Strat Modifikasyonları: 1. Bölüm; “Stratın Doğal Tonunu İyileştirmenin
12 Yolu”
Giriş
Günümüzün, her alanda en başarılı
tasarımlarını düşünsek, göz önüne getirsek bu tasarımlardan birisinin elektrik
gitar olması bu işlere yabancı bir çok insan için şaşırtıcı olabilir. Ancak
bizim için değil. Leo Fender’in 1950 başlarında Bill Carson, Freddie Tavares
ile birlikte Donald Randall, George Fullerton ve Rex Galleon’un da katkıları
ile hayata geçirdiği Stratocaster artık sadece “Fender firmasının ürettiği bir
gitar modeli” değil, elektrik gitar için bir “standart”tır. Her ne kadar
tasarlandığı yılların müzik ortamı ve ihtiyaçları, örnek alınabilecek pek gitar
bulunmaması, gitar harici ekipman koşulları (1950’lerin amfi, pedal gibi
unsurları), o yıllardaki gitar teknolojileri, elektrik gitar konusunda
bilinenler gibi konularda bilinenler ve tecrübe edilenler nispeten daha sınırlı
bile olsa çok çeşitli modifikasyonlara uyumlu olması gitarı bugünün neredeyse
en uç müzik türleri için bile kendine yer bulabilmesini sağlamıştır. Ki Obituary’den
Allan West Death Metal, Eric Johnson Electromagnets’de füzyon, Eric Clapton 70
sonları ve 80’lerde pop rock/rock, Eddie Van Halen ve Dave Murray Heavy Metal vs.
çalarken az veya çok modifiyeli Stratlar kullandılar ve verzatilitesini ispatlamış
oldular. İşin özü; tonu, tınısı güzel bir strat ile (belirtmem lazım, illâ
Fender marka Stratocaster olması şart değil) işe başlandığında varılacak sonuç
mutlaka daha iyi olacaktır. Ancak tonaliteyi biraz daha yukarı çekmek de
imkansız değil. Bu yazı dizisinin ilk bölümünde elektronik modifikasyonlara hiç
girmeyeceğim. Onlar ileride… Ancak tepki, olumlu-olumsuz eleştiri, yönlendirici
mesajlar bekliyorum, haberiniz olsun, siz olmadan sıkıcı olabiliyor bunları
yazmak :)
Elektrik Gitarda Ton*
Akustik gitarlarda, tel
titreşimleri gitarın üst ses kapağını titreştirir. Üst kapağın titreşimleri ise
gövde içindeki ve dışındaki havayı hareket ettirerek basınç değişimleri yaratır
ve kulağımız tarafından algılanacak ses yaratılmış olur ve bu ses yaratım sürecinde
gitarın üst ses kapağının malzemesi, malzemenin fiziksel dağılımı (ağaç
liflerinin dağılımı vb.) ve kalınlığı gibi değişkenler gitarın ses çıkışı ve
karakteri üzerinde önemli rol oynarlar.
Elektrik gitarlar gibi katı
gövdeli gitarların ses yaratım süreci akustik gitarlardan farklıdır. Katı
gövdeli gitarlarda tellerin titreşimleri ve bu tel titreşimleri ile gövde ve
sap sisteminin etkileşimli olarak beraber hareket ettiği dinamik sistem sesi
oluşturur. Akustik gitarlardan farklı olarak katı gövdeli gitarlar kapalı hava
sistemi ve ince ses kapağı yerine kalın ve dolu bir gövdeye sahip oldukları
için etrafındaki havayı yeteri kadar hareket ettiremez ve ses seviyesi daha az
olur.
Elektrik gitarlarda asıl ses, tel
salınımlarını algılayan manyetiklerin oluşturduğu sinyali amfi ve hoparlörlere
ulaştırması ile elde edilir. Dolayısı ile katı gövdeli elektrik gitarların oluşturduğu
ses ikiye ayrılabilir. Bunlar;
• Esas Ton (Doğal Ton/Birincil Ton): Asıl bileşeninin tel titreşimleri olduğu ve
sap/gövde/tellerden oluşan gitar titreşim sisteminin etkileşimli olarak
oluşturduğu ses,
• İkincil Ton: Esas tonun oluşturduğu tel titreşimlerinin manyetik
üzerinden geçmesi ile elde edilen ses.
Her ne kadar gitar çıkış sinyali,
üzerinden geçtiği manyetikler, amfi ve hoparlörler tarafından değiştirilebilse
de esas tonda bulunmayan frekans aralıklarına bu ekipmanlar tarafından müdahale
edilemez veya doğuşkanlar, üst/alt armonikler sonradan eklenemez. Başka bir
deyişle, gitar tarafından üretilmeyen
bir şey sonradan elektriksel olarak eklenemez!
Doğal Tonu İyileştirme için Çeşitli Yaklaşımlar
Yukarıda esas ton(doğal/birincil ton) ve ikincil ton
kavramlarını açıkladık. Bu yazıda Stratımızın doğal tonunu iyileştirme amaçlı
yapılabilecek bazı müdahalelerden bahsedeceğiz. Bunların bazıları gerçekliği kabul
edilmiş olanlar, bazıları ise teoride mantıklı ancak pratikte
uygulanabilirlikleri veya faydaları tartışılabilir olanlardır. Bu ikinci
türdeki müdahaleleri ekleme sebeplerim ise öncelikle bir beyin fırtınası
yaratmak ve bazı şeyleri tartışılabilir kılmaktır. Ayrıca nasıl ki gitar
çalmayıp, iyi kulağı olmayan birisine iyi bir gitar ile kötü bir gitar aynı
sesi veriyor gibi gelirse (ki normal zira
kulağı iyi olmayan ve/veya kulağı tonlara âşina olmayan birisi sadece kök sese
odaklı olacak ve doğuşkanları vs. pek algılayamayacak), belki pek fark
yaratmayacağını düşündüğümüz bazı uygulamalar da duyabilene öyle geliyor
olabilir. Bu durumu Seymour Duncan’ın yöneticilerinden Evan Skopp bir
röportajında çok güzel özetliyor. Kendisine Duncan ürünlerindeki bazı uç
detayların (bazı Duncan manyetiklerinin, eski PAF’lardaki gibi ağaç bir takoz
parçası (spacer) içermesi gibi) fark
yaratıp yaratmadığı hakkında soru geliyor, Evan ise özetle “Ben duyamıyorum ama
benim duyamamam, bunun var olmadığını veya insanların bunu duyamadığı anlamına
gelmiyor. Büyük bir gitar firmasında çalışan arkadaşlarım var (burada Fender’i kaset ediyor sanırsam)
ve söylediklerine göre onlara tek parça pena muhafazası (pickguard) ile çok
parçalı pena muhafazasını arasında tonal fark bulunduğunu söyleyen müşteri geri
bildirimleri oluyor” diyor. İşte olay özetle bu.
Ayrıca peşinen söylemem gereken iki şey daha var; İlki, bu yazıya konu olmuş kimi muhteviyat, kimi zaman çok uç olabilir. Yani tamamen "nüans" karasularında yüzen bir şey olabilir. Rezili vezir kılmaya değil, vezirin kavuğunu düzeltmeye yarayabilir yani. Beklentiniz ona göre olsun derim. İkincisi ise aşağıda şu şu şu, görece şundan şundan daha iyidir/iyi bilinir diye okuyacağınız şeyler kat'i mükemmellik şartı değildir. Yani bir stratın tremolosundaki saddlelar bilmemne çeliği değil diye o gitar kötü olacak diye bir şey söz konusu olamaz. Bunların çoğu genellemelerdir ve her genelleme gibi azımsanmaması gereken "istisnalar" barındırırlar...
Dikkat: İşin başında bazı noktaları belirleyelim.
Eğer gitarınızın garantisi varsa, bu yazı dizisinde bahsedeceğim bazı fikirler,
yöntemler ve alternatifler garantinizi yitirmenize yol açabilir. Dolayısıyla
sorumluluk bu yazıyı okuyanlara aittir ve Sound Dergisi veya şahsım sorumlu tutulamaz. Ayrıca bahsi geçecek
modifikasyonlar çeşitli seviyelerde el becerisi gerektirebilir. Bunları nizâmi
yapamayacağınızı veya hiç yapamayacağınızı düşünüyorsanız gerekli önlemleri
mutlaka alın veya bırakın bileni yapsın. Ayrıca “Bana bir şey olmaz” mantığı
ile yaklaşmayın ve koruyucu gözlük, eldiven, maske gibi koruyucuları
kullanmaktan çekinmeyin!
1) Köprü Modifikasyonları : Büyük lütiye
ve restorasyon ustası Dan Erlewine der ki “Köprü Gitarın Kalbidir”. Ben de Dan’e tamamıyla
katılıyorum. Tremolo sistemli bir Strat sahibiyseniz, bu köprü sistemine
yapacağınız modifikasyonlarla ton ve ses uzaması (sustain) olarak çok büyük
değişimler, rahatlıkla fark edilebilir gelişmeler yaratabilirsiniz. Üstelik
malzemeyi doğru belirlerseniz tonal renklenme konusunda da birşeyler elde
edebilir, gitarınızı istediğiniz yere doğru çekmenizde bir artı
sağlayabilirsiniz. Öncelikle herkesin elindeki Strat bir değil. Kimi altı
vidalı, eski usul bir köprü sahibidir, kimi 2 vidalıdır ve askılı tremolo
sistemlidir, kimi Meksika yapımıdır, kim Japon, kiminin stratı ise Fender
değildir. Bu noktada şunu da eklemek isterim bir strat Fender değilse iyi
değildir diye bir düşünceniz olmasın, dünyada Fender’den çok daha iyi Stratlar,
Teleler üreten butik ve/veya custom çalışan çok önemli lütiyeler, firmalar var
ki köşemde birkaç aydır da böyle isimleri (Nash Guitars, Rebel Relic vs.)
ağırlıyorum. Ancak yekten "butik daima standart üretim olandan daha iyidir" gibi bir yaklaşım da kesinlikle doğru değildir (bu işin özü bir strat iyiyse marka-model fark etmez, iyidir). Çeşit ve marka bol olsa da hemen hepsi için üretilmiş tremolo alternatifleri var diyebiliriz. Bana göre butik seviyedeki Stratlar (Nash
Guitars, Suhr, James Tyler, K-Line, Fender Custom Shop veya Masterbuilt Serisi
gibi) için modifikasyona gerek yok, olmamalı da. Yani butik bir strat için
servet ödeyip, bir de orasını burasını değiştirmek ihtiyacı yaşamak bana saçma gelir, onu da
söylemeden geçemedim. Yani temel parçalarla ilgili sorunu olan pahalı gitarlardan mümkün mertebe uzak durmak lazım. Neyse dönelim strat köprülerine, strat köprüleri için
başlangıç olarak şuna karar vermemiz gerekir; köprüyü tümden mi değiştirmeli,
yoksa sadece belirli stratejik noktalarını değiştirmek kâfi gelir mi? Buna
karar vermek için tecrübe lazım gelebilir. Ancak günahıyla sevabıyla bir
genelleme yapacak olursak bence Fender (Amerika, Japonya, Meksika) üretimi olan
stratlarda, bana göre, tümden değişime gerek yok, elzem değil yani. Uzakdoğu stratlarında
(Çin, Kore, Endonezya…) ise gerekli olabilir, SX ve ona benzer stratlarda
değişse gayet iyi olabilir hani. Aslında köprüsüne göre değişmekle birlikte, tümden değiştirmektense köprü bloğunu (sustain
block) ve/veya saddleları değiştirmek daha mantıklı zira köprü ana şasisi, nispeten, o
kadar elzem bir parça değil saddle ve blok kadar. Ancak özellikle blok ve
saddleların uyması değişim gerekli olabilir kimi zaman. Parça değişimlerinden
farklı olarak, altta ayrı bir madde olarak sıralamak istemediğim küçük ancak
etkili bir ipucu vermek istiyorum; kullanmasanız da tremolo kollarını takın.
Bırakın takılı ve hatta köprünün arkasına doğru sabit bir şekilde dursunlar.
Özellikle çelik tremolo kolları, aşağıda daha fazla ayrıntı verdiğim tremolo
bloğunun etkisinin az biraz daha artmasında rol oynayacaktır (kütleden dolayı).
Şekil 1 Solda Çelik (Callaham), Sağda ise Çinko Bloklu Tremolo
a)Köprü Bloğu Değişimi : Genelde 2-3
yaygın metalik malzemeden yapılırlar; Pirinç, çelik ve çinko (Şekil 1’de Çinko
ve Callaham Çelik blok görülmekte). Ucuzcu, Uzakdoğu üretim gitarlarda, (kimi
Japon üretimlerinde de) en sık karşınıza çıkacak malzeme çinko alaşımları olan, döküm yöntemiyle üretilenler olacak. Zamak (veya Mazak) filan diye duyarsanız işte onlar... SX’lerin alayında bu tür bloklar
var. Fenderlerde Meksika’ların, Highway ve Japon’ların bir kısmı çinko. Gerçi
çok çeşit var, hepsinde aynı mı kesin bilemiyorum, ancak çoğu çinko bloklara
sahip [Şekil 2(a)]
Şekil 2(a) Zamak, Mazak gibi adlarla da bilinen döküm bloklar
Amerikan standart (sonradan American series) modellerde ise çelik ancak
eskinin makbul çelikleri değil, dökme çelik, Amerika üretimi üst seviye modellerde
(reissue serisi, Eric Johnson strat,
vs.) sıcak haddelenmiş ve kurşun içerikli bir çelik mevcut.
Kurşun varlığı, ses uzaması ve ton netliği açısından, ayrıca ses dalgalarını
absorbe etmesi sebebiyle dezavantajlara sahipken, sıcak haddelenmiş çelikler
ise haddeleme koşulları, uygulanan ısıl ve mekanik süreçler sebebiyle soğuk işlem
görmüş olanlara göre daha farklı bir mikroyapı sahibidir ki CBS öncesinin yani
Fenderi Fender yapan yıllardaki köprü blokları soğuk işlenmiş ve kurşun içermeyen paslanmaz çeliktir [Şekil 2(b)’de çelik blok görülmekte]. Gerçi uzun bir süre çok büyük bir değişim yaşanmamış, en azından 1971 yılına kadar durum böyle. O yılın sonunda ise çeliğe elveda edip krom kaplanmış "Mazak" (veya "Zamac") tremololara merhaba demişler falan filan.
Şekil 2(b) Parlatılmış Yüzeyli Çelik Tremolo Bloğu
Eğer klasik strat
tonları peşindeyseniz bu çeşit çelik bloklar ile değişim öneririm, hem de
şiddetle. Hele hele incecik çinko bloklar tonunuzu ele geçirmişse… Köprü
blokları, duyabilen için (gitarına göre değişebilmekle de birlikte) ve bazen (her gitarda olmuyor/deneyimlerimle sabit) manyetik değişimleri kadar etkili olabilir. Son
yılların en popüler modifikasyon çeşidi manyetik değişimleri. Çoğu insan daha
gitarın yapısını/karakterini kavrayamadan, hatta sahip olmadıkları gitarlar
için bile manyetik değişimlerine gitmek gibi bir hataya düşüyorlar. Oysa daha
pahalı bir alternatif olan manyetik değişiminden önce, mesela, netlik ihtiyacınız için blok değişimine şans
vermek, tonalitenizi şaşırtıcı şekilde arttırmanız için büyük bir sıçrama
tahtası olabilir. Belki de netlik fakiri, seslerin hızlıca sönümlendiği,
dinamikler bakımından zayıf olan stratınızın ihtiyacı doğru bir köprü bloğudur?
Peki hangi markaları seçmeli? Bu işin dünyada en ünlüsü Callaham’dır (Şekil 3).
Şekil 3 Callaham'ın meşhur çelik bloğu
Fiyatları biraz tuzluca olsa da çok meşhurdur. Ancak Guitarfetish’in ve Killer
Guitar Components’in blokları da iyi gibi görünüyor, bizzat denemedim, kişisel
tecrübe aktaramam. Pirinç ve titanyumdan (Şekil 4) bahsetmedim zira ben özellikle
pirinç blokları Floyd Rose ve türevi köprülerde seviyorum, hatta kimi gitarlarda biraz elzem bile buluyorum. Stratlarda pirinç gereğinden fazla tonal yumuşama getirebilir diye
düşünüyorum (ki henüz pirinç blok denemedim statlarda). Yine de her türlü çinko bloklardan
çok daha iyidir. Ancak stratınızın tonu fazlaca parlak geliyorsa, çiğ bir tizlik durumu yaşıyorsanız, ses uzaması sorunu da varsa kütleli pirinç blokları düşünmeye başlayın diyebilirim (Güncelleme: evet aynen öyle oluyor. Çok parlak gelen dişbudak gövde+akça sap bir stratı, tonunu bozmadan iyileştirdiğini gördüm).
Şekil 4 Solda Pirinç, sağda Titanyum tremolo bloğu
Buraya bir not düşelim, bu konuda son derece profesyonelce/dünya çapında kaliteli üretim yapan bir üreticimiz var artık. Çok kaliteli çelikler, pirinçler ve havacılık seviyesinde titanyum alaşımlarını, cidden son teknoloji ile işleyebilen çok sıkı adamlar, çalışmalarını "gururla" tanıttığım Hantuğ Custom Gitarları ve Parçaları! Ankara'nın gurunu sakın ıskalamayın ;)
https://www.hantug.com
Köprü bloklarını değiştirmekten öte yapabileceğiniz bir modifikasyon daha var. Eric Johnson kaynaklı bir modifikasyon ve bildiğim kadarıyla tüm EJ stratlarda da standart özellik bu. Köprü bloğunun, köprü şasisine vidalandığı yüzeydeki boyayı tamamen ve süper pürüzsüz olacak şekilde kazıyın. Böylelikle ton transferi açısından daha elverişli, daha verimli bir köprü sistemi elde etmiş olursunuz. Dikkat etmeniz gereken şey, bu noktada ciddi anlamda ışıl ışıl parlayacak şekilde bir pürüzsüzlük elde etmek olacak. Sakın kaba, girinti çıkıntılı, pürüzlü bir yüzey bırakmayın, amacımız şasi ile bloğun temas yüzey alanını arttırmak…
https://www.hantug.com
Köprü bloklarını değiştirmekten öte yapabileceğiniz bir modifikasyon daha var. Eric Johnson kaynaklı bir modifikasyon ve bildiğim kadarıyla tüm EJ stratlarda da standart özellik bu. Köprü bloğunun, köprü şasisine vidalandığı yüzeydeki boyayı tamamen ve süper pürüzsüz olacak şekilde kazıyın. Böylelikle ton transferi açısından daha elverişli, daha verimli bir köprü sistemi elde etmiş olursunuz. Dikkat etmeniz gereken şey, bu noktada ciddi anlamda ışıl ışıl parlayacak şekilde bir pürüzsüzlük elde etmek olacak. Sakın kaba, girinti çıkıntılı, pürüzlü bir yüzey bırakmayın, amacımız şasi ile bloğun temas yüzey alanını arttırmak…
b) Tel Yuvası (Saddle Değişimi) : Bloktan geçen teller, tel yuvası (saddle) denen hareketli parçalardan geçerek sap tarafına doğru yönlendirilirler.
Doğrudan tellerle temasta olan parçalar olduklarından kütle, metalürji, tasarım
ve üretim kaliteleri, tonalite ve performans üzerinde büyük önem taşır. En
yaygın türleri döküm çelik (Amerikan Standart, Amr.Deluxe vs.), çelik
(Amr.Vintage Reissue) ve pirinçtir (genelde Telelerde). Pirinç tonal anlamda
biraz daha yumuşak, çelikler ise biraz daha tiz ve keskindir şeklinde bir genellemeye gidebiliriz.
Klasik Strat tonları için favorim yine eski usul, daha hafif olan bükülmüş çelik saddlelar (Şekil 5). Callaham ve Pluton Müziğin getirdiği Raw Vintage saddlelar gayet prestijli tercihler olarak bilinir. Türkiye'den ise Hantuğ'un 1.sınıf tel yuvaları var. Ancak bloklardan farklı olarak, bildiğim kadarıyla, üst seviye Fenderlerin saddleları da gayet iyi ve değişim pek gerekli değil, başka bir sıkıntı yoksa. Ha metalürjik sıkıntı olmamasına rağmen tel kopmaları sık yaşanıyorsa ve bu kopmalar tam da saddle üzerinden kırılma şeklinde yaşanıyorsa durum değişebilir. Özellikle Graphtech’in bu konuda faydalı ürünleri var.
Üst tellerde daha parlak ve keskin, alta tellerde ise daha yuvarlak tonlar için hibrit tel yuvası seçimi yapılmış Tele
Klasik Strat tonları için favorim yine eski usul, daha hafif olan bükülmüş çelik saddlelar (Şekil 5). Callaham ve Pluton Müziğin getirdiği Raw Vintage saddlelar gayet prestijli tercihler olarak bilinir. Türkiye'den ise Hantuğ'un 1.sınıf tel yuvaları var. Ancak bloklardan farklı olarak, bildiğim kadarıyla, üst seviye Fenderlerin saddleları da gayet iyi ve değişim pek gerekli değil, başka bir sıkıntı yoksa. Ha metalürjik sıkıntı olmamasına rağmen tel kopmaları sık yaşanıyorsa ve bu kopmalar tam da saddle üzerinden kırılma şeklinde yaşanıyorsa durum değişebilir. Özellikle Graphtech’in bu konuda faydalı ürünleri var.
Şekil 5(a) Eski usül bükülmüş çelik saddlelar
Şekil 5(b) Titanyum Saddlelar
c) Yay Değişimleri : Tellerde oluşan her
şeyin gövdeye aktarılıp gövdenin titreştirilmesinde büyük önemi olan
parçalardır köprü yayları. Ancak sıklıkla göz ardı edilirler ki aslında
sayıları, yerleştirilme şekilleri ve gerginlikleri etkili parametrelerdir. Eğer
Stratlarımızdaki köprü yayları gerginlikleri yitirmiş ise mutlaka
değiştirilmesi ve değişimin toplu olarak yapılması faydalı bir hareket olabilir.
Tremolo sıklıkla kullanılıyorsa en fazla üç yay kullanılmalı, yayları gövdeye
bağlayan “pençe” parçasının orta üçlü tırnağına denk gelecek şekilde ayarlama
yapılmalı. Yani yayların bloğa denk gelen kısımları dış deliklere, pençeye denk
gelen halkaları ise merkezi tırnaklara geçirilmelidir. Eğer tremolo nadir
kullanılıyorsa yay sayısını beşe çıkarmak da faydalı bir hamle olur.
2) Arka Kapağın Çıkarılması : Stratların
arka kapaklarının çıkarılması, doğal ton ve gitarın akustik ses hacmi üzerinde
rol oynayan bir faktördür. Amfiden duyulacak bir etki yaratmaz ancak kulağa
gelen, yani icracının duyduğu tonu, sanki doğal ve içsel bir reverb çemberinden
geçiyormuş gibi bir hissiyatla duyulması adına bir hoşluk yaratır. Hiç fark
yaratmaz mı diyorsunuz? Hemen çıkarın kapağı ve deneyin derim, ne kaybedersiniz
ki? Hem bu iş için çok sağlam bir referansım var; Eric Johnson. Kendisi
pedaldaki pilin alkalin olup olmadığını kulaktan anlamasıyla efsaneleşmiş bir
gitaristtir :) ve Stratlarının hemen hiçbirisinde arka kapak bulunmaz, hatta
kendi için üretilen imzalı serisinde bile takılı gelmez bu kapaklar. Ayrıca Scott Handerson ve Guthrie Govan'ın gitarlarında da arka kapak yoktur, hatta bu kapaklar için vida yuvaları bile yok kimisinde...
3) Kullanılmayan Tremolonun Sabitlenmesi :
Bir strat tremolosu için, yay sayısındaki artış, gövdeye taşınan veya gövdeyi
titreşime sokacak enerji açısından çok önemlidir. Zira sap boyunca oluşan
titreşim sap vidaları ve köprü üzerinden gövdeye aktarılırlar. Köprü bloğu
üzerinde ne kadar çok yay varsa aktarımın verimliliği de o kadar artar.
Kullanılmayan bir tremolo sisteminin ahşap takozlarla sıkı sıkı sabitlenmesiyle
köprü üzerinden aktarılan enerji miktarında belirgin oranda artış sağlanabilir
ki neticede ses uzaması ve tonal tepkideki gelişim olarak kazanç sağlanabilir.
4) Üst Eşik Modifikasyonları : Bu konuya
önümüzdeki aylarda daha kapsamlı olarak girmek istediğimden şimdilik kısa
tutacağım ancak üst eşik malzemesi tonal renk anlamında sadece boş tellerde
duyulan tonu etkiler. Ancak akord kararlılığı, sustain ve tuşe üzerindeki sağır
noktalar (ing:dead spots) varlığı
konusunda, daha doğrusu sağır noktalara çare bulunması konusunda önem arz
etmektedir. Eğer stratınızın üst eşiğinin tellerin geçtiği yarıklarında
gereğinden fazla miktarda bir derinlik var ise, özellikle ilk 3-5 perdede
entonasyon sorunu yaşıyorsanız ki bu durum seri üretim bir çok gitarda, sadece
ucuzcu modellerde değil daha üst segmentteki gitarlarda bile oldukça yaygındır
ne yazık ki, genelde 15-17.perdeler civarında sesin çabuk sönümlendiği bölgeler
(sağır noktalar) varsa, sürekli akord sıkıntısı yaşıyorsanız yüksek ihtimalle
üst eşiğinizi değiştirmenizin vakti gelmiştir. Hangi malzemeler var elimizde?
Kemik, fildişi, TusQ, grafit/teflon bazlı eşikler (Graphtech’in bazı ürünleri
gibi), mikarta ve corian gibi plastikler, pirinç, çelik yaygın ürünlerdir.
Ayrıca küçük bir not, bir ustanın işinin iyi olduğunu, ustalığını anlamanın püf
noktalarından birisi de üst eşik işçiliğine bakmaktır.
5) Sap ve Gövde Birleşim Noktasına
Gösterilecek Özen : Vidalı birleşime sahip gitarlarda, sap ve gövdenin
birleştiği bölge belirli frekansların, özellikle tiz sesleri oluşturan
frekansların, ve sap boyunca oluşan titreşim enerjisinin transferinde büyük
önem taşır. Dolayısıyla hem sapın gövdeye temas ettiği bölgede, hem de gövdenin
sapla buluştuğu cep bölümünde pürüzsüz bir yüzeyin bulunması esastır. Bu
bölümde eğer cila atılmışsa bunu kazımanız, daha da önemlisi bu bölge nizami
şekillenmemişse bunu düzgün hale getirerek/getirterek sapın gövdeyle olan
temas, dolayısıyla aktarım yüzeyini arttıracağınızdan, daha iyi bir transfer
imkanına sahip olabilirsiniz. Ayrıca vidalı
birleşime sahip gitar üreten bir çok firma veya bir çok lütiye de sapın açısını
ayarlamak için takoz vazifesi görecek ince parçalar kullanır. Karton
parçaları, ince ahşap yapraklar (ki özellikle Ibanez’lerde çok gördüm bu tür
“veneer” parçalar), hatta pena bile… Sapın gövdeye olan temasını azaltacak
hareketlerden mümkün mertebe kaçınmak teorik olarak büyük fayda sağlayacaktır.
6) Gitarın Nefes Almasına İzin Vermek :
Eric Johnson’dan öğrenilmiş bir ders daha. Tremolo havuzunun bulunduğu yerin ve
pena muhafazası altındaki, elektronik havuzun boyasını sökmek ve gitarın “nefes
almasına” izin vermek. Eric Johnson, bildiğim kadarıyla tüm stratlarına bunu
yaptırıyor. Ancak, tahmin edebileceğiniz gibi boyayı söktüğünüz an şak diye
tonal gelişim beklememeniz lâzım. Ancak zaman içinde ahşabın, yaşadığınız yerin
bağıl nemi ve gitarın kullanım koşullarına da bağlı olarak, kurumasına devam
etmesi gibi bir beklentiniz varsa ki bunun için gitarınızın cilasının ince
nitroselüloz, gomalak veya yağ cilalar ile yapılmış olması lazım. Minik, dikkat
çekmeyecek ancak çok nemli bir bölgede yaşamıyorsanız uzun dönemde, ancak, faydalı olabilecek bir hareket olabilir. Ancak aşırı nemli bir yerde
yaşıyorsanız çok önereceğim bir şey olmaz, o ayrı. Böyle bir durumda ise yine
bu bölgelerdeki boyayı düzgünce kazımak, ortaya çıkan açık ahşap üzerine birkaç
kat gomalak cila atmak gibi bir alternatif uygulanabilir. Ayrıca ta en baştan
ultra kalın poliüretan veya polyester cila atılmamış bir gitar almamak da iyi
bir yatırım olur.
7) Akord Burgusu Değişimleri : Akord
burguları, her türden elektrik gitarın akord kararlılığı sisteminin (diğerleri
köprü sistemi ve üst eşiktir) önemli bir parçası olmaktan öte ses sistematiği
içerisinde de yer alabilecek bir elemandır. Kütlelice olan kapalı sistem (ing. Sealed) burgular (Grover, Sperzel, Schaller vs.) ses
uzaması, sağır notaların giderilmesi ve bir ölçüde de biraz daha hacimli bir
“esas ton” oluşumu için faydalıyken, daha hafifçe olanlar (Kluson, Gotoh Vintage vs.) ise klasik strat tonları için daha uygun
bir tonalite getirirler. Daha bir transparan, daha hızlı tepki veren böyle…
8) Kafa Kütlesinin Arttırılması : Sapın
kafa bölümünün (ing. headstock)
kütlesi epeydir ciddi tartışmalara yol açmış bir konudur. James Tyler örneğin,
o tuhaf kafa tasarımı nedeniyle çok eleştirilmesine rağmen, bir hamsi
kıvraklığı ile sıyrılıp kabul ettirmeyi bilmiştir. Bu kıvraklık konusunda en
büyük kozu ise kafa bölümündeki kütle artışı ile gitar tonu ve ses uzaması
konularındaki teorileri olmuştu. Yukarıda da belirttiğim gibi eğer bazı
noktalarda tuhaf bir şekilde sönümlenen, ötmeye başlayan bölgeler varsa ve
sorun ne perdelerdeki bir tuhaflıktan, ne de gitarın kendi öz yapısından
kaynaklanıyorsa muhtemelen sağır nota denen sıkıntıya sahipsiniz demektir. Öz
yapısı demekle ne kast ettiğimi de belirteyim de kafa karıştırmasın bu arada;
bazen, bazı gitarlar belirli notaları, yani frekans gruplarını daha vurgulu,
bazılarını ise tam tersi daha zayıfça verebilir. Çok sık rastlanır bir durum
değil ancak olma ihtimali yok sanmayın. Sağır nota ile ayırmanın yolu basit;
sağır notalar bölgeseldir, Ibanezler gibi ince saplı gitarlarda 12-17.perde
civarında daha sık görülür.
Belirli bir bölgedeki bir yada birkaç tellik alanda etkilidir ve o alandaki tüm
nota frekansları etkiler. O bölgede misal AAA Hz’lik La notası etkilense bile
bir oktav öncesindeki La sesi için herhangi bir sıkıntı yaşanmaz. Ancak
diğerinde ise gitarın genelinde belli bir frekansın tüm varyasyonlarında
zayıflama söz konusu olur. Bu konuda hakkında daha detaylı ve kolay anlaşılır bir kaynak isterseniz Fatih döktürmüş, hemen tıklayın, hatta bu blogu da takibe alın;
Peki
çözümsüz müyüz? Joe Satriani sever misiniz bilmem ama bir zamanlar
gitarında asılı duran, ne idüğü belirsiz bir şey belki dikkatinizi çekmiştir.
Gitar kafasında metalden bir mandal gibi bir şey tutturulmuş dururdu, epeydir
kullandığını görmüyorum gerçi. İşte o kullandığı şey, gitarın kafa kısmındaki
kütleyi arttırarak sağır notaları öteleyen, “Fat Finger” adlı, pirinçten yapılma bir sistemdi. Eğer gitarınızda özellikle stratlar,
teleler ve ince saplı Ibanezlerinizde böyle bir “sağır bölge” durumu hasıl olmuş
ise ya bunun peşinden gezeceksiniz, ya da daha da güzeli
(yerli malı, yurdun malı) Fatih Yılmaz gitar kafalarının arka kısmına temiz bir
şekilde monte edilen ve önden görülmeyen, dolayısıyla görüntü kirliliği yaratmayan
özel parçalar üretiyor (Şekil 6), Fatih ile bağlantıya geçeceksiniz ve onlardan
yaptıracaksınız.
Şekil 6 Fatih Yılmaz'ın ürettiği parçalar
9) Vidaların Periyodik Kontrolü :
Gitarınızın muhteşem olmasına doğrudan katkısı az bile olsa akord burguları,
köprü, sap ve gövde arasındaki ve pena muhafazası üzerindeki gevşek vidaların
sıkılması, gitarın fişe takılmamış sesindeki zıngırdamaların giderilmesinde
bazen oldukça belirgin olabilen bir fark yaratır.
10) Perde Değişimleri : Bunun her türlü
ayrıntısını Şubat 2011 sayılı SOUND Dergisinde belirtmiştik. Detaylar burada; http://gitarizm-tr.blogspot.com/2011/07/elektrogitarda-perde-demirleri-frets.html
11) Farklı Tellerin Denenmesi : Elektrik
gitar telleri üç yol ile ton ve sound konusunda büyük fark yaratır; ilki
özellikle çap kalınlığı değişimleri ile gitarın hem esas hem de ikincil tonu
üzerindedir. Tellerin kalınlıkları arttıkça sound hacim kazanır, doğuşkanlar ve
üst armonikler açısından zenginliklerini daha kolay ortaya çıkarabilir olur.
İkinci olarak metalürjik yapı (pure nickel ve pure steel veya nikel
kaplanmışlar) açısından gitarın ikincil tonuna büyük etki ederler zira tellerin
yapısındaki veya kaplamasındaki malzemeler, manyetik bobinleri üzerindeki
manyetik alan üzerinde farklı davranışlara sebep olur. Klasik strat tonları
için tipik nikel kaplı çelik tellere daha sıcak bakarım açıkçası. Kalınlığının
da en az 0,10’luk olması, gitarın tonal potansiyelini ortaya koyabilmesi için
daha doğru bir hamledir. Bunu özellikle Steve Ray Vaughan ile örnekleyebilmek
mümkün. Birçok gitarist, özellikle SRV-vari tonlar söz konusu olduğunda
manyetik, pedal, amfi alternatiflere yoğunlaşmışlardır. Ancak bu tarz hacimli tonlar
için dikkat edilmesi gereken önemli parametrelerden birisi de (sadece birisi, SRV tonunun sırrı filan demiyorum) SRV’ nin tel setidir. Gerçi yarım ses düşük akordlamanın da yadsınamaz bir etkisi var ya. Neyse. Bu “minik” değişim "kimi zaman" oldukça dramatik neticeler doğurabilir. Üçüncü yol esas olarak
konumuz değil ancak bu konu tellerin yapısal özellikleridir; normal sarımlı
olması, yarı-düz veya tamamen düz sarımlı olması, tellerin salınım
karakteristiklerini değiştirdiğinden bir çok parametreye doğrudan etkir, ancak
burada bizim baz aldığımız teller normal sarımlı tellerdir.
12) Farklı Penalar : Basit bir şey gibi
görünüyor değil mi? Aslında öyle. Ancak pena kullanmak veya kullanmamak,
kullanılıyorsa da penanın ince, kalın olması, yapıldığı malzeme (metalik,
değişik tür polimerik malzemeler vs.), marka gibi faktörler, amfiden gelen sese
bile etki yapabilen unsurlardır. Bu konuda çok ahkâm kesmeye gerek yok, pena
çok pahalı bir şey değil, bol bol denemek lazım ;) Dahasını merak edenler buraya göz atabilirler; http://www.gitarpedal.net/forum/showthread.php?27769-Penalar%C4%B1n-Tona-Etkisi-%C3%9Czerine
*:Dr.Levent Kaydıhan’ın “Elektrik Gitarların Titreşim
Karakteristikleri” adlı makalesinden alınmıştır.
Tarafımdan yazılmış olan bu içerik Sound Dergisindeki "Gitarizm" Köşesinde yayımlanmıştır. İzin alınmaksızın ve/veya "TAM" kaynak gösterilmeksizin alıntılanması, kopyalanması durumunda derginin yayımcı şirketi gerekli her türlü yasal yaptırımlara başvurmaya yetkilidir.
Tarafımdan yazılmış olan bu içerik Sound Dergisindeki "Gitarizm" Köşesinde yayımlanmıştır. İzin alınmaksızın ve/veya "TAM" kaynak gösterilmeksizin alıntılanması, kopyalanması durumunda derginin yayımcı şirketi gerekli her türlü yasal yaptırımlara başvurmaya yetkilidir.
Merak edilen bir çok konuyu aydınlatacak bir yazı dizisi oluyor gördüğüm kadarıyla, tebrikler.
YanıtlaSilAsıl ben ilginiz için teşekkür ederim. Bir faydası dokunabiliyorsa ne mutlu ;)
YanıtlaSilÖncelikle bu faydalı bilgileri bizimle paylaştığınız için çok teşekkür ederim.Gerçekten çok faydası oldu.Bir sorum olacak.Şimdi hocam bende bir Fender American Standard Stratocaster var ve üzerinde de büyük bir olasılıkla poliüretan bir cila var.Eğer ben de tremolo havuzunun bulunduğu yerin ve pena muhafazası altındaki elektronik havuzun boyasını sökersem uzunca bir süre sonra benim de gitarımın ağacı kurur ve oturur mu?
YanıtlaSilÇok yıl lazım Mert. Ayrıca ortam bağıl nemi de buna uygun olmalı...
YanıtlaSilBu değerli bilgiler için teşekkürler. Her zaman strat tipi gitarımdaki tremolo bloğundan şüpe etmiştim. Ama internette strat köprrüleri arayınca herhalde bu bir standart diye düşünmeye başlamıştım ki bu yazı dizisini okuduğumda yanılmadığımı anladım. (bir ara ciddi ciddi neden çekil değilde dökme demir? herhalde bu bir standart sustain için gibisinden düşünmeye başlamıştım.)Konu gitar olunca her zaman meraklı olmuşumdur. Elbetteki bir luthier e teslim etmek daha iyidir başlarda ama ufak tefek modifiyeleri Bence her gitarist kendisi yapmalıdır.Burası pek yeri değil ama köprü bloğunun arasına piezo yerleştirmeyi düşünüyorum youtube da bununla ilgili bir video izledim. Siz ne dersiniz olabilirmi? sustain etkilenirmi?
YanıtlaSil2. kez okuyorum. teşekkürler............
YanıtlaSilÇok faydalı bilgiler. Teşekkürler :)
YanıtlaSilŞahane bir referans sitesi, her ihtiyaç olduğunda tekrar tekrar okuyorum. Çok teşekkürler.
YanıtlaSil