Not: Bu inceleme Gürkan Ildaş tarafından yazılmıştır.
Yeni ekipman, yeni bir inceleme,
bu defa gitar...Gerçi forumda Taka arkadaşımızın bu model için bir incelemesi
de mevcut ama ben de izninizle kendi izlenimlerimi dilim döndüğünce paylaşmak
istedim.
Aslında bu hiç de hesapta
olmayan, adeta piyangodan çıkmış bir gitar. Aklımın bir köşesinde hep vardı
1511 MS, hatta birkaç defa gidip niyeti netleştirmek için Do-Re’de denedim
de... Ama amfi, Ibanez’in manyetikleri derken bütçe olarak 2012’de ancak sıra gelir
herhalde diye düşünüyordum ki baktım Ulaş satmaya karar vermiş. Eh ben de zaten
forumda bu gitar el değiştirirken çok gel-git yaşamıştım.
Bu gitara niyetlenmemde Mike
Stern fan’ı oluşumun ciddi payı var. Benim Mike Stern ile tanışmam biraz geç,
2004 tarihli “A Guitar Supreme : Giant Steps in Fusion Guitar” Coltrane tribute
albümündeki performansları ile oldu. Orada “My Favorite Things” ve “Equinox”u
yorumlayan Stern “ya bu adam kimmiş yahu” dedirtti bana. Biraz araştırınca
kendimden utandım çünkü uzun zamandır arşivimde olan Miles Davis konser albümü
“We Want Miles”da (1981) da çalıyordu. (Eskiden herşeyi ezbere bilirdim, arşiv
büyüdükçe hakkını veremez oldum) Her neyse o zamandan beri Mike Stern en
sevdiğim gitaristlerin arasında ilk sıralarda. Elbette burada sadece
çalımı/cümleleri değil sound’unun da büyük etkisi var.
Stern 50’li ve 60’lı yılların
tele’lerinin parçalarının birleştiği bir gitar kullanıyor önceleri. Maalesef bu
gitarı çalınıyor ve bunun üzerine luthier Michael Aronson’a 50’s Broadcaster
sap ve custom tele gövdesi olan bir gitar yaptırıyor. Bu gitarda sapta Seymour
Duncan Humbucker (P.A.F. style diye geçiyor, ayrıca model ismine ulaşamadım) ve
köprüde de Bill Lawrence single bulunmakta. 90’ların ortalarına kadar bu gitar
ile devam eden Stern Yamaha ile anlaşıyor (kayıtlarda ara ara hala eski
gitarını kullanıyor, son albüm Big Neighborhood kayıtlarındaki E.J. ile olan
fotoya dikkat) ve bu custom tele’den yola çıkarak yapılan Pasifica 1511 MS
modeli doğuyor. Her ne kadar bir Telecaster gibi gözükse de tipik bir tele
diyemeceğimiz gitar ilk olarak 1997 tarihli “Give and Take” albümünde boy
gösteriyor.
Özellikler şu şekilde;
- 2 Parça Bataklık Dişbudağı (Swamp Ash) Gövde ve Kapak
- 7.25" Radius
- Cilasız Maple Sap
- 25,5" Tel Boyu
- 22 Perde
- Medium Jumbo Perde Demirleri
- Seymour Duncan 59 sap ve Hot
Rails köprü
- Ton, Volüm ve 3 yollu switch
Stern son derece basit setup’ı
olan bir gitarist. Benim de bu yıl canlı izleme fırsatı bulduğumda gördüğüm
kadarı ile son dönem kullandığı ekipman şu şekilde Boss Tuner, Ds-1, 2 tane
Boss Delay, rack stereo chorus ve Fender Twin.
Bu basitlik gitarına da yansıyor.
Çok hoş bir görüntüsü olduğunu iddia edemem ama ham bir güzelliği var,
(odunumsu) nazik nazik değil de şöyle dan dun girişilecek Şaka bir yana kol bacak olayı olmayınca insan
iyice çalmaya odaklanıyor, ben sevdim bu basit gitar işini.
Gitarı seri numarasından kontrol
ettiğimde 2004 yapımı olduğunu gördüm. Yıllar içerisinde ana konfigürasyonda
farklılıklar olmamasına rağmen benim gitar Do-Re’de denediğim yenilere göre
daha hafif (Ulaş da aynı şeyi satmadan önce belirtmişti) Gövde iki parça bataklık dişbudağı üzerinde de yine bataklık dişbudağından bir kapak var. Birleşim yeri arkada askı
pin’inin orada gözüküyor ama gitarın arkasında anlamak oldukça güç, güzel
birleştirmişler. İri gövdesine rağmen oldukça hafif, insanı yormayan, elden
bırakmakta zorluk çekilen bir gitar Krem
rengi binding oldukça yakışmış, çıplak gözle gayet iyi gözüküyor ama macro ile
çekilmiş fotoda mükemmel olmadığı ortaya çıkıyor.
Bence hem benimki hem de mağazada denediğim 1511 MS’ler işçilik adına bu fiyatı gönül rahatlığı ile hak eden
temiz üretilmiş, uzun süre sorunsuz hizmet edebilecek sağlamlıkta gitarlar.
Zaten Yamaha biraz sessiz ve derinden giden bir firma, ilk akla gelen
markaların modellerini daha iyi işçilik ile sunması markanın bence en güçlü
yanı.
Gitarı satın almadan önce farklı
örneklerini 2 defa daha deneme fırsatım olmuştu. Hem o gitarlarda hem de bunda
ilk elime aldığımda dikkatimi çeken şey gitarın sanki tek bir parçaymış gibi
gelen “solid” hissiysatı oldu. Yani 2 parça gövde, sap, köprü, manyetikler,
kontroller vs parçala yokmuş da herşey sanki bir bütünmüş gibi... Cilasız sap
(gitar da biraz yaşlı olduğu için) durmuş oturmuş hali ile müthiş rahat ve
güvenli geldi. Ibanez’in neredeyse bilardo masası düzlüğündeki fretboard’undan
sonra 7,25" radius telden tele geçişlerde ilk dakikalarda biraz tuhaf geldi ama
tuhaflık yerini bir tatlı bir hoşnutluğa bıraktı doğrusu, insana şeyler farklı
çaldırıyor. Medium jumbo fretler beni oldukça rahatlattı, jumbolara göre büyük
keyif bu ebatta perde demirleri ile çalmak.
Tonlara gelince bu gitar
gerçekten farklı insanların elinde rock’tan jazz’a farklı işler yapabilecek bir
bukalemun Stern bir jazz gitaristi
olarak biliniyor ama müziği elbette safkan bir jazz değil işin fusion tarafında.
Yani sound anlamında yeri geliyor sıfır drive yeri geliyor gayet hard rock vari
tonlar duyabiliyoruz. Zaten Stern de her fırsatta “ben bu işe blues/rock
gitaristi olarak başladım” diye belirtiyor. Saptaki Seymour Duncan 59 biraz
koyuca, yumuşak karakterli ve sıcak bir tona sahip. Penalamanın pek kulak
tırmalamadığı bir soundu var. Dediğim gibi biraz koyu ve bu eleştiriliyor
okuduğum incelemelerde ama benim zevkime göre orta karar diyebilirim, hatta
elim ton potansını kısmaya gidiyor ara ara. Orta pozisyonda ton Hot Rails’in
etkisi ile bir kademe parlıyor diyebilirim. Köprünün ise hem çıkışı yüksek hem
de upper midleri oldukça ön planda gibi geldi benim kulağıma. Hal böyle olunca
sapa göre epey cazgır kalıyor Hot Rails. Benim izlenimim şudur ki sap hem
clean’lerde hem de drive da oldukça başarılı, köprü ise drive’larda clean’lere
göre daha iyi geldi bana. Bu arada gitar kirli tonu tonu volume ile temizlemek
konusunda gayet başarılı. Okuduğum yorumların çoğunda gitarın elektroniklerden
şikayet ediliyor, ben oldukça sessiz ve temiz buldum doğrusu. Şimdi benim
Ibanez’i de bunun kadar gürültüsüz nasıl yapabilirim diye düşünüyorum.
Bu gitar tipik bir tele değil
demiştim ya bunun bir kanıtı da köprü; daha önce forumda da yazılmış köprünün
malzemesi manyetik değil. Bu tipik bir Tele özelliği değil ama humbucker’lı
kullanımda tokluk ve netlik adına iyi bir durum anladığım kadarı ile.
Ton ve manyetiklerden bahsedince
bir minik tespit de benim Ibanez S ile ilgili; arka arkaya her ikisini de aynı
ayarlarda çaldığımda Ibanez için manyetik seçiminde oldukça doğru bir iş
yaptığımı gördüm. Elbette her ikisi de farklı gitarlar ama birbirini iyi
tamamlayan bir ikili oldu elimde.
Benim bu gitarı alırken kafamdaki
düşünce bir Telecaster değil de Mike Stern’ün gitarına sahip olmaktı. Bu yüzden
Pacifica 1511MS’yi tipik bir tele peşinde olan arkadaşlara direk tavsiye
edemem. Ama bir Tele alıp onu modifiye etme niyetinde olanların bir denemesinde
fayda var; işçilik kalitesi oldukça iyi, “Made in Japan” ve üzerinde Seymour
Duncan’lar olan bir gitar olarak değerlendirdiğinizde hesaplı bir alternatif.
Bu açıdan “fat” tele heveslilerinin bakmasını öneririm.
Yazının içeriği, yazardan izin alınmaksızın ve/veya "TAM" kaynak gösterilmeksizin alıntılanması, kopyalanması durumunda yayımcı şirket gerekli her türlü yasal yaptırımlara başvurmaya yetkilidir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder