GJ2 Arete 4 Star İncelemesi
80’ler, gitar dünyası için büyük
atılım ve yenilik yıllarıydı. O zamanlara kadar kullanılmayan çeşitli ağaçların
ilk kez kendilerine yer bulmaları, yepyeni tremolo ünitelerinin pazarda
görücüye çıkması, cicili bicili renklere, grafiklere sahip gitarlar, incelen
saplar, jumbo perdeler, daha farklı manyetikler... O yılların katkısı
yadsınamaz kahramanları arasında Wayne Charvel ile birlikte adı ilk
zikredilenlerden birisi, kuşkusuz, Grover Jackson. Babasından aldığı borç para
ve “Eğer bu işi batırırsan, bir daha eve gelme” tavsiyesi ile Charvel’i satın
alarak (10 Kasım 1978) öncelikle Charvel’e, akabinde, 1980 yılında, radikal bir
gitar tasarımına Charvel markası basarak risk almamak için kendi adını koyduğu
Jackson firmasına can oldu. O radikal gitarı isteyen müşterinin adı Randy
Rhoads’du ve işin ilginci onunla yapılan çalışmalar, ki ne yazık ki çok da kısa
sürmüştür, gitar dünyasının sert tarafının en ikonik gitarlarından bazılarına
vesile oldu. Ancak ilerleyen yıllarda Charvel/Jackson firmasını büyütebilmek
için IMC adlı Teksas’lı bir yatırımcı firmayı ortak etti, daha sonraları
firmanın söz sahipliğinin artması ve IMC’nin “daha da fazla kâr” prensibi ile
üretim kalitesindeki düşüş ile 80 sonlarındaki büyük fabrikanın (ki dönemin en
büyük üretim merkezlerinden birisiydi. Sadece manyetik üretimi için 28 kişi
çalışıyordu) %80’inin işten çıkarılma kararı onda böyle devam etmeme kararı
aldırdı ve Wayne Charvel’den firmayı satın alışının 10.yılında o da hisselerini
devretti. Daha sonraları Washburn gibi çeşitli firmalarla da çalıştı ve en
önemlisi 80’lerdeki “icracı gitaristler için basit, düzgün ve kaliteli gitar”
felsefesini, bir kez daha kendi firmasıyla geri döndürdü; GJ2. Bu
firma bünyesinde antik Yunancada “Her şeydeki mükemmellik” anlamına gelen “Arete”
adlı modeli, ana model olarak oluşturulmuş ve Arete’nin kendi içinde 3 ana
modeli var; Arete 3 Star, Arete 4 Star, ki az sonra detaylarına gireceğimiz
model bu, ve Arete 5 Star.
Öncelikle katalog bilgilerine
bakalım;
Gövde Ağacı : Maun
Sap/Gövde Birleşimi : Neck Thru
Sap Ağacı : Üç parça maun
Tuşe Ağacı : Hindistan Gülağacı
Skala : 25,5 inç
Sap Eğrilik Çapı : Konik (10-14
inç)
Üst Eşik Genişliği : 43mm
Perdeler : Jumbo
Köprü : Kilitsiz iki noktalı
tremolo
Burgular : Gotoh
Elektronik Sistem : 1 volüm, 1
ton potu – 500K CTS, 5 yönlü anahtar
Sap Manyetiği : GJ2
Single
Orta Manyetik : GJ2
Single
Köprü Manyetiği : GJ2
Humbucker
Arete’nin ulaşımı, öncelikle, çok
şık. Üst seviye Fender ürünlerinin de çantalarını üreten firma tarafından
yapılmış kaliteli çantasını açtığınız an sizi üç şey cezp ediyor; Bir, çantadan
gelen koku, ki nasıl tarif edebilirim bilmiyorum ama çanta (ve gitar)
yiyeceğimsi/tatlı bir kokuya sahip. Aslında gitara uygulanan yağlı ciladan kaynaklandığını
düşünmüştüm ama daha sonra elime geçen Select serisi Fender çantasından da aynı
koku gelince sorumluyu, kendimce buldum. İkincisi, Gitar, özellikle de gitarın
çok zarifçe kendini gösteren maun ağacının güzellikleri. Üçüncüsü ise gitarla
gelen aksesuarlar ki o deri askı oldukça pahalı bir hediye, belirtmem lazım ;)
Gitarın gövde tasarımı ana hatlar
itibariyle Jackson’un Soloist serisini anımsatıyor. Tam tamına bir kopya değil
ama andırmadığı söylemek de imkansız. Gerçi bu tür Süper Strat’lar arasında
“mutlak özgün” gibi bir paye verilebilecek bir gitar var mı, o da şüpheli.
Neyse gitar, aslında bizde biraz yanlışça “yekpare” olarak nitelendirilen
(kelime anlamı itibariyle tam karşılığı bu değil), ecnebilerin “neck thru”
dediği birleşime haiz. Sapı oluşturan ana parça üç ayrı bloktan meydana gelmiş
ve böylelikle kararlılık arttırılmış. Sap ana hattının her iki yanında yer alan
ve gövdenin kanat kısımlarını oluşturan parçalar ise sapla yine aynı tür
maundan. Renk, gözenek, ağırlık (daha doğrusu yoğunluk) ve tanelerin birbirine
geçişlerine bakarak Honduras maunu olduğu tahmin ediyorum. Gövdeye arkadan
baktığımızda ise üst tarafında olduğu kadar alt tarafında da rahatlık
konturlarına sahip olduğunu görüyoruz. İşin ilginci, gitar arkadan PRS’in
meşhur çift boynuzlu gitarına oldukça benzemekte. Gövde ve sap tamamen yağlı
bir bitiş katı ile silinmiş. Elle uygulanan bu yöntem, gitarı özellikle
darbelerden koruma adına en zayıf yöntemlerden birisi olmasına karşın, neme
karşı yeterli seviyede koruma sağlamasıyla, çok daha az titreşim
sönümlendirmesiyle ve gitarın sahip olduğu nemi zaman içinde atabilmesine imkan
vermesiyle de bilinir. Ayrıca eldeki
hissiyatı da çok güzel. Evet, ağaçta koruyucu bir katman var ama aynı zamanda
ahşabın o satenimsi hissiyatı da elinizde. Gitarın, görece, hafif olması ve
tasarımı hem ayakta çalarken, hem de otururken büyük bir ergonomi sağlamakta.
Sap profili olarak “modern C”
olarak bilinen tipe yakın diyebilirim. Sap genişliği olarak bazı Fender’lerdeki
42mm üst eşik, 52mm köprü genişliğine alışkın olanlara biraz yayvan gelebilir.
Ama alışılmaz değil ve zaten 43mm’ye 56mm’lik gitarlara alışıksanız sıkıntınız
olmaz. Daha önce de belirttiğim gibi sap ana hattı üç parça maundan
oluşturulmuş. Üstelik sap kafası bölgesinde “ense” adı verilen (ecnebicesi
“volute”) tümsek yapı mevcut olması sebebiyle ilave bir puanı daha hak ediyor
ki Gibson’lar başta olmak üzere tek parça ve açılı maun sapa sahip gitarların
sapları kırılmaları ile ünlüdür. Çok da sık yaşanır zira sap, bu kalın enseden
mahrum olarak üretildiğinde sap kafası bölgesindeki iç gerilmeler, sap çeliği
kanalı nedeniyle oluşan incelme/ağaç kaybı ve yine o bölgedeki tanelerin
zayıflamasına bağlı nedenler söz konusudur. Ancak bu durum Arete’niz için
endişelenmeniz gereken bir hadise değil. Sap kafası olarak Jackson’ları
andırmadığını söylemek zor. Ancak yine de kendine özgü bir tarafı da var ve
kafa üzerine ustalıkla yerleştirilmiş gülağacı kaplama ise son derece zarif.
Perde işçiliği gitarın en önemli
kazançlarından biri. Konik olarak biçimlendirilmiş tuşesi ilk perdede 10, son
perdede ise 14 inçlik çapında bir bombeye sahip. Böylelikle hiçbir noktada
rahatlıktan ve tel bükme sağlığından taviz vermemiş oluyorsunuz. Son olarak
basit ama zevk sahibi tuşe süslerine de dikkat diyorum.
Gitarın tremolo ünitesi, resmi
sitelerinde belirtilmemiş olmalarına rağmen, görebildiğim kadarıyla Gotoh 510T
SF2. Benim en sevdiğim iki noktalı tremololar bunlar; eski usül bükülmüş
çelikten tel yuvaları (saddle), kalın ve güzel, soğuk tavlanmış çelikten
tremolo blokları ve kaliteli çapalarıyla birinci sınıf bir tremolo bana göre.
İşlevsel olarak da floyd rose ile yapılabilecek bir çok zıpırlığı da yapmanıza
imkan veren bir sistem. Akord burguları
ise Gotoh. Kilitli modellerden değiller ve olsalardı, bence, biraz daha iyi
olurmuş. Gitarı kullandığım zaman zarfı içinde normalin dışında bir akord
sorunu yaşamadım. Tek istisnam var, o da tremolonun sınırlarını test ettiğim an
ki zaten o anların sonunda da akord tutabilseydi, gitarı bir sunağın üzerine koyar
günde dört kez tavaf ederdim sanıyorum :) Ama neticede epey pahalı ve özel bir
alet bu ve düzgün bir kilitli burgu setini hak ediyor. Üst eşik işçiliği gayet
tatminkar. Ancak burada bir sıkıntım var. Normal koşullar altında maksimum
akord kararlığı adına köprüden gelen teller, üst eşikten geçerken/geçtikten
sonra dümdüz gitmesi icap eder. Bu olmadığında, özellikle Tremololu gitarlarda
akord kayıpları yaşanma olasılığı çok daha büyür zira belirli bir gerginliğe
sahip tellerin üst eşiğe uyguladığı kuvvet, dolayısıyla sürtünme artar. Bana
göre böyle düz gelmemesi bir tasarım hatasıdır. Sadece Arete için değil bu
sözlerim, çoğu Jackson, Gibson Les Paul ve SG gibi popüler gitar için de aynen
işler. Keşke yeni bir form oluşturulurken buna da dikkat edilseymiş.
Arete’yi özel yapan unsurlardan
birisi de Grover Jackson ve ekibi mümkün olan “tüm” parçaları bizzat
üretmeleri: ergonomik pot başları, manyetikler, manyetik çerçeveleri,
kapaklar... Bu gerçekten çok güzel bir hadise. Bu arada plastik pot başlarını
şekil olarak pek sevmedim ama işlevsel olarak gayet güzel. Kaymadan kolayca döndürebiliyorsunuz
potları. Kullanılan elektronik aksam da gayet kaliteli: CTS potlar, poliester
film ton potu kapasitörü ve CRL seçici anahtar. Lehim işleri de gayet iyi.
Ayrıca elektronik ve tremolo havuzlarındaki, yani kapaklar ardındaki
kesim/üretim işleri de gayet şık. Örtü altındaki bölgelerde bile estetikten
taviz verilmemiş. Buna ilave bir puan daha veririm.
Duyum anlamında ise maunun formun
tümü için yegane yapı elemanı olarak tercih edilmesinden kaynaklı belirgin bir
mid karakteri mevcut. Oldukça canlı ve parlakça bir tınısı var gitarın. Bu
parlaklığı ise gitarın tel boyuna, neck thru olmasına ve bloğuyla, tel
yuvasıyla, yaylarıyla bir bütün olarak tremolo sistemine bağlıyorum kendimce.
Sap manyetiği, bildiğimiz eski usül (noiseless, stacked filan olmayan) tek
sarımlı bir strat manyetiği. Burada ton gayet parlak ve net bir strat sap tonu
düşünün, maun sap-gövde kombosundan kaynaklı midler ekleyin. Eski usül bir amfi
ile saatlerinizi geçirirsiniz de haberiniz olmaz. Ara tonlar ve orta konumu da
yine akla tipik bir strat muadil tonunu getirerek düşünebilirsiniz. Köprü humbuckerı
ve ortanın beraberce, bobinler bölünmeden çalıştığı konum ise twang faktörü en
belirgin olan yer. Köprü manyetiği ise suyun kaynadığı, ortalığı ateşlendirdiği
yer olarak özetleyebilirim. Ama sakın akla delinin bobini bellediği gibi
çılgıncasına sarılmış, üç beş seramik mıknatıslarla donanmış ağır metalci
manyetikleri gelmesin. Bu çok daha mütevazı, çok daha 80’ler işi bir manyetik.
Özellikle 80’lerin HSS gitarlarını, parlakça (hatta bazen cırtlak bile
olabilen) Hard’n Heavy tonlarını seviyorsanız, tayt giymek, saçlarınızı katlı
kestirmek, jaluzi gibi güneş gözlüklerine sempati besliyorsanız, hele bir de
serde eski Jackson’lara duyulan özlem/aşk varsa bu gitarı sakın hafife almayın.
Ya başka kimler çok sever? Kesinlikle shred işleri peşinde koşanlar. Tam onlara
göre pek çok avantaja sahip. Ne de olsa shredin harman olduğu, hızlı
çalamayanın, tapping yapmayanın adam yerine konmadığı yıllara mim koyan adamın
tasarımı ;) Ayrıca “Nerede o eski direklerarası, nerede o eski Jackson
Soloistler?” serzenişindekilere (gerçi şimdinin soloistleri de gayet güzel ya,
neyse), butik gitar olmazsa olmaz diyenlere, “alacaksan bir tane al, iyisini
al” düşüncesi ile gitarına beyaz eşya muamelesinde bulunanlara, heavy metalden
hard rock’a ve caz füzyon işlerine kadar geniş bir yelpazeye sahip bir gitar
isteyenlere, herkeste olmayan bir gitar isteyenlere deva, hastalara şifa,
efendim. Gitara bulabildiğim tek büyük kusur ise fiyatı. TR bayisi Pluton
Müziğin bir çabası olarak alet ABD fiyatıyla aynı (hatta bazı ABD bayilerinin fiyatları
daha pahalı), Avrupa fiyatlarından ise daha ucuz (mesela İngiltere’den en az
150$ daha ucuz). Ama yinede 2999$’lık bir etikete sahip. Gerçi buna denk
özelliklere sahip bazı Suhr’lerin 4000$-5000$’a satıldığını düşünerek yeniden
değerlendirirsek farklı sonuçlara da varabiliriz ama...
Videosu için;
http://www.youtube.com/watch?feature=player_embedded&v=wZJw1VKZaRQ
http://www.plutonmusic.com/products.asp?M=18&C=169&P=416
Videosu için;
http://www.youtube.com/watch?feature=player_embedded&v=wZJw1VKZaRQ
http://www.plutonmusic.com/products.asp?M=18&C=169&P=416
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder