10/04/2011

Guthrie Govan Özel Röportajı



Bu röportaj, tarafımca Yuxexes Dergisi için yapılmış ve 2007 Eylül sayısında yayımlanmıştır. İzin alınmadan kullanılması ve/veya tam kaynak gösterilmeden tümü veya herhangi bir bölümünün alınarak kopyalanması ahlaki ve yasal değerler açısından uygun değildir.

Merhabalar Guthrie, ben YUXEXES'den Barış. Öncelikle şunu belirtmeliyim ki, bildiğim kadarıyla bu röportaj TR'de ilk olacak. Bu sebeple sorularım eski günleri de kapsayacak :) Kronolojik olarak başlayalım; Gitara çok erken yaşlarda başladın. Bunun sana ne gibi getirileri ve götürüleri oldu?

Erken başlamanın herhangi bir götürüsü olduğunu düşünmüyorum - gençken öğrendiğimiz şeyler, genelde bize en doğal gelen şeylerdir ve, bana göre, müzik sadece diğer bir dildir, ki bir şeyin nasıl olduğunu anlatmak için gereken zaman ne kadar kısaysa, o şey o kadar anlamlıdır,anlaşılabilirdir. Tüm hayatım boyunca edindiğim öğretiler, müziği genç yaşlarda başlamamın ne kadar faydalı olduğunu fark etmemi sağladı ki müzikteki cümleleme, ton ve zamanlama gibi bazı öğrencilerin "öğrenmek" için çabaladığı çoğu mutlak ifade bana son derece doğal ve içgüdüsel geldi böylece.

İçinde adının geçtiği ilk yayım, "Guitars on the Edge" serisinden bir albümdü. Hayatının o periyodunu ve sana ne gibi imkanlar sağladığını anlatabilir misin?


O günlerde Oxford Üniversitesinde İngilizce okuyordum ve müzik kariyeri anlamında özellikle bir şeyler planlamıyordum. Ancak bolca gitar çalıyordum ve bir demomu Mike Varney'e (Not:Shrapnel Plakçılığın sahibi) ve Legato Plakçılığın sahibi olan kardeşi Mark'a yolladım. Aslında, Shrapnel'den bir albüm sözleşmesi için teklif aldım ancak bunu yapmamaya karar verdim. Plak şirketinin müziğin kendinden ziyade, gitar piroteknikleri üzerine olması bende çekinceye yol açıyordu ve işin müzik yönü benim için cidden önemliydi. Ancak Mark benim iki şarkımı bu toplamaya koymak istediğini söylediğinde, bunu reddedemedim ve kendimi Greg Howe ve Ron Thal gibi çok sevdiğim bazı gitaristlerle beraber albümde buldum. Bu albümün, açıkçası, bana pek büyük bir hayrı dokunmadı, fakat bazı harika gitarist dostlar edindim.



Bir icracı, besteci ve sanatçı olarak, gitar ve müzik üzerindeki etkileyici özelliklerini nasıl geliştirdin?

Bunu herkes, her zaman için geliştirebilir. Bir müzisyeni, gelişmekten alıkoyan en önemli etken egodur. Eğer kendine muhteşem olduğunu söylersen, icran durağanlaşmaya başlar. Gerçek şu ki, dışarıda, her tür müziğin içinde sayısız ilham var, bu yüzden hala öğrenilecek sayısız şey var. Ben daima elimden geldiği kadar çok müzik dinledim, hem de her türden. Bunun bir müzisyen için faydalı olduğunu düşünüyorum ve bundan gerçekten çok zevk alıyorum.




"Evet, gerçekten çalabiliyorum" dediğin ilk an, nasıl bir andı?

Emin değilim, sanıyorum beş yaşımdayken seyirci karşında çalma konusunda özel bir hafızam vardı. Muhtemelen hepsinde çok iyi değildim. Ancak beş yaşındayken çok iyi olmana da gerek olmuyor! Benim için en önemli şey ise izleyicilerin, sahnede yaptığımı gördükleri şeylerden gerçekten memnun olmalarıydı ki bunu oldukça cesaretlendirici bulmuştum.



Bugüne dek üç grupta çaldın temel olarak. Şimdi bunların yolculuklarının nasıl başladıklarını ve geliştiklerini senden duymak isterim. Öncelikle "Fellowship";

Bas gitarda kardeşim Seth ve davulda Pete Riley ile beraber yaklaşık bir 10 yıl kadar enstrümantal gitar müziği çaldık. Grubun adı daima "Erotic Cakes" idi. Waves ve Bad Asteroid gibi şarkıları o zamanlar çalmaya başlamıştık ve bazen, imkan olduğunda Hammond klavyecisi olan Andy Noble dahil olsa da, aynı kadro hala bâkidir. 7 yıl kadar önce harika bir saksofoncu olan Zak Barret ile tanıştık. O bir grup arıyordu, biz de sahne almak için imkanlar...Böylelikle işe başladık. Daha sonra klavyeci John Dutton dahil oldu. Biz de Erotic Cakes'i büyütmek yerine yeni ve ayrı bir gruba karar kıldık; The Fellowship, ki daha fazla caz/funk/füzyon materyallerine özelleşmiş bir gruptu. Hayatımızın son yedi yılı, her perşembe memleketimde, ufak bir mekanda çaldık ve çoğu zaman sadece eğlence için yaptık bunu.



İkinci olarak, senin uluslararası anlamda tanınmanı sağlayan, All-Star grubun, "Asia"

John Payne ve Geoff Downes, yaklaşık yedi yıl önce benimle temasa geçerek "Aura" albümü için geçici bir gitariste ihtiyaç duyduklarını söylediler. Onlara, o vakitler aynı okulda hocalık yaptığımız davulcu Mike Sturgis tarafından önerilmişim. Aura'daki kendi bölümlerimi kaydetmek muhteşem bir deneyimdi ki albümde Vinnie Colaiuta, Simon Phillips, Elliot Randall, Tony Levin gibi cidden muazzam müzisyenler vardı. John ve Geoff ile hem sosyal hem de müzikal anlamda çok iyi bir iş çıkardık ve turnenin ardından sabit kadroya resmen dahil oldum. Aura haricinde Silent Nation albümünde ve konser albümü/dvdsi Asia-Live in America'da da yer aldım.



...Son olarak harika bir prog grubu olan "GPS”;

Harika bir prog grubu, hm? :) Çok teşekkürler, beğenmene gerçekten çok sevindim. GPS geçen yıl, Ocak ayı gibi başladı. Asia, "Architect Of Time" adlı albümü için stüdyoda çalışmaktaydı ki tam o ara klavyeci Geoff Downes, aniden ve beklenmedik bir şekilde bizi bıraktığını ve Asia'nın 80'lerde, meşhur olduğu dönemdeki orjinal kadrosuyla (Steve Howe, John Wetton ve Carl Palmer) bir geri dönüş turnesine çıkacağını duyurdu. Böylelikle biz (ben, John Payne ve Jay Schellen) Asia albümünü bitiremedik ve albüm anlaşmasını ve çoğu konserimizi yitirdik... Ancak yeni bir klavyeci ile, farklı bir ad altında devam etme kararı aldık. Bunun tek kötü yanı GPS daha az tanınan bir gruptu ve her ne kadar çok eğlenmiş de olsak, Asia'ya göre daha ufak çaplı konserlere çıkmamızdı. Ortaya koyduğumuz müzik ise Asia'dan daha sert ve gitar tabanlı bir müzik, ayrıca herkese daha fazla solo imkanı veriyor. Sıradaki konserlerimiz Ekim gibi başlayacak ve bu kez Japonya'ya da gideceğiz ;-)



Spocks Beard'dan Ryo Okumoto ile hala projeleriniz var, değil mi? Gelecekte ne gibi projeler üreteceksiniz?

Ryo, fantastik bir müzisyendir, düşünebileceğiniz her tür müziği çalabilir ve onunla çalmak daima bir zevktir. Geçenlerde Ryo'nun yapımcılığındaki bir albümde yer aldım. Japon kemancı Kanato Ito ve benim beraberce "bossa nova"dan "heavy metal"e kadar her şeyden çaldığımız bir projeydi. Gelecek için ise, şu an özel planlar yok. Ancak müzikal olarak ilginç olabilecek her şeyde yer almaya gönüllüyümdür. En iyisi zaman içinde görmek :-)

Ve albümün "Erotic Cakes"e gelelim. E.C.'i okurlarımıza, kendi kelimelerinle anlatabilir misin?

İçindekiler, yıllar içinde yazdığım şarkıların bir birikimiydi. "Waves" ve "Ner Ner" Mike Varney'e gönderdiğim demodan şarkılardı. Slidey Boy ve Eric ise nispeten daha yenidir. E.C.'de bolca gitaristlik var ancak ben başka bir "shred" albümü yapmak istemedim ki dünya zaten bunlarla dolu. Kardeşim Seth'in basının ve Pete'in davulunun da gitara ek olarak dikkat çekmesini istedim. Böylelikle daha fazla grup havası, daha az ego dağları gezintisi tadında bir şey ortaya çıktı. Ayrıca her şarkının kendi havasının olması önemliydi. Böylelikle albüm, bir bütün olarak ilgi çekici olabildi. Açıkçası, bence, albümdeki müzik, gitaristlikten, muhtemelen, daha üst seviyede olabildi. Albümün gerçekten sevdiğim yönü kulağa gerçekten çok iyi gelmesi. Yapımcılığı Jan Cyrka (90larda,enstrümantal gitar alanında ciddi bir kariyeri vardı) üstlendi ve soundu "Hi-Fi" yapmada harika bir iş çıkardı. Aradığın "grup" ruhunun oluşmasında, rolü büyüktür.



E.C. tamamıyla içine sindi mi? Yani her şey %100 yolunda mıydı? "Şurasını tekrar kaydetseydik" veya "keşke burayı böyle yapmasaydık" dediğin yerler var mı?

Bilirsin, E.C.'i kaydetmek uzun yıllar aldı. Tüm davullar, ikinciye tekrar kaydedildi, gitar bölümlerini daha iyi yapabilmek adına çok tartışmalar yapıldı. Jan'ın harika bir kulağı var ve bazen bize güzel gelen bazı şeyler ona nahoş gelebiliyordu ve o bölümleri yeniden yapıyorduk. Bu sebeple her şey nihayete erip, bitmiş kopyayı elimde tuttuğum anı hiçbir şeye değişmem; o an sadece albümümün bir an önce dağıtılmasını ve insanların bunu duymalarını istiyordum. Bazen çok mükemmeliyetçi olabiliyorum. Fakat bu albümde hissiyatı yakalamak istedim, mutlak tamlıktan ziyade. Bazı sololarda, icra çok iyi olmamasına veya yanlış nota bulunmasına rağmen, en iyi akıp giden halleri ile bâki kaldılar.

E.C. adını nasıl seçtiniz, albümün neresi erotik?

Başlık, Simpson'ların bir bölümüne ithaf taşıyor.Homer bir gün kendini çizgi dünyasında değil de, bizim üçboyutlu dünyasında bulur. Kafası karışır ve camında "Erotik Kekler" yazan bir dükkanı bulana kadar şaşkınca gezinir. Ardından düzelir! Pek derin bir anlamı yok aslında. Sevdiğim bir Simpson bölümüydü :-)



Erotic Cakes'in sonuçlarına gelirsek...

Yorumlar genelde çok iyiydi ve bazı çok büyük sanatçılardan da, güzel sözler duymak çok hoştu. Conford Plakçılığı, Joe Satriani'ye albümü vermeyi denediklerinde, Satch'in CD'ye zaten sahip olduğunu söylediğinde, ki albümü gerçekten çok sevmiş, gerçekten memnun etmiş olmalıyım :-) Bunun ötesinde, ne gibi sonuçlar doğurduğunu gerçekten bilmiyorum. Albümümden çok memnunum, mutluyum. İnsanlar beni geçici bir gitarist veya gitar hocası olarak değil de kendi müziğimle dinleyebilecekler.

Hem albümde hem de canlı çalarken duyuyoruz ki harika ve özgün bir gitar tonuna sahipsin. Sırrın nedir adamım? Kendine özgü bir ton elde etmenin yolu nedir, Parmaklar mı?

Sanıyorum, ideal gitar tonunu hayal etmek ve kafandaki bu sound için çalışmak gerekiyor. Bu parmakların, kulakların, ekipmanların ve tüm bunların bir bileşimi. Ben etrafta eski tarz (Vintage) amfilerin bulunduğu bir zamanda gitar çalmaya başladım. Bunlar çağdaş amfilere göre daha az yumuşak sayılabilecek amfilerdi ve istediğim soundda çalımı biraz zorlaştırıyordu. Ancak bu, aynı zamanda, çalımınızda nüansların eklenmesi demekti. Aynı şeyi tekrar tekrar çalmak ve tel-pena açısını değiştirerek filan daha farklı soundlar elde etmeyi denemek öğretici oluyordu. Günümüzün ultra-yüksek kazançlı amfileri ile çalan gitaristler muhtemelen bunu biraz ıskalıyorlar.



Erotik Keklerin sonrasında neler gelecek?

Şu ara Erotic Cakes Band ile beraber konserlere yoğunlaştık. İnsanların basit bir arka planın değil, bu gerçek grubun,  farkına varmalarını istiyorum. Şarkılarımızı canlı çalmak çok zevkli bir şey ve şarkılarımızı her gün biraz değiştirerek çalıyoruz. Bundan sonra? Kim bilir? Eğer zaman bulabilirsem ikincisini yapabilirim. Bir sonraki ay, örneğin, Carl Verheyen ve Scott Henderson (bu muhteşem gitaristlerle çalmak için sabırsızlanıyorum) ile beraber yer alacağımız ve gitar dersi vereceğimiz bir festival için Sicilya'ya gidiyorum. Ardından ise Summer Sonic Fest. de The Young Punx adlı elektronik grubuyla çalmak için Japonya’ya gideceğim. Anlayacağın üzere, biraz yoğun olmaya çalışıyorum.



Guthrie'nin Çindeki Rasmus Üreticisi Fabrikayı Ziyareti ve bazı Suhr Gitarları

Biraz da senin hakkında konuşalım; Hobilerin nelerdir örneğin?

Hayatımın çoğu bira ve müziğin karışımıdır. Biraz sıkıcıyımdır. Pek TV izlemem veya sporla ilgilenmem. Ancak kitap okurum...

Ya diğer sanat dalları? Sinema mesela? En sevdiğin filmler hangileridir?

Pekala. Bunlar benim en iyi on film listem sayılmaz,sadece aklıma gelen ilk on iyi film diyebilirim; 12 Maymun, The Big Lebowski, Delicatessen, Twin Town, Requiem For A Dream, American Beauty, 2001, Withnail And I, Belleville Rendez-vous ve elbette Spinal Tap.





Şu an hayatta olmayan müzisyenleri düşünecek olursan, kimlerle çalmış olmayı isterdin? Frank Zappa olabilir mi mesela?

Muhteşem olurdu. Fakat çok çalışma gerektirirdi. Tipik bir Zappa turnesi için en az 150 şarkı öğrenmeniz gerekir ki bunların büyük bir kısmı inanılmaz bir şekilde karmaşıktır. Dahası sahne boyunca Frank'in garip el işaretlerini takip etmeniz, "Şimdi, şarkının orta bölümünü tamamen başka bir eser olarak, mesela reggae olarak ve 13/8lik ölçüde çalacağız" anlamına gelebilecek bir el hareketine hazır olmanız da gerekirdi. Bu gerçek bir meydan okuma olurdu... Bana göre Frank 20. yüzyılın en harika beyinlerinden birisiydi ki onun gibisi de yoktu. Onun kadar beceriklisini görmemiştim. Onunla tanışmadık ancak birkaç kez Dweezil Zappa ile karşılaştım ki birisinde beni Frank'in birçok eserinin kaydedildiği stüdyosu "Utility Muffin Research Kitchen"'a davet etmişti.  Benim için dini bir deneyim gibiydi!

Sormayı sevdiğim bir soru, müziğinin bambaşka hayatlarda, bambaşka ülkelerde bilinmesi, sevilmesi nasıl bir duygu? Bak, en basitinden bu röportaj Türkiye'den biri tarafından yapılıyor. Sana ÇOK uzak bir yerden. Burada da tanındığını biliyor muydun?

Türkiye'de tanındığım hakkında hiçbir fikrim yoktu fakat duyduğuma inan çok mutlu oldum. Genelde, müzik yapmanın en güzel yanı dünyanın çok farklı noktalarını ziyaret edebilmektir ve bu deneyimi gerçekten çok seviyorum.


Şarkıların ölümsüzken, onları yapan senin fani olman nasıl hissettiriyor?

Sanatın ölümsüzken, sanatçının ölümlü olması... Üniversitedeyken şair John Keats'in şiirlerini okurdum ve o da, özellikle "Ode to a Grecian Urn" adlı eserinde görülebileceği gibi, bu tür bir felsefeyle ilgilenirdi. Bunu çok fazla düşünmemeye çalışır, sadece müzik yaparım. Ancak elbette müziğimin benden daha uzun yaşayacağını bilmek çok hoş.

Ben sorularımı tükettim adamım. Bize sunduğun harika müziğin ve ilgin için teşekkür ediyorum. Soracak bir şeyin ve gönderecek bir mesajın varsa, tam sırası dostum :)

Pekâlâ Barış. Röportaj için teşekkür ediyorum. Türk gitar ortamlarından birisi ile, dergin vasıtasıyla tanıştığım için gerçekten mutlu oldum. Umarım bir gün Erotic Cakes Band'i Türkiye'ye getirebiliriz ;-)

2 yorum:

Popüler Yayınlar