Bu röportaj, tarafımca Yuxexes Dergisi için yapılmış ve 2007 Eylül sayısında yayımlanmıştır. İzin alınmadan kullanılması ve/veya tam kaynak gösterilmeden tümü veya herhangi bir bölümünün alınarak kopyalanması ahlaki ve yasal değerler açısından uygun değildir.
Merhabalar Guthrie, ben YUXEXES'den
Barış. Öncelikle şunu belirtmeliyim ki, bildiğim kadarıyla bu röportaj TR'de
ilk olacak. Bu sebeple sorularım eski günleri de kapsayacak :) Kronolojik
olarak başlayalım; Gitara çok erken yaşlarda başladın. Bunun sana ne gibi
getirileri ve götürüleri oldu?
Erken
başlamanın herhangi bir götürüsü olduğunu düşünmüyorum - gençken öğrendiğimiz
şeyler, genelde bize en doğal gelen şeylerdir ve, bana göre, müzik sadece diğer
bir dildir, ki bir şeyin nasıl olduğunu anlatmak için gereken zaman ne kadar
kısaysa, o şey o kadar anlamlıdır,anlaşılabilirdir. Tüm hayatım boyunca
edindiğim öğretiler, müziği genç yaşlarda başlamamın ne kadar faydalı olduğunu
fark etmemi sağladı ki müzikteki cümleleme, ton ve zamanlama gibi bazı
öğrencilerin "öğrenmek" için çabaladığı çoğu mutlak ifade bana son
derece doğal ve içgüdüsel geldi böylece.
İçinde adının geçtiği ilk yayım,
"Guitars on the Edge" serisinden bir albümdü. Hayatının o periyodunu
ve sana ne gibi imkanlar sağladığını anlatabilir misin?
O
günlerde Oxford Üniversitesinde İngilizce okuyordum ve müzik kariyeri anlamında
özellikle bir şeyler planlamıyordum. Ancak bolca gitar çalıyordum ve bir demomu
Mike Varney'e (Not:Shrapnel Plakçılığın sahibi) ve Legato Plakçılığın sahibi
olan kardeşi Mark'a yolladım. Aslında, Shrapnel'den bir albüm sözleşmesi için
teklif aldım ancak bunu yapmamaya karar verdim. Plak şirketinin müziğin
kendinden ziyade, gitar piroteknikleri üzerine olması bende çekinceye yol
açıyordu ve işin müzik yönü benim için cidden önemliydi. Ancak Mark benim iki
şarkımı bu toplamaya koymak istediğini söylediğinde, bunu reddedemedim ve
kendimi Greg Howe ve Ron Thal gibi çok sevdiğim bazı gitaristlerle beraber
albümde buldum. Bu albümün, açıkçası, bana pek büyük bir hayrı dokunmadı, fakat
bazı harika gitarist dostlar edindim.
Bir icracı, besteci ve sanatçı olarak,
gitar ve müzik üzerindeki etkileyici özelliklerini nasıl geliştirdin?
Bunu
herkes, her zaman için geliştirebilir. Bir müzisyeni, gelişmekten alıkoyan en
önemli etken egodur. Eğer kendine muhteşem olduğunu söylersen, icran
durağanlaşmaya başlar. Gerçek şu ki, dışarıda, her tür müziğin içinde sayısız
ilham var, bu yüzden hala öğrenilecek sayısız şey var. Ben daima elimden
geldiği kadar çok müzik dinledim, hem de her türden. Bunun bir müzisyen için
faydalı olduğunu düşünüyorum ve bundan gerçekten çok zevk alıyorum.
"Evet, gerçekten
çalabiliyorum" dediğin ilk an, nasıl bir andı?
Emin
değilim, sanıyorum beş yaşımdayken seyirci karşında çalma konusunda özel bir
hafızam vardı. Muhtemelen hepsinde çok iyi değildim. Ancak beş yaşındayken çok
iyi olmana da gerek olmuyor! Benim için en önemli şey ise izleyicilerin,
sahnede yaptığımı gördükleri şeylerden gerçekten memnun olmalarıydı ki bunu
oldukça cesaretlendirici bulmuştum.
Bugüne dek üç grupta çaldın temel
olarak. Şimdi bunların yolculuklarının nasıl başladıklarını ve geliştiklerini
senden duymak isterim. Öncelikle "Fellowship";
Bas gitarda kardeşim Seth ve davulda Pete Riley ile beraber yaklaşık bir 10 yıl kadar enstrümantal
gitar müziği çaldık. Grubun adı daima "Erotic
Cakes" idi. Waves ve Bad Asteroid gibi şarkıları o zamanlar çalmaya
başlamıştık ve bazen, imkan olduğunda Hammond klavyecisi olan Andy Noble dahil
olsa da, aynı kadro hala bâkidir. 7 yıl kadar önce harika bir saksofoncu olan Zak
Barret ile tanıştık. O bir grup arıyordu, biz de sahne almak için imkanlar...Böylelikle
işe başladık. Daha sonra klavyeci John Dutton dahil oldu. Biz de Erotic Cakes'i
büyütmek yerine yeni ve ayrı bir gruba karar kıldık; The Fellowship, ki daha fazla caz/funk/füzyon materyallerine
özelleşmiş bir gruptu. Hayatımızın son yedi yılı, her perşembe memleketimde,
ufak bir mekanda çaldık ve çoğu zaman sadece eğlence için yaptık bunu.
İkinci olarak, senin uluslararası
anlamda tanınmanı sağlayan, All-Star grubun, "Asia"
John
Payne ve Geoff Downes, yaklaşık yedi yıl önce benimle temasa geçerek
"Aura" albümü için geçici bir gitariste ihtiyaç duyduklarını
söylediler. Onlara, o vakitler aynı okulda hocalık yaptığımız davulcu Mike
Sturgis tarafından önerilmişim. Aura'daki kendi bölümlerimi kaydetmek muhteşem
bir deneyimdi ki albümde Vinnie Colaiuta,
Simon Phillips, Elliot Randall, Tony Levin gibi cidden muazzam müzisyenler
vardı. John ve Geoff ile hem sosyal hem de müzikal anlamda çok iyi bir iş
çıkardık ve turnenin ardından sabit kadroya resmen dahil oldum. Aura haricinde
Silent Nation albümünde ve konser albümü/dvdsi Asia-Live in America'da da yer
aldım.
...Son olarak harika bir prog grubu olan
"GPS”;
Harika
bir prog grubu, hm? :) Çok teşekkürler, beğenmene gerçekten çok sevindim. GPS
geçen yıl, Ocak ayı gibi başladı. Asia, "Architect Of Time" adlı
albümü için stüdyoda çalışmaktaydı ki tam o ara klavyeci Geoff Downes, aniden
ve beklenmedik bir şekilde bizi bıraktığını ve Asia'nın 80'lerde, meşhur olduğu
dönemdeki orjinal kadrosuyla (Steve Howe, John Wetton ve Carl Palmer) bir geri
dönüş turnesine çıkacağını duyurdu. Böylelikle biz (ben, John Payne ve Jay
Schellen) Asia albümünü bitiremedik ve albüm anlaşmasını ve çoğu konserimizi
yitirdik... Ancak yeni bir klavyeci ile, farklı bir ad altında devam etme
kararı aldık. Bunun tek kötü yanı GPS daha az tanınan bir gruptu ve her ne
kadar çok eğlenmiş de olsak, Asia'ya göre daha ufak çaplı konserlere
çıkmamızdı. Ortaya koyduğumuz müzik ise Asia'dan daha sert ve gitar tabanlı bir
müzik, ayrıca herkese daha fazla solo imkanı veriyor. Sıradaki konserlerimiz
Ekim gibi başlayacak ve bu kez Japonya'ya da gideceğiz ;-)
Spocks Beard'dan Ryo Okumoto ile hala
projeleriniz var, değil mi? Gelecekte ne gibi projeler üreteceksiniz?
Ryo,
fantastik bir müzisyendir, düşünebileceğiniz her tür müziği çalabilir ve onunla
çalmak daima bir zevktir. Geçenlerde Ryo'nun yapımcılığındaki bir albümde yer
aldım. Japon kemancı Kanato Ito ve benim beraberce "bossa nova"dan
"heavy metal"e kadar her şeyden çaldığımız bir projeydi. Gelecek için
ise, şu an özel planlar yok. Ancak müzikal olarak ilginç olabilecek her şeyde
yer almaya gönüllüyümdür. En iyisi zaman içinde görmek :-)
Ve albümün "Erotic Cakes"e
gelelim. E.C.'i okurlarımıza, kendi kelimelerinle anlatabilir misin?
İçindekiler,
yıllar içinde yazdığım şarkıların bir birikimiydi. "Waves" ve
"Ner Ner" Mike Varney'e gönderdiğim demodan şarkılardı. Slidey Boy ve
Eric ise nispeten daha yenidir. E.C.'de bolca gitaristlik var ancak ben başka
bir "shred" albümü yapmak istemedim ki dünya zaten bunlarla dolu.
Kardeşim Seth'in basının ve Pete'in davulunun da gitara ek olarak dikkat
çekmesini istedim. Böylelikle daha fazla grup havası, daha az ego dağları
gezintisi tadında bir şey ortaya çıktı. Ayrıca her şarkının kendi havasının
olması önemliydi. Böylelikle albüm, bir bütün olarak ilgi çekici olabildi.
Açıkçası, bence, albümdeki müzik, gitaristlikten, muhtemelen, daha üst seviyede
olabildi. Albümün gerçekten sevdiğim yönü kulağa gerçekten çok iyi gelmesi.
Yapımcılığı Jan Cyrka (90larda,enstrümantal gitar alanında ciddi bir kariyeri
vardı) üstlendi ve soundu "Hi-Fi" yapmada harika bir iş çıkardı.
Aradığın "grup" ruhunun oluşmasında, rolü büyüktür.
E.C. tamamıyla içine sindi mi? Yani her
şey %100 yolunda mıydı? "Şurasını tekrar kaydetseydik" veya
"keşke burayı böyle yapmasaydık" dediğin yerler var mı?
Bilirsin,
E.C.'i kaydetmek uzun yıllar aldı. Tüm davullar, ikinciye tekrar kaydedildi,
gitar bölümlerini daha iyi yapabilmek adına çok tartışmalar yapıldı. Jan'ın
harika bir kulağı var ve bazen bize güzel gelen bazı şeyler ona nahoş
gelebiliyordu ve o bölümleri yeniden yapıyorduk. Bu sebeple her şey nihayete
erip, bitmiş kopyayı elimde tuttuğum anı hiçbir şeye değişmem; o an sadece
albümümün bir an önce dağıtılmasını ve insanların bunu duymalarını istiyordum.
Bazen çok mükemmeliyetçi olabiliyorum. Fakat bu albümde hissiyatı yakalamak
istedim, mutlak tamlıktan ziyade. Bazı sololarda, icra çok iyi olmamasına veya
yanlış nota bulunmasına rağmen, en iyi akıp giden halleri ile bâki kaldılar.
E.C. adını nasıl seçtiniz, albümün
neresi erotik?
Başlık,
Simpson'ların bir bölümüne ithaf taşıyor.Homer bir gün kendini çizgi dünyasında
değil de, bizim üçboyutlu dünyasında bulur. Kafası karışır ve camında
"Erotik Kekler" yazan bir dükkanı bulana kadar şaşkınca gezinir.
Ardından düzelir! Pek derin bir anlamı yok aslında. Sevdiğim bir Simpson
bölümüydü :-)
Erotic Cakes'in sonuçlarına gelirsek...
Yorumlar
genelde çok iyiydi ve bazı çok büyük sanatçılardan da, güzel sözler duymak çok
hoştu. Conford Plakçılığı, Joe Satriani'ye albümü vermeyi denediklerinde,
Satch'in CD'ye zaten sahip olduğunu söylediğinde, ki albümü gerçekten çok
sevmiş, gerçekten memnun etmiş olmalıyım :-) Bunun ötesinde, ne gibi sonuçlar
doğurduğunu gerçekten bilmiyorum. Albümümden çok memnunum, mutluyum. İnsanlar
beni geçici bir gitarist veya gitar hocası olarak değil de kendi müziğimle
dinleyebilecekler.
Hem albümde hem de canlı çalarken
duyuyoruz ki harika ve özgün bir gitar tonuna sahipsin. Sırrın nedir adamım?
Kendine özgü bir ton elde etmenin yolu nedir, Parmaklar mı?
Sanıyorum,
ideal gitar tonunu hayal etmek ve kafandaki bu sound için çalışmak gerekiyor.
Bu parmakların, kulakların, ekipmanların ve tüm bunların bir bileşimi. Ben
etrafta eski tarz (Vintage) amfilerin bulunduğu bir zamanda gitar çalmaya
başladım. Bunlar çağdaş amfilere göre daha az yumuşak sayılabilecek amfilerdi
ve istediğim soundda çalımı biraz zorlaştırıyordu. Ancak bu, aynı zamanda, çalımınızda nüansların eklenmesi demekti. Aynı şeyi tekrar tekrar çalmak ve
tel-pena açısını değiştirerek filan daha farklı soundlar elde etmeyi denemek
öğretici oluyordu. Günümüzün ultra-yüksek kazançlı amfileri ile çalan
gitaristler muhtemelen bunu biraz ıskalıyorlar.
Erotik Keklerin sonrasında neler
gelecek?
Şu
ara Erotic Cakes Band ile beraber konserlere yoğunlaştık. İnsanların basit bir
arka planın değil, bu gerçek grubun, farkına varmalarını istiyorum. Şarkılarımızı
canlı çalmak çok zevkli bir şey ve şarkılarımızı her gün biraz değiştirerek
çalıyoruz. Bundan sonra? Kim bilir? Eğer zaman bulabilirsem ikincisini
yapabilirim. Bir sonraki ay, örneğin, Carl Verheyen ve Scott Henderson (bu
muhteşem gitaristlerle çalmak için sabırsızlanıyorum) ile beraber yer
alacağımız ve gitar dersi vereceğimiz bir festival için Sicilya'ya gidiyorum.
Ardından ise Summer Sonic Fest. de The Young Punx adlı elektronik grubuyla
çalmak için Japonya’ya gideceğim. Anlayacağın üzere, biraz yoğun olmaya
çalışıyorum.
Guthrie'nin Çindeki Rasmus Üreticisi Fabrikayı Ziyareti ve bazı Suhr Gitarları
Biraz da senin hakkında konuşalım;
Hobilerin nelerdir örneğin?
Hayatımın
çoğu bira ve müziğin karışımıdır. Biraz sıkıcıyımdır. Pek TV izlemem veya
sporla ilgilenmem. Ancak kitap okurum...
Ya diğer sanat dalları? Sinema mesela?
En sevdiğin filmler hangileridir?
Pekala.
Bunlar benim en iyi on film listem sayılmaz,sadece aklıma gelen ilk on iyi film
diyebilirim; 12 Maymun, The Big Lebowski, Delicatessen, Twin Town, Requiem For
A Dream, American Beauty, 2001, Withnail And I, Belleville Rendez-vous ve elbette
Spinal Tap.
Şu an hayatta olmayan müzisyenleri
düşünecek olursan, kimlerle çalmış olmayı isterdin? Frank Zappa olabilir mi
mesela?
Muhteşem
olurdu. Fakat çok çalışma gerektirirdi. Tipik bir Zappa turnesi için en az 150
şarkı öğrenmeniz gerekir ki bunların büyük bir kısmı inanılmaz bir şekilde
karmaşıktır. Dahası sahne boyunca Frank'in garip el işaretlerini takip etmeniz,
"Şimdi, şarkının orta bölümünü tamamen başka bir eser olarak, mesela
reggae olarak ve 13/8lik ölçüde çalacağız" anlamına gelebilecek bir el
hareketine hazır olmanız da gerekirdi. Bu gerçek bir meydan okuma olurdu...
Bana göre Frank 20. yüzyılın en harika beyinlerinden birisiydi ki onun gibisi
de yoktu. Onun kadar beceriklisini görmemiştim. Onunla tanışmadık ancak birkaç
kez Dweezil Zappa ile karşılaştım ki birisinde beni Frank'in birçok eserinin
kaydedildiği stüdyosu "Utility Muffin Research Kitchen"'a davet
etmişti. Benim için dini bir deneyim
gibiydi!
Sormayı sevdiğim bir soru, müziğinin
bambaşka hayatlarda, bambaşka ülkelerde bilinmesi, sevilmesi nasıl bir duygu?
Bak, en basitinden bu röportaj Türkiye'den biri tarafından yapılıyor. Sana ÇOK
uzak bir yerden. Burada da tanındığını biliyor muydun?
Türkiye'de
tanındığım hakkında hiçbir fikrim yoktu fakat duyduğuma inan çok mutlu oldum.
Genelde, müzik yapmanın en güzel yanı dünyanın çok farklı noktalarını ziyaret
edebilmektir ve bu deneyimi gerçekten çok seviyorum.
Şarkıların ölümsüzken, onları yapan
senin fani olman nasıl hissettiriyor?
Sanatın
ölümsüzken, sanatçının ölümlü olması... Üniversitedeyken şair John Keats'in
şiirlerini okurdum ve o da, özellikle "Ode to a Grecian Urn" adlı
eserinde görülebileceği gibi, bu tür bir felsefeyle ilgilenirdi. Bunu çok fazla
düşünmemeye çalışır, sadece müzik yaparım. Ancak elbette müziğimin benden daha
uzun yaşayacağını bilmek çok hoş.
Ben sorularımı tükettim adamım. Bize
sunduğun harika müziğin ve ilgin için teşekkür ediyorum. Soracak bir şeyin ve
gönderecek bir mesajın varsa, tam sırası dostum :)
Pekâlâ
Barış. Röportaj için teşekkür ediyorum. Türk gitar ortamlarından birisi ile,
dergin vasıtasıyla tanıştığım için gerçekten mutlu oldum. Umarım bir gün Erotic
Cakes Band'i Türkiye'ye getirebiliriz ;-)
YanıtlaSilRöportaj için teşekkürler.
YanıtlaSilRöportaj için teşekkürler.