7/15/2012

Tim Mills (Bare Knuckle Manyetikleri) Özel Röportajı



Merhaba Tim. Sound Dergisine hoş geldin. Bu Türkiye’den yapılan ilk röportajın olduğundan, aslında oldukça klişe sayılabilecek bir soru ile başlamak istiyorum, eminim bir çok kez yanıtlamışsındır ama bize gitar tonları, gitar çalımı ve manyetikler anlamında, bu işlere nasıl başladığından bahsedebilir misin?

Merhabalar. Gitar çalmaya, aslına bakarsan oldukça geç, yaklaşık 15 yaşımda başladım ve bu virüs bir kere bulaştığında artık kurtuluş yok, biliyorsun. Okul bittikten sonra burada İngiltere’de ve sonraları Almanya’da çok çeşitli gruplarda çaldım. Bu süreçte, hayatımı müzikten kazanmanın hiç de düşündüğüm kadar kolay olmadığını çok çabuk fark ettim ve İngiltere’ye geri dönerek özel gitar dersleri vermeye başladım ki bu iş beni hem hayata bağlıyordu, hem de yeni şeyler öğrenmeye de imkan tanıyordu. O ara eşimin vokalistlik yaptığı bir metal grubuyla çok aktif bir şekilde ilgileniyordum. Bu grupla, hatta, İngiltere’de geniş bir turneye çıkıp konserler verdik ve Radyo 1 gibi çeşitli kanallarda çaldık. Elkie Brooks adındaki bir blues şarkısının oğluna gitar dersleri verirken, zaman içinde albümündeki bazı şarkıların gitar bölümlerini çalma, sonrasında ise turne grubunun bir parçası olma teklifi aldım ki 90’ların çoğu böyle geçti. Baskın bir şekilde rock ve metal çalan bir altyapıdan gelip, kendimi böylesine ciddi müzisyenlerle bu tarz ortamlarda bulmak gözlerimi açan bir deneyim oldu. Bu zaman diliminde özellikle gitar çalma, prodüksiyon ve şarkı yazımı konusunda çok şey öğrendim.

Son 10 yıldır ise burada bir Ozzy saygı grubunda çalıyorum; en yakın arkadaşlarımla beraber kurduğumuz ve sürekli turneye çıkma baskısından uzak bir şekilde çalabildiğimiz bir grup bu. Bu grup aynı zamanda yaptığım manyetikleri kanlı canlı sahne ortamında test edebilme imkanı da tanıyor.

Tüm bunların dışında Amerikalı bir metal grubu olan Iced Earth ile çalışıyorum, albümlerindeki bazı sololara katkım oluyor ki geçmişte Jon Schaffer ile bazı albümlerdeki şarkıların yazımında da bulunmuştum. Almanya’dayken Chitty Somapala ile de “Civilization One” grubunda çalmış ve albümündeki bazı şarkıların yazımında da yer almıştım. Ama artık Bare Knuckle tüm boş vaktimi alıyor ve Almanya’ya git gel yapıp grupta yer alamıyorum.

Bugünlerde ise sadece keyif için bir saygı grubunda – adı “No Rest For the Wicked” çalıyorum. Tümü muhteşem gitaristler olan Rhoads, Lee ve Wylde’ın gitar bölümlerini çalmak hem çok eğlenceli, hem de zorlu bir iş. Ayrıca Red Seas Fire gitaristi Adam Getgood’a, gruptan iki elemanın ve eşimin de dahil olduğu bir projede yardım ediyorum. Hayatımdaki önceliğin daha ne kadar Bare Knuckle olacağını kestiremiyorum ama günün birinde gün ışığını görebileceğimi düşünmek güzel :)



Sıkı bir program, hm? Neyse, bildiğim, görebildiğim kadarıyla PAF türü eski usul manyetikler konusunda oldukça ayrıntıcı bir yaklaşıma sahipsin. Çoğu tarihsel olarak uyumlu aletler. PAF tipi manyetikler konusundaki nasıl bir genel bakış açısına sahipsin?


İlk humbuckerlardan olan ve daha sonradan çıkan tüm humbuckerların atası PAF’lar, tartışmasız olarak, her manyetik yapımcısının üzerinde çalışması gerektiği çok önemli manyetikler. Öte yandan hepsinin iyi olduğunu düşünmüyorum. Aslında çoğunun soundu pek o kadar iyi sayılmaz, hatta kimi zaman oldukça sığ bile olabiliyorlar. Benim üzerinde çalıştıklarımın bazıları ise diğerlerinden bir gömlek daha üstündü ve gerçekten çok güzel bir ses veriyorlardı. Böyle örnekler atölyeme geldiğinde, onları bir kürdan ile inceliyorum ve onun hakkında çıkarabildiğim tüm bilgiyi raporluyorum, en önemli olarak ise ses karakteristiklerini...

PAF’ların el sarımı mı, yoksa makine sarımı mı olduğuna dair süregelmiş bir tartışma var. Hiçbirimiz orada değildik, bu yüzden  ancak etrafta baki kalmış olanlardan hareketle tahminlerde bulunabiliyoruz. PAF’lar aslında makine sarımı olmalarına rağmen,  yoğun üretim temposuna  ürün yetiştirmek adına, el sarımı modellerin de üretime dahil edildiği konusunda sıkı tartışmalar var. Gibson P90’ları sarmak için el sarımı yapan cihazlara kesinlikle sahipti ve bana aynı cihazların humbuckerlar için de kullanılmış olduğunu düşünmek mantıklı geliyor. Ben el sarımını tercih ediyorum, aslında Bare Knuckle’da manyetik sarımı yapmak için kullanılan tek yol da bu.

Orjinal PAF bobinlerinin sarım sayısının bobinden bobine değiştiği çok iyi bilinir fakat sarımların kendileri, kasti olmamasına rağmen Fender’de olduğu gibi saçınım sarımlılık  (scatterwinding) olmamasına rağmen sarımların gelişigüzel oluşu bile en azından 60 başlarında otomatik kapanma özelliği bulunan bir diğer makine daha alana kadar el sarımlarının yapıldığının bir göstergesi bana göre.

Peki bu PAF’ların günümüzde inanılmaz pahalı rakamlara satılması konusunda ne diyorsun?

Eski ürünler pazarı çok garip ve itiraf etmek gerekirse anlamakta zorluk çekiyorum bazen. Bu PAF’lar artık çok nadir bulunabilir şeyler olduğundan daima da yüksek meblağlı olacaklar. Esas soru şu; tonla verip gerçek bir PAF aldınız, bunu gerçekten gitarınıza takıp kullanacak mısınız, zira o manyetiğin ederi çok yüksek olmuş olacak. Kişisel olarak tüm enstrumanlarımı kullanmak isterim, aman hasar görür, aman çalınır diye kilitler altında tutmak değil. Biz Bare Knuckle’da, tıpkı diğer başka bazı üreticiler gibi, uç noktada eşdeğer manyetikler üretiyoruz ve orjinal tonlara çok daha makul meblağlara ulaştırmak bana göre çok daha pratik bir yaklaşım.



Bazı manyetikleriniz çok da sık rastlanır sayılmayacak mıknatıslara sahip; Apache’de, örneğin, Alnico III var ve Mule’da ise müşteri talebine göre Alnico IV seçeneği sunuyorsunuz ki söylemem lazım, Alnico IV’ü Alnico V’li bazı humbuckerları terbiye etmek için çok severim. Sunduğunuz bu opsiyonlar, seçtiğiniz mıknatıslardaki hedefiniz, felsefeniz nedir?

Orjinal manyetiklerde tarihsel doğruluk açısından aynı tasarımları ve 1950’lerdeki mıknatısları kullanıyoruz. 50’lerin ve 60’ların mıknatıs örneklerini inceleyerek, manyetik güçlerini ve zaman içinde bunun nasıl değiştiğini araştırmak için çok zaman harcadım. Nihayetinde bulgularımı tarihsel doğruluk ve en iyi ton arasında karşılaştırdım ve daima en iyi tonu yeniden oluşturacak şekilde veririm kararımı.

Seth Lover, orjinal PAF tasarımında Alnico V öngördüyse de Gibson Alnico II ve Alnico III mıknatıslarını da, masraf etmemek için kullanmaya devam etti. Bir süre sonra Alnico IV ve nihayetinde 60 sonlarından itibaren de Alnico V kullandılar.

Fender manyetiklerinin silindirik çubuklarında ise 50’ler boyunca tüm Alnico tiplerinin ,  çok düşük seviyedeki Alnicolardan bugün Alnico II, III ve V olarak bildiğimiz türlere kadar, kullanılmış olduğunu gözlemledim. Hatta aynı karkas içinde farklı dereceden Alnicoların kullanıldığını da gördüm.


PG (not:Peter Green’e ithaf bir humbucker modelidir bu) humbuckerları için çok yoğun bir yaklaşım içine girmişsin. Peter Green yaşamış en iyi gitarcılardandı ve meşhur olduğu dönemdeki Les Paul tonu ile de ölümsüzleşmiştir ve evet onun hayranıyım :) Sizin manyetik setinize kadar, diğer üreticilerin yaptıkları Peter Green adı geçen setlerinde sap manyetiğinin mıknatısını ters çevirerek kutupları çevirmek iki manyetiğin beraber çalıştığı durumda faz dışı sesler sunmak oluyordu. Sizin PG setiniz daha farklı bir yaklaşıma sahip ve Greeny’nin geçmişi hakkında çok ince ayrıntılarını araştırmışsın. Bize bu yolculuğundan, araştırmalarından, bulgularından ve sonrasında bunları PG setine nasıl entegre ettiğinden bahsedebilir misin?





Pekala. Peter Green’in faz-dışı orta pozisyonunu çevreleyen gizemin hep farkındaydım. Ancak derin araştırmam Chris Rea’nın davulcusu bir set sipariş edene kadar başlamadı. Sonrasında Peter’ın ünlü ’59 Les Paul’ünün başına neler geldiğini soruşturmaya başladım.

Genel olarak kabul edilen hikaye sap manyetiğinin muhtemelen Gibson’daki olası bir hata nedeniyle ters çevrik bir mıknatısı olduğu yönünde. Bununla beraber araştırmalarım derinleştikçe Peter’ı çok yakından tanıyan insanlarla tanıştım ve hikaye Peter’ın manyetiğinin bir noktada bozulduğu ve tamir gerektirdiğini öğrendiğim yeni bir şekil kazandı. Tam da o aralarda bir meslektaş Peter’ın sap manyetiği olmadan çaldığı fotoğraflar getirdi ki kısa bir süre öncesinde ise bir video bulmuştum. Peter o videoda çok net bir şekilde bozuk sap manyetiğini çalıştırmak için uğraşıyordu (tekrar çalışması için üstüne vuruyordu). Sonrasında Sam Lee adında bir gitar tamircisinin sap manyetiğini düzelttiğini, bobinleri bakır renkli-muhtemelen formvar kaplı bir tel ile yeniden sardığını buldum. Daha sonra tanıştığımızda bana manyetikleri yanlış yöne sardığını düşündüğünü, zira tamir ettiği manyetiği gitara geri taktığında tek başına çok iyi sonuç verdiğini ancak iki manyetiği beraber çalıştırdığında faz-dışı kaldığını söyledi. Sonrasında manyetiği hemen çerçevesinden çıkarıp, durumu düzelteceğini düşündüğünden manyetiği ters çevirmiş. Peter gitarı aldığında hiç şikayet etmemiş, o da durumu hallettiğini düşünmüş. İlerleyen zamanda, gitar artık Gary Moore’un iken (not:Bu meşhur gitar yani Greeny rahmetli Gary Moore tarafından satın alınıyor ki Moore da uslanmaz bir Peter Green hayranı idi. Adamın “Blues for Greeny” diye sadece Green bestelerinden oluşan albümü vardı. Neyse bir ara Moore sağlık sorunları nedeniyle açığa çıkan maddi sorunlar nedeniyle bu gitarı bir koleksiyonere 1 milyon dolar civarına satıyor ki Peter, gitarı aldığı fiyat olan 300$’a satmış Moore’a. 2006’da ise Maverick Müzik üzerinden 2 milyon dolara satıldı. Neyse, magazin bitsin, manyetiği devam!) bir araba kazasında hasar gören gitarın sapını tamir eden elemanla görüştüm. Kazada gitar arabanın bagajındaymış ve sapından bakım gerektirecek kadar hasar almış. Sapı tamir ederken sap manyetiğini de sökmüş, hatta kapağını çıkarıp bobinlerini de hasar var mı diye incelemiş. Bobinlerin kalın Formvar kaplı bakır tel ile yeniden sarıldığını o da onaylamış oldu böylelikle.



Peki hangi hikaye doğru? Ters mıknatıs mı, yoksa ters sarılmış bobinler mi? İki şey söyleyeceğim; ilki, gitar Gary Moore’dayken farklı bağlantılarla defalarca modifiye edilmiş, hatta bir ara çek/it pot bile takılmış. Sanıırm artık manyetiklerin bir noktada değiştirildiğini söylemek güç. İkinci olarak, ciddi sayıda hem mıknatıs kutupları açısından, hem de elektriksel olarak orta konum faz-dışılık denemeleri yaptım ve bana göre en ikna edici olanı kalın formvar kaplı telle ters sarılmış bobinler verdi.

Bunu Peter’ın çaldığı ve meşhur faz-dışı tonunu kullandığı tüm kayıtları, videoları tarama aşaması takip etti. Fark ettiğim ilk şeylerden birisi orta konumdayken sürekli olarak volüm ayarıyla oynaması oldu ki bu faz-dışı ses oranını ayarlamak için olabilir zira sesi daha güçlü gelen manyetik fazı düzeltecek. Tüm bu bilgilerle Bare Knuckle PG Blues Set modelini tamamlamış oldum.

Yaptığım ilk set Charlie Chandler tarafından Chris Rea’nın davulcusunun LP’üne takıldı ve gitarı mağazada deneyen ilk müşteriler farkı duyup, kendi siparişlerini o an verdiler. Bu ilk müşterilerden birisi Gary Moore idi ve iki set sipariş ederek sahnede Peter Green numaraları yaparken kullandığı LP’lerine taktırdı. Gary bana bu işi tutturduğumu ve aynı orjinal LP’ü gibi duyulduğunu söyledi. Böyle bir referans benim için yeterli geldi :)



Gerçekten büyük emek Tim. Neyse, PG Blues ile birlikte ilgimi en çok çeken humbuckerlarınızdan birisi “The Mule” oldu. Warren Haynes’e gönderme yapan çok havalı bir isim. Bize “The Mule” seti hakkında bilgi verebilir misin?

Elbette. Ve evet, Govt Mule’u epey dinlediğim bir dönemde çıktı o fikir, ki hala dinliyorum aslında. Ancak o adın (not:Mule=Katır) veriliş sebebi sadece muhteşem bir müzik yapan grup değil aynı zamanda sizi tam anlamıyla bir katır gibi tepebilecek bir manyetik olması yönünden biçilmiş kaftan olması.



Tüm manyetik yapımcılarının kendi PAF versiyonları bulunur. Hepimiz mümkün mertebe en iyisini ve  tarihsel olarak en doğrusunu yapmaya çalışıyoruz. Ben elimden geldiğince bir yanda analizler, diğer yanda ise kulaklarımın ve ellerimin bana anlattıklarından yola çıkarak algıladığım orjinal tonlar arasında bir denge yaklaşımı kurmaya çalıştım. Ben her zaman ne duyduğuma, hissettiğime, bu işin bilim kısmından bir miktar daha fazla önem verdim. Yine de kendi tasarımlarımda orjinal PAF’ların, kullanılan şasi metalinden plastiklerine kadar en küçük ayrıntılarına kadar dikkat ettim. Şunu da belirtmem lazım ki bu işte pek çok arkadaştan çok büyük yardımlar aldım ki onlar olmasaydı şu an bildiklerimin onda birini bile biliyor olamazdım. Ayrıca atölyeye gelen orjinal PAF’lar sayesinde incelemek için pek çok iyi numuneye ulaşma imkanına sahip oldum. İnternet sitemizde de görebileceğin gibi Steve Howe’dan (YES), Martin Barre (Jethro Tull) gibi bir çok insanın PAF’ları geldi. Dahası Jimmy Page’in 1 numaralı LP’ü üzerinde de çalışabilme imkanım oldu. Tüm bunlardan edindiğim tüm tecrübe, tüm çıkarımlarım, farklı PAF izdüşümleri olarak  The Mule, Stormy Monday ve Riff Raff modellerine yansıdı.

Burada yaptığımız her şeyi kendi aletlerimizle yapılıyor-bütrat humbucker bobinleri, nikel gümüşü şasiler, bobin çivileri ve vidaları, akçaağaç takozlar vs. tarafımızdan yapılıyor ve orjinal PAF tasarımları ile işleme izlerine kadar birebir durumdalar. Bugünlerde çılgın fiyat istenen metal PAF kapağı alabilirsiniz ve hatta yeniden üretim kapaklar denen ürünlere bile yüzlerde sterlin para verebilirsiniz. Fakat şunu söylemekten memnunum ki bir BKP aldığınızda, orjinaliyle %100 özdeş bir PAF kapağını da standart olarak almış olursunuz. Elinde referans alabileceğimiz bir miktar orjinal PAF kapağı bulunan bir arkadaşımın olması büyük bir şans. Kaldı ki bu işin tamı tamına yapılması konusunda en az benim kadar da tutkulu bir mühendis. Sadece üretim ekipmanlarını bizi tatmin edecek şekilde tamamlayabilmek bir yılımızı aldı ki sonrasında da arayış tam doğru Alman nikel gümüşünü bulmak ve kaplamayı mükemmelleştirmek için devam etti. Bence nihai manyetiğin kalitesi ve tonu düşünüldüğünde kendi ekipmanını geliştirmek, yapmak hem kalite, hem de süreklilik adına çok önemli.

Bence de. Şimdi eski hatta antik manyetiklerden daha güncel olanlara geçelim. ERG (extended range guitars=7 tel ve üzerindeki veya bariton gitarlar) çalan gitaristler arasında hatrı sayılır bir namınız var. 6 telli modellerinizi 7 ve 8 telli opsiyonlarını da sunuyorsunuz. Aynı soundu ERG’lerde de tutturmak zor olmuyor mu? Yani 6 telli için belli bir ton elde ediyorsun ama belki kalın Si telinde çok çamurlu bir ton gelebilir. Bu 7 ve 8 telli modellerde sarım, mıknatıs gibi özelliklerde değişikliğe gidiyor musunuz?

Dürüst olmak gerekirse bu tamamen 7 veya 8 telli gitarın (hatta 9 telliler için bile manyetik yapıyoruz) nasıl kullanıldığına bağlı-hangi akord düzeni, hangi kalınlıktaki teller kullanılıyor vs.

Genel bir kural olarak ilave telli gitar çalanlara yüksek çıkışlı manyetiklerden kaçınmalarını öneriyoruz. Çalgının tel boyu arttıkça parlaklık arttığından, daha kalın tel kullanıldığından ve daha düşük akordlamalar yapıldığından manyetiklerin üzerindeki manyetik alanda hareket eden daha fazla kütle oluyor. Bu yüzden eğer dikkatli olunmazsa yüksek çıkışlı bir manyetik ile sound çorbaya dönebilir.

Iced Earth ile kayıt yaparken bir E.P. için bazı eski şarkıları yeniden kaydetmemiz gerekiyordu ve daha farklı bir hissiyat verebilmek için standartlar yerine bariton gitarlar kullanmaya karar verdik. Bu süreçte çok sayıda ve türde manyetik denedik, en iyi sonucu ise daima düşük çıkışlı manyetikler verdi.

Başta da dediğim gibi olay gitariste ve gitarlarını nasıl kullandıklarına bakıyor. Bu bahsettiğim değişmez altın kural değil, her zaman için orta ve yüksek çıkışlı istisnalar olacaktır.



Biraz da Strat manyetiklerinden bahsedelim. Onlara da detaycılığınız yansımış. Ayrıca bazı modellerinizin isimleri de dikkat çekici; “Apache”, “Mothers Milk”, “Irish Tour” ve “SlowHand”. Strat singleları için nasıl bir yaklaşım sergiliyorsunuz?

İlk başladığımda Stratocaster evrim sürecinden özel bir dönemi yansıtan modellerdense daha ton hedefli modeller sunmaya karar vermiştim. Ürün gamımız genişledikten sonra dönemsel doğru modeller de çıkardık. Strat singlelarımı yaparken de yaklaşımım diğer manyetikler için olandan farklı değil, önce orjinal manyetik üzerine araştırmaya başlarım ve ardından uygulamalar yaparak teori ve pratiği birleştiririm.

Rory Gallagher ve Eric Clapton Türkiye’de de pek çok hayranı olan iki gitar devidir ve onlara gönderme yapan modelleriniz üzerine biraz daha bilgi dikkat çekici olur diye düşünüyorum. Bu PG modelinde olduğu gibi onların manyetiklerini incelem fırsatın oldu mu? Veya ilham aldığın manyetikler “Blackie” veya “Brownie”’nin manyetikleri miydi?

Hayır, Eric’in veya Rory’nin gitarlarını inceleme imkanım hiç olamdı-ki çok isterdim. Fakat her ikisiyle de çalışmış insanlar tanıyorum. Benim yaratmak istediğim şey genel bir sound, bu yüzden özel bir şarkı veya gitarı hedeflemiyorum. Manyetikler, en önemli parçanın, gitaristin kendisi olduğu bir zincirin parçasıdır sadece. Bir manyetik veya bir çalgı yapıp “işte bu filancanın tam bir replikasıdır ve falancanın tonuna sahiptir” demek doğru bir yaklaşım olmaz. Yapabileceğimiz şey makul bir noktadan başlamak ve benim içi,n bunun anlamı manyetiğin orjinal tonuna ve performansına olabildiğince yaklaşmak demek ki bu yüzden de manyetiğin orjinal özelliklerini baz alırım. Nadiren de olsa bazı zamanlar tamamıyla kayıtlardaki tonu da referans alırım. Rory çok güçlü bir şekilde penalayan, kalın tellerle çalan, yüksek tel yüksekliklerini tercih eden bir gitaristti. Çoğumuz basit fanileriz ve Rory’ninki gibi eski usul çıkışlı manyetiklerle ve onun tonunun bir mil yakınına bile yaklaşamayız. Ancak farklı bir sarım yaklaşımıyla, çıkışı ve tepkiyi biraz değiştirerek, kabaca onun çıkış ve tonal tepkisine yaklaşabilmek mümkün olabilir. Gerisi ise pratik yapmaya kalıyor.



Pekala, şunu sormak istiyorum. İnsanlar neden diğer markaları değil de Bare Knuckle ürünlerini tercih etmeli? Bare Knuckle manyetiklerinin avantajları nelerdir?

Biz icracılara doğru tonu bulmaları konusunda yardım ediyoruz, sonrasında ise en kaliteli üretim ve müşteri desteğini sunuyoruz ki böylelikle gitar çalmak ve müzik yapmak gibi esas işlerine yoğunlaşabiliyorlar.






Kullanıcı listenizde gerçekten çok etkileyici isimler var; John Sykes, Steve Howe, Scott Gorham, Adrian Legg ve dahası Lenny Kravitz ve Brain Molko gibi ana akım rock yıldızları... Ayrıca birçok sert metal grubunun da ürünlerinizi kullandığını biliyorum. Neredeyse her tür müzik yapan gitaristlerce tercih ediliyor olmak bir başarı olsa gerek, hm? Bunu neye bağlıyorsun?

Onlar da diğer herkes gibi müşterilerimiz ve ben tüm müşterilerimize aynı şekilde ve seviyede ilgi alaka göstermeye inanırım. Gitara yeni başlayacak birisi, bizim için, dünya turnelerine çıkan ünlü bir gitaristten daha önemli değildir ve hepsi değerlidir. Bu yazdığımız isimlerin hepsinden, firma olarak, bir şeyler öğreniyoruz ve bu etkileşim yaptığımız işi geliştirmemde  ve Bare Knuckle olarak sunabileceğimizin en iyisini sunabilmemizde yardımcı oldu.

Bu kadar geniş türdeki sanatçılar ve gitaristlerce tercih ediliyor olmak, bence, sunduğumuz manyetiklerin yelpazesinin genişliğinin bir yansıması ve umuyorum ki doğru yolda olduğumuzun da bir göstergesidir :)




2000’lerin başında yaşanan butik manyetik üreticileri furyasının ve başarılarının daha büyük firmaların satışlarını ve şöhretlerini etkilediğini düşünüyor musun?

Rekabet iyi bir şey denir ve eminim ki butik üreticilerin varlığı daha büyük firmaları işlerini bir kez daha gözden geçirmelerini ve daha sıkı çalışmalarını sağlayacaktır. Butik firmaların DiMarzio ve Seymour Duncan gibi firmaların şöhretini sarsabileceğini de düşünmüyorum ki kimse de bunu istemez zaten. Onlar bu iş kolunun öncüleri ve piyasaya kattıkları şeyler ve yeniliklere devam ettikleri için saygıyı hak ediyorlar. Bu firmalar olmasaydı ortada butik üreticiler filan da olmazdı.

Sana biraz da teknik konularda sorular sormak istiyorum. Öncelik, Parafinleme konusunda... kişisel deneyimlerime göre aşırı parafinleme manyetiği mahvediyor. Ancak bir zaman önce DiMarzio’dan Steve Blucher ile yaptığım röportajda parafinlemenin manyetiğin performansını etkilemediği sonucuna vardığını söylemişti. Siz de parafinlemeyi bir opsiyon olarak sunuyorsunuz ve bu konudaki görüşlerini merak ediyorum.

Elbetteki sadece kendi deneyimlerime göre konuşabilirim ve kişisel olarak parafinlenmiş ve parafinlenmemiş manyetikler arasında ton ve dinamikler açısından büyük bir fark oluyor.

Parafinlenmişlere kıyasla, parafinlenmemiş olanlar çok daha canlı bir pena hassasiyeti olan parlak bir ton üretmekte. Bobin sarımları ve bu sarımlar arasındaki mikroskopik hava boşlukları tel titreşimleri ile dalgalanarak geri besleme oluşturabilir. Bunun önüne geçmek için uygulanan geleneksel yöntem manyetiği parafin ve balmumu karışımına sokmaktır ve işlemin uygulanma süresi manyetiğin dinamik tepki karakterini ciddi biçimde etkiler.

Parafinleme yapılmış veya yapılmamış manyetikler farklı türdeki icracılara hitap eden bir konu. Biz ise bunu eski usul manyetiklerimiz için bir opsiyon olarak sunuyoruz. Yüksek çıkışlı manyetiklerimiz, yüksek kazançlı ve ses hacimli durumlarda kullanılacaklarından dolayı, ötme yapmamaları için daima parafinlenmiştir.

Peki saçınım sarımlı (scatterwound) sarımın humbucker ve single manyetiklerinize getirdiği artı nedir?

Saçınım sarım, aslında sadece elde yapılabilen bir şey, en azından benim manyetik sararken her zaman kullandığım yöntem o. Ayrıca saran kişinin kendi beceri seviyesini de gösteren bir şey. Zaman kaybettirici olsa da geleneksel seri üretim makine sarımlarına göre, özellikle üstün ton ve dinamikler getirmesi açısından bir çok artısı var. Ben telleri bobinlere özenle dağınık bir şekilde sarıyorum, bu sayede sarım ön tel gerdirmeli makine sarımlarında olabileceği gibi üst üste, tabaka tabaka olmak yerine daha eşyapılı, düzgün bir şekil kazanıyor. Bu ise sarım turları arasında dağılan kapasitansı azaltıyor. Daha düşük kapasitans ise daha gelişmiş bir tiz frekanslarda netliği, rezonans tepeciğinde hafifçe bir yükselme ve frekans tepkisinde büyük bir genişleme olarak kendini belli eder. Tel gerginliği de, teller parmaklarımın arasından geçerken değişim gösterir ki bu sebepten bobine sarılan gerilimi sürekli ve tamamen kontrolümdedir. Sonuç, daha temiz, daha açık ve ekstra ayrıntı & dinamikler barındıran bir ton.

El sarımı yapmaya kendimi adamış vaziyetteyim ki bunun fark edilebilir bir artı sağladığını düşünmeseydim zaten yapmazdım ki o çok daha basit olurdu. Ayrıca çok da seviyorum elde sarmayı :)



Sitenizden okuduğum kadarıyla VHII modeliniz asimetrik bobinlere sahip. “Asimetrik” terimi ile farklı kalınlıktaki tellerle sarılmış iki bobini olan bir humbuckerı mı kast ediyorsunuz?

Asimetrik bobinler ile aynı tel kalınlığında ama farklı sarım sayısına sahip iki bobin demek istiyoruz. Bununla incelediğim bazı 60 öncesi, otomatik kapanan makinelerin öncesinden kalma Gibson PAF’lardan sonra uğraşmaya başladım. Bazı manyetiklerde bobinler arasında birkaç yüz sarımlık fark olduğunu fark ettim. İki bobinin sarım sayısıyla oynayarak humbuckerların mid ve frekanslarını ve tiz tepkisini kontrol edebilmeniz mümkün ve bunu tasarımlarımda sıklıkla yaparım.

Peki tasarım yaparken, daha eski bir tat yakalamak için mıknatıslarınızın gücünü düşürüyor musun? Yoksa tüm mıknatıslar tamamen yüklü mü?

Tamamen kullanılacak mıknatısa bağlı; kullandığım seramik mıknatıslar neredeyse tamamen şarjlı, Alnicolarda ise modele göre değişebiliyor. Açıkçası ağır bir şekilde zayıflatılmış mıknatısların çok da hayranı sayılmam.





Yeniden sarım servisinizden de biraz bilgi verebilir misin? Sadece tamir için geçerli bir hizmet mi bu sunduğunuz yoksa modifikasyon amaçlı yeniden sarım hizmetiniz de var mı?

Yeniden sarım servisimiz sadece bozuk manyetikler için geçerli. Eski manyetikleri restore etmek için tarihsel doğruluk arzeden teller ve ekipmanlar ile tam teşekküllü bir şekilde hazırız ancak zaten üzerine zaman harcadığım, geliştirdiğim kendi manyetiklerimiz hali hazırda mevcut iken yeni manyetikleri yeniden sarmaya bulaşmak istemiyorum.

Daha kişisel bazı sorular da soracağım sana. Bu manyetik yapımıyla ilgili etkilenimlerin kimlerdir, kimleri anabilirsin?

Gerçekten de orjinal manyetik tasarımcılarının tümünden etkilendim, onlarsız bu iş asla olmazdı. Hatta aslında onlar olmasaydı şu an muhtemelen gitar bile çalmıyor olurdum. Ayrıca bana yıllarca yardımcı olup, akıl hocalığı yapan çok yakın bir dostum var, adını gizli tutmayı tercih ediyor ama onunla ilgili şunu söyleyebilirim, ayrıntılrara önem vermeyi ve daima büyük resme bakmayı ondan öğrendim.

Manyetiklerini değiştirerek yeni soundlar keşfetmek isteyenlere ne önerilerin olur? Elektrogitarlarda manyetik değişimleri yaparken gitaristlerin dikkat etmesini önerdiğin en önemli etmenler, sence, nelerdir?

Mümkün mertebe bütün müşterilerimizle irtibat kurmayı severim. Bence bu işte önemli olan gitarın yapısını, kullanılan malzemeleri, uygulamaları ve icracının çalış tarzını bir bütün olarak anlamak. Bu bilgilerle, ancak, bir gitariste , ihtiyaçlarını karşılayacak doğru ürünü önerebilirim. Bu çağdaş internet devrinde bu işler çok kolay. Bir genelleme yapacak olursam, tüm gitarcılar farklıdır, bu yüzden değerlendirmenizi duyduğunuzla yapın derim.

Bare Knuckle’ın Türk pazarına açılmak gibi bir planı var mı? Şu ana kadar bir yetkili satıcı ve/veya anlaşmalı sanatçı durumları gibi bir hadise yoktu, peki ya bundan sonra? Buradan potansiyel bayilerinize bir şeyler söylemek ister misin?

Aslında Türkiye’ye epey ürün sattık ve hepsi doğrudan satış şeklinde satıldı. Fakat Türk müzik mağazalarından ve gitar yapımcılarından gelecek her türlü teklife her zaman açığız :)

Türkiye ve Türk gitar ortamı hakkında bir şey biliyor musun?

Dürüst olmak gerekirse bidiği ne varsa Türkiye’deki müşterilerimden öğrendiğimdir :) gelecekte bir dünya çağında bir Bare Knuckle Turnesi düşünüyoruz ve bunu oraya da taşıyıp, ortamı kendi gözlerimizle görmeyi çok isteriz.

Umuyorum o turnede görüşebiliriz Tim. Ve böylelikle son sorumu da sormuş oldum. Seninle söyleşmek çok keyifliydi. Sound Dergisi’nin Türk okurlarına iletmek istediğin bir mesaj varsa tam zamanı.

Benim için de zevkti Barış. Bana bu röportaj vesilesiyle Bare Knuckle hakkında konuşabilme imkanı verdiğin için de çok teşekkür ediyorum. Sound Dergisi’nin tüm okurlarını www.bareknucklepickups.co.uk/forum üzerinden forumumuza davet ediyorum. gelin Bare Knuckle cemiyetinin bir parçası olun. Desteğin için de teşekkürler Barış...


Tarafımdan yazılmış olan bu içerik Sound Dergisindeki "Gitarizm" Köşesinde yayımlanmıştır. İzin alınmaksızın ve/veya "TAM" kaynak gösterilmeksizin alıntılanması, kopyalanması durumunda derginin yayımcı şirketi gerekli her türlü yasal yaptırımlara başvurmaya yetkilidir.

1 yorum:

Popüler Yayınlar