Herkese merhabalar.
Hazırladığım ilk konu, üzerinde yıllardır geyiklerin döndürüldüğü (bir kısmı da oldukça “yazış” olan geyikler hem de…) bir konu; elektrik gitar/bas gövde ve sap ağaçlarını türleri, genel karakteristikleri, artıları – eksileri, getirdikleri ve götürdükleri ile kısaca ortaya koymaya çalışacağız. Başta vurgulamam gereken konulardan ilki ise gövde ağacı haricinde nihai tonaliteye etkiyen diğer ana etmenlerdir. Aşağıda başlayacak yazı dizimde bahsedeceğim konular gövde ağacının etkisi üzerinedir. Ancak literatürde halen tam olarak yer almasa bile, hem yakın çevremde (doğrudan ve dolaylı olarak) gözlemlediğim örnekler, hem de atölyede yaptığımız denemeler sonucunda sapın ve tuşenin (ağaç, birleştirme, kesim türü vs.ye de bağlı olmak üzere), nihai tonaliteye etkisinin, gövde ağacınınkinden çok daha baskın olduğunu belirtebilirim. Dolayısıyla tercih yaparken bunu da göze almakta mutlak fayda var. Ayrıca amfiden aldığınız ses konusunda sap ve gövde kadar büyük bir payda sahibi olan manyetik ve amfinin kendi karakteristiklerini de göz ardı etmemek gerekir ki bu yazı bu iki ana değişkenden de bağımsızdır.
Ayrıca yazımı hazırlarken şu kaynakçalardan ciddi olarak yararlandım:
Guitar Player Repair Guide, 2.baskı - Dan Erlewine
Building Electric Guitars - Martin Koch
Guitars, Design, Production and Repair - Jim Donahue
U.S. Department of Agriculture Forest Service yayınları - January 1973-Sayı 219 - Edwin Kallio&Richard M.Godman
A Guitar Maker's Manual, 3.basım - Jim Williams
Make Your Own Electric Guitar&Bass - Dennis Waring&David Raymond
Guitar Builders FAQ - Bill Wyza www.warmoth.com
www.wikipedia.com
www.jemsite.com
www.usacustoms.com
http://www.bothner.co.za/articles
Elektrik Gitar ve Bas Yapımında Yaygın Olarak Kullanılan Ağaçlar
Elektro/bas gitar seçiminin kritik aşamalarından birisini gövde ağacının seçimi/değerlendirilmesi oluşturur. Her ne kadar nihai tonaliteye olan etkisi, akustik çalgılarda olduğu kadar olmasa da, hedeflenen tonun eldesinde önem taşıyan bir konudur. Ancak bu konu sadece ağacın türüne bağlanması kesinlikle büyük bir hata olur. Şunu açıkça netleştirmek gereklidir ki ağaçlar, suni üretilmiş / fabrikasyon çıkışlı ürünler gibi değildirler, özellikleri aynı tür içinde bile ağaçtan ağaca değişir. Aynı türdeki her ağaç aynı büyüme şartları ile büyümez ve farklı büyüme/beslenme (toprak) koşulları çok farklı neticeler doğurur. Dahası aynı ağacın farklı bölgelerinden alınan örnekler bile eş olmayabilir.
Sese etki eden diğer bir konu ise, yıllardır dedikodusu çevrilen “kuruluk” konusudur. Ağaçlar ilk kesildikleri haliyle, yaş haliyle, gitar üretiminde kullanılamayacakları için iki yöntemle kullanılabilir hale getirilirler; ya doğal bekletme yöntemi takip edilir, ya da fırınlanarak kurutma seçilir. Doğal kurutma yöntemi seçildiğinde ağacın doğru nispi hava nemi ile muhatap olması son derece önemlidir. Havanın, yılın genelinde %70 civarında olduğu ve hava akımının olmadığı, bodrum katı gibi bir ortamdaki ağaç bloğu 10 yıl bile beklese, nemi %10’un altına inemez. Dolayısıyla, özellikle özel yapım bir gitar alırken bu konuda bilgi almak ve “bu gitar 25 yıllık bir ağaç bloğundan yapıldı” sözlerine inanmadan önce bu konuda da bilgi almak lazım gelir. Diğer bir mit de, “bu gitarlar 3 kere fırınlanmış ağaçlardan yapılıyormuş” lafıdır. Sadece ağaç için değil, tüm kontrollü kurutma işlemleri belirli bir giriş ve çıkış nemi felsefesi üzerine kuruludur ve “haldırs” diye sıcakla muamele edilmez, aşamalı bir sıcaklık/nem sürecinden geçirilir. Bir kez fırınlanarak, yaklaşık %12-15 (TR için genelde bu olur benim gördüğüm) nem değerine indirilen bir ağaç bloğu, aynı sürece tekrar alınırsa nemi %8’e filan inmez, zira bu sürecin başında tekrar nem alır ve yine %10-15 arası bir değerde çıkar.
Ağaç türünden bağımsız olarak tonalite ve özellikle ses uzamasına (sustain) etki ettiği rivayet edilen bir diğer konu gövdenin yapıldığı ağacın kaç parça olduğudur. Bu biraz izafi bir konu ve üzerinde bilimsel çalışmalar da yapılsa, yukarıda bahsettiğim durumlar mutlak bilimsel bir sonuca ulaşmayı imkansız kılıyor. Ancak genel olarak literatüre girmiş olan şudur ki tek parça gövdeler en idealidir. Bunu sapın gövdeye bağlandığı noktadan yapıştırılmamış olan 2 ve 3 parçalılar izliyor. Genele yayılmış bir diğer izlendim ise 3 parçadan daha fazlasının pek makbul olmadığı…
Bunlar haricinde ağacın tam türü ve alt türleri de (spesifik olarak daha sonra bahsedeceğiz) büyük önem taşır ve hem tonaliteyi hem de maliyeti belirler. Ihlamurdan yapılan 2006 üretimi bir Ibanez RG370DX ile yine ıhlamur gövdeli 1991 üretimi bir Jem77BFP’nin sesleri (ve bir anlamda da ücretleri) arasındaki dramatik farkları açıklamanın bir yolu da burada yatar.
Birazdan teker teker inceleyeceğimiz ağaçlar standart halini almış ağaçlardır. Bunlar, yılların tecrübesi ile elektrik gitar yapımında iyi netice verdikleri ispatlanmış ve yaygın kullanımda olan ağaçlardır.
Kızılağaç (Alder – Alnus Rubra): Kızılağaç, gitar (katı gövdeli elektrogitar/bas tabirini bu noktadan sonra “gitar” olarak kısaltacağım) yapımında ilk benimsenen ve hem üretim avantajları, hem akustik hem de görsel özellikleri bakımından özel bir ağaçtır. Amerika’nın kuzey batısında bolca bulunur. Fender hem stratocaster hem de telecaster gibi popüler gitarlarında sıklıkla bu ağaçları kullanır. Nispeten hafif bir ağaçtır. Ihlamur gibi dar/sıkı gözeneklidir ancak ona nazaran çok daha mukavim ve yoğundur. Açık renginden dolayı özellikle güneş yanığı (sunburst) veya şeffaf finişli uygulamalar için uygundur. EQ anlamında ise hem tizleri, hem midleri hem de basları, her hangi biri çok vurgulu bir hal almadan, gayet belirgindir. İyi bir dinamik karakteristiği olan, dengeli, rezonans ve ton olarak her yola gelir bir yapısı vardır. Yine, tonal anlamda tek kelime ile özetlemek gerekirse, “verzatil” şeklinde sınıflandırabiliriz. Az parçalı ve doğru kuruluktaki bir kızılağaç gövdeli gitarla, uygun manyetik ve amfi seçenekleri ile birlikte, her yola gelebilecek bir sound alınabilir. Bluesdan, klasik rock müziğine, cazdan death metale kadar çeşitli türlerde, hepsi için mükemmel olmasa bile iyi sayılabilecek tonlar alınabilir.
Jackson’ın bazı soloist, RR ve DK modelleri, özellikle şeffaf cilaya sahip olmayan çoğu Fender Strat ve Tele ve Ibanez Jem7VWH, AT100CL gibi kalifiye gitar modelinde rastlanabilir.
Dişbudak (Ash - Fraxinus Americana): Dişbudak, meşegillerden, kocaman gözenekleri ve kendini fark edilebilir kılan geniş damarları oaln bir ağaçtır. Yine Fender’in ilk yıllarından beridir, sürekli olarak kullandığı bir ağaçtır. Gitar yapımında kullanılan iki ana türü var; birincisi ve en önemlisi, Bataklık Dişbudağı (Swamp Ash) ve ikincisi Sert Dişbudak (Hard Ash). Bataklık dişbudağı Amerika’nın güney eyaletlerinde yetişir. Adı üstünde bataklıklar içinde, gövdesinin büyük bölümü su içinde yetişir ki o kocaman ve hafif yapısını böyle kazanır. Çok eskiden bu dişbudakları “bunlar çok hafif” diye atarlar veya yakarlarmış. Şimdi gitar yaptırmak istediğinizde kaliteli bir bataklık dişbudağı için ilave ücret talep edilir. En önemli özellikleri, açık krem rengi harika rengi, göze zevk veren damarlı yapısı ve çok hafif olmasıdır. Ses açısından özellikle daha geleneksel tarzda (Country, Bluegrass, Blues vs.) gitar çalanlara hoş gelecek bir EQ yapısı vardır. Tüm frekans spektrumuna etkiyen bir titreşim sergiler. Genel olarak ise tizler biraz daha belirgince, midler daha az belirgin (ancak baskın değil) ve baslar ise güçlü ve hacimlidir. Titreşken yapısı vardır ve sustain açısından avantajlar sunar. Özellikle temiz tonlarda birşeyler çalmak için biçilmiş kaftandır. Ancak bu karakteristik özellikler aynı ağaç içinde bile dramatik olarak değişebilir. Ağacın üst kısmı, daha farklı bir gelişim süreci izlediğinden, daha farklı bir yapı dolayısıyla daha farklı (genelde pek de hoş olmayan) bir tonalite kazanır. Diğer dişbudak türü ise sert dişbudaktır. Bu ağaç oldukça sert ve yüksek yoğunluklu bir ağaçtır. Kaliteli beysbol sopaları bu ağaçtan yapılır. Gitar yapımında, özellikle Asya kökenli, ucuzcu gitarlarda kullanılır. Tonal anlamda bataklık dişbudağından veya benzeri hafif dişbudaklardan çok farklıdır. Yukarıda yazdığım bir çok tonal artı bu ağaçta mevcut olmayabilir veya zayıfça olur. Dişbudak gövdeli gitarlar, kabaca funk, Beach Boys hesabı sörf müziği, twang denen patlayan ve belirgin tiz/bas tonların hakim olduğu blues, country ve bluegrass türleri, vintaj rock gibi müziklere oldukça uygundur.
Fender’in üst model Stat ve Tele’leri, Yamaha’nın Mike Stern ve Schecter’in Jef Loomis imzalı modelleri ve Ibanezin FR ve Talman serileri, yeni PGM 401 gibi gitarlar örnek verilebilir.
Ihlamur (Basswood – Tilia): Ihlamur 80’lerin meşhur “gitar kahramanları” furyasında son derece popüler olmuş bir ağaç olmuştur. 80 öncesinde, en azından katalog bilgisi anlamında kullanımına neredeyse hiç rastlanmasa da, 80’ler ve getirdiği yüksek çıkışlı manyetik-amfi-rack efekt sistemleri, floyd rose köprüleri ve gitar icra sınırlarının zorlanması, Eddie Van Halen’ın kitleler üzerinde patlattığı gitar sevdası, dolayısıyla mislince büyüyen pazar ve arz talep dengesi sonucunda kendine yer bulmuştur. Ibanezin has ağacıdır desek yalan olmaz zira Jem, RG, JS, PGM gibi modellerinde en sık tercih edilen ağaçtır. Gitar yapımında sık rastlanan iki temel türü mevcut; ilki ibanezin eskiden daha çok modelinde kullandığı Kuzey Amerikan ıhlamuru, diğeri ise Uzak Doğu kökenli (Kore, Endonezya, Çin vs.) gitarlarda rastlanan bazı Avrupa/Asya ıhlamur türleri. Açık renkli bir ağaçtır (ancak buna rağmen özel bir yanının bulunmaması sebebiyle şeffaf finişlerde tercih edilmezler). Üst modellerde bulunan ıhlamurlar açık krem rengi iken alt modellerde, yeşilimsi bir renklenme de bulunabilir. Büyük ölçekli üretim yapan firmaların ucuzcu modellerinde sık tercih edilmesinin en büyük nedeni ise üretim şartlarının (şekillendirme, zımparalama ve tüm boya süreçleri) seri üretim için son derece kolay ve elverişli oluşudur. Tipik EQ özellikleri olarak, yumuşak yapısından dolayı uç tiz ve uç bas frekansları zayıfçadır. Genel olarak tizleri oldukça yumuşak ve yuvarlak hatlıdır. Bu özelliği ıhlamurun Floyd Rose köprülerinin baskın olduğu 80’li yıllardaki popüleritesinin de bir sebebidir, zira gitar tonu köprüden kaynaklanan aşırı metalik bir parlaklık/tizlik kazanmaz. Dolayısıyla F.Rose türevi köprüler için çok ideal bir tonal yapıdan bahsetmek mümkün olur. Uç baslar zayıfsa bile orta baslar daha belirgin ve canlıdır. Ancak dişbudak stratlardaki o dolu dolu, kocaman, zengin baslar bulunmaz. EQ’daki belirgin karakteri ise mid çıkıntılıdır. Dişbudak ve kızılağaçtan farklı olarak, nispi tonal tepkisi daha zayıfçadır ve dinamik aralığı daha sınırlıdır. Ancak azalmış olmasına rağmen yumuşamış tiz ve basları, vurgulu/belirgin midleri ile ıhlamur, drive’ın arttığı ortamlarda gayet iyi bir lead gitar ağacıdır. Elbette bu noktada midlerin hem grupla çalarken hem de kayıt sırasında, miksde fark edilme/duyulabilme açısından çok önemli bir frekans aralığı olduğunu belirtmek gerek. Ancak bu avantajlar özellikle ilk bahsettiğim amerikan ıhlamuru gibi türlerde söz konusudur. Uzak doğu kökenli firmaların, alt modellerindeki (Ibanez’in Kore, Çin ve Endonezya üretimi modellerinde, düşük seviye Cort’lar ve Yamaha’larda mesela) ıhlamurlar sıklıkla çok daha zayıf tonal karakterlere sahiptirler.
Ibanezin RG serisinin çok büyük bir bölümü, Cort’un Neil Zaza modeli gibi bazı modelleri, bazı Charvel ve Jackson modelleri gibi bir çok gitar ıhlamur gövdeye sahiptir.
Devamı gelecek...
Mayıs 2009 tarihli YUXEXES dergisi , Gitardaki Sarmaşık köşesinde yayımlanmıştır. İzin alınmaksızın ve/veya "TAM" kaynak gösterilmeksizin alıntılanması, kopyalanması durumunda derginin yayımcı şirketi gerekli her türlü yasal yaptırımlara başvurmaya yetkilidir.
Barış ŞAHİN
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder