekilde daha fazla
“punchy”. Ayrıca tepki hızı da gayet sıkı. Buna sebep olarak ince olmayan
yıldızkesim akçaağaç sap, orta frekansları birazcık daha belirginleştiren
gülağacı tuşe, kızılağaç gövde olarak görüyorum. Üst tellerdeki gerginlik tam
benim sevdiğim gibi. Gitar bana ulaşalı epey bir zaman oldu ve gitarı bu süreçte
hakikatten çaldım, elimden düşmedi desem yeri. Teller eskidi anlayacağınız. Ama
buna rağmen ton hala yeterince parlak ve özellikle sarımlı tellerdeki hissiyat
hala çok sıkı.
Köprü manyetiği yukarıda da
belirttiğim gibi 8,5kohm’luk bir dirence sahip. Bu eski dönem Tele’ler
düşünüldüğünde tam da Broadcaster dönemine denk gelmekte. Sarımı güncel
örneklere kıyasla biraz daha fazla ve mıknatıslar da güçlü Alnico 5’ler olduğu
için köprü konumunda ton orta frekanslar olarak biraz daha bağırtkan
sayılabilir. Yani aklınıza gelmesi gereken şey bataklık dişbudağı gövdeye,
akçaağaç sapa ve düşük sarımlı bir köprü manyetiğine sahip bir telenin tonu
değil de daha ziyade Keith Richards-vari şeyleri iyi yapabilen bir tür
Broadcaster tınısı olmalı. Sap manyetiği ise netlik beklentilerini, doğal
olarak, tatmin etmeyecek ama Tweed tip amfilerle birlikte kullanıldığında çok
net PAF sap tonu-vari tonlar verebilecek bir tele sap manyetiği. Ne kadar iyi
olduğu ne beklediğinize bağlı. Eğer koyu renkli ve biraz belirgince orta frekanslara
sahip ama öte yandan kendince net bir sap tonu peşindeyseniz iyi bir manyetik.
Sadece az biraz daha az sarımlı olsa biraz daha mı iyi olur diye düşünmedim de
değil yalnız.
Gitarı genel olarak
değerlendirdiğimde, yukarıda belirttiğim bazı eksikliklerine rağmen oldukça
beğendiğimi söyleyebilirim. Tarz olarak countryden ziyade rock ve blues türü
şeylere görece daha uygun bir gitar. Tuşe hassasiyeti, volüm potu ile yapılan manipülasyonlara
verdiği tepki gitarın artılarından. Sarımlı tellerdeki gergin/sıkı ton, bazı
insanları telelerde soğutan fazla cırtlak yapının bunda daha ölçülü olması,
birkaç minik kusura rağmen başarılı şekilde yapılmış olması da cabası... Dahası
(tuşesi hariç) ağaçlarının ve hatta aksamlarının bile yerli kaynaklı olması ki gayet
de iyi parçalar hani, gitarın kıymetini arttıran unsurlar. Salih Vezneli’nin
bundan sonra yapacaklarının takipçisi olacağımı peşinen söyleyebilirim.
Özellikle elektrogitar aksamı yapımı konusunda yaptıklarını çok önemli
bulduğumu da ekleyerek. Son bir not, Salih Vezneli bu parçalar konusunda
oldukça yardımsever bir yapımcı, eğer gitar yapımı ile uğraşıyorsanız ve aksam
konusunda yerli yapım ürünler kullanmak isterseniz temini için ona facebook
adresinden (http://www.facebook.com/salihv
) ulaşın derim.
http://soundclick.com/share.cfm?id=11581845
Tarafımdan yazılmış olan bu içerik Sound Dergisindeki "Gitarizm" Köşesinde yayımlanmıştır. İzin alınmaksızın ve/veya "TAM" kaynak gösterilmeksizin alıntılanması, kopyalanması durumunda derginin yayımcı şirketi gerekli her türlü yasal yaptırımlara başvurmaya yetkilidir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder