Fender Road Worn Player Stratocaster İncelemesi
Son yılların en önemli gitar moda
akımlarından birisi kuşkusuz eskitilmiş gitarlardı. Bugünlerde gücü, geçtiğimiz
yıla nazaran azalmış bile olsa akım belli bir popülariteye sahip. Fender ise bu
akımı ortaya çıkaran, yönlendiren en büyük güç oldu kesinlikle. Benim o
yıllarda çıkan “Frontline” yayınlarından takip ettiğim kadarıyla 90’lardan
beridir kontrollü eskitme işleri yapmaktaydılar. Elbette o yıllarda olay sadece
Custom Shop seviyesi ile sınırlıydı ve çok uzun bir süre de öyle kaldı. Lâkin
bu eskitilmiş güzelliklere olan ilginin çok büyük boyutlara ulaşması, talebin
sadece Custom Shop çıkışlı bir gitarın ücretini kaldırabilenlerden değil, daha
ulaşılabilir fiyat yelpazesindeki ürünleri alabilecek geniş kitlelerden de
gelmesi, doğal olarak, Fender’i uygun fiyatla bir seri üretmeye yönlendirdi.
Netice, çoğumuzun mâlumu Fender Road Worn serisi. O serinin daha önce deneme
imkanı bulduğum 50’ler ve 60’lar Stratlarını oldukça beğenmiştim, dolayısıyla
bu gitar için de belli bir sempatim vardı açıkçası. Bu Road Worn Player serisi
50 ve 60’lardan çok daha sonraki yıllarda çıkmış gitara atıf yapan bir gitar.
Hani eski stratların alınıp, köprüsüne humbuckerların takıldığı (“hot rod”
yapıldığı) 80’li yıllara bir gönderme seziyorum açıkçası. Zira belirgin
çizgilerle, serinin önceki modellerinden ayrıldığı daha çağdaş bazı noktalar
var. Gelin gitarı beraberce incelemeye başlayalım;
Gövde Ağacı : Kızılağaç
Sap/Gövde Birleşimi : Vidalı
Sap Ağacı : Akçaağaç (Düzkesim)
Tuşe Ağacı : Hindistan Gülağacı
Skala : 25,5 inç
Sap Eğrilik Çapı : 9,5 inç
Üst Eşik Genişliği : 42mm
Perdeler : Medium Jumbo
Köprü : Eski usül 6 noktalı
tremolo
Elektronik Sistem : Standart
Strat; 1 volüm, 2 ton, 5 yönlü seçici
Sap Manyetiği : Fender Texas Special
Orta Manyetik : Fender Texas
Special
Köprü Manyetiği : Seymour Duncan
Pearly Gates Plus
Boya Türü : Eskitilmiş
Nitroselüloz
Renk : Elma Şekeri Kırmızısı
(Candy Apple Red)
Gitarı ana hatlar itibariyle uzun
uzun tarif etmeye gerek görmüyorum öncelikle. Bu bir Stratocaster. Dünya
üzerinde ilk piyasaya çıktığı 1954 yılından beridir neredeyse hiç değişmeden
kalabilmiş yegâne ticari ürünlerden biri. Fender olsun olmasın eminim bir Strat
çalmış olduğunuzu varsayıyorum anlayacağınız. Yapacağım şey, size bunun nasıl
bir strat olduğunu tarif etmek ve güçlü/zayıf yönlerinden bahsetmek.
Dikkatimi olumlu yönde çeken ilk
unsurlardan birisi boya işçiliği oldu. Yer yer hafifçe eskitme efektleri gayet
iyi ve tadında uygulanmış. Kimi yerlerde alttaki altın/bronz rengi astarı
görebiliyorsunuz (not:elma şekeri kırmızısı tek seferde uygulanan bir renk
değiştir ve metalik kırmızı görünüş elde edebilmek için alta goldtop LP’lerde
olduğu gibi metalik bir astar atılırdı). Ayrıca aşındırmanın da dibine
vurulmadığı için gitar hala düzgün gelmekte. Ayrıca bazı eskitme yapanların
atladığı son kat sarartılması aşaması (bu işlem, nitroselüloz lak son kat
verniklerin UV gibi aşındırıcıların etkisiyle doğal olarak sararmasını replike
etmek için yapılır) da gayet güzel bir şekilde yapılmış. Gitarın gerçekten
yıllardır kullanıldığına inanmamanız için bir neden yok. Eskitme senaryosu da
gayet yerinde, bu arada.
Boya işçiliğinde saygımı kazanan yönlerin birisi de
boyanın alt katlar, boya katları ve son katların totalinin oldukça ince atılmış
olması oldu (yukarıdaki fotoğraflara dikkat). Gönül rahatlığıyla “thin skin” yaftasını yapıştırabilirim. Sapta
ise eskitme işindeki “incelik” gövdedeki kadar değil. Kötü değil, gayet iyi ve
tatminkâr. Ancak gövdedeki seviyede de değil. Diğer taraftan, daha önceki
yazılarımda da belirttiğim cilâsız akçaağaç bana son derece hitap etmekte ve bu
gitarın sapında da cilâsız epey bir bölge var. Hissiyat ise harika, satenimsi
bir pürüzsüzlükte.
Sapa odaklandığımızda Fender’in
çağdaş “C” olarak tarif ettiği bir profil söz konusu. Bana biraz ince gelen,
öte yandan hem ince profilleri, hem de kalın profilleri sevenlerce
yadırganmayacak bir sap var. “Fena değil” sınıfı bir görünüme sahip gül ağacı
tuşe kullanılmış. Ancak kenarlarında Amerikalı kuzenlerinin sahip olduğu tuşe
uçlarının zımparalanıp yuvarlatılması hadisesi burada yok, olsa daha da rahat
bir gitar olurmuş. Çok mu büyük kayıp, bu incelikteki bir sap için değil, o
ayrı. Tuşe eğrilik çapı ise tipik çağdaş Fender ölçüsü olan 9,5 inç. ,5 veya 10
inç’lik çapa sahip tuşeleri iki tarafın da iyi özelliklerine sahip olduğunu
düşünerek çok severim. 7,25 inç fazla dışbükeyli, 14-16 inç de (özellikle ilk
perdelerde) fazla düz geliyor. 9,5 inç iyidir. Perdeler tipik Fender işi medium
jumbo. Çok sıkıntı çekmedim ama keşke Road Worn 50’ler ve 60’lar modellerinde
kullanıldığı gibi Dunlop 6105 olsaymış diye aklımdan geçmedi değil. Üst eşik
işçiliğini ise standart olarak tanımlayabilirim. Ne mükemmel, ne de kötü.
Gitarın doğal tonlarını bahsetmek
için öncelikle tipik 60’lar strat formülasyonunu anmak lazım. Kızılağaç gövde
ve gülağacı tuşeli düzkesimli akçaağaç sap kombinasyonunu yani. Bu uzun
yıllardır her tarzdan çok sayıda müzisyenin favori kombinasyonlarından birisi
halini almış ve zaman testinden büyük bir başarı ile çıkmış bir ikili. Belirgin
midler, gergin baslar ve tatlı tizler şeklinde kocaman bir genelleme
yapabilirim. Ama her genellemede olduğu gibi bunda da önemli istisnalar söz
konusu olabiliyor ve kağıt üzerinde insana büyük vaatlerde bulunan kızılağaç
gövde+akçaağaç sap birlikteliği uygulamada tatminden son derece uzak neticeler
doğurabiliyor da. İşte bu gitarda öyle değil. Bu gitar, açıkça söylüyorum, son
zamanlarda Eskişehir’de karşıma çıkan neredeyse bütün Amerikalı (kızılağaç
gövdeli) Stratlardan daha fazla tatmin etti. Tüm seri böyle midir, yoksa bana
gönderilen örnek istisnai bir şey midir bilemiyorum. Ama Strat/Tele gibi açık
sesle çalınan gitarlarda iyi/kötü olma hali, işte, fiyatla doğru orantılı
gitmeyebiliyor. Buradaki gibi Meksikalı bir dilber, Amerikalı kuzeninden daha
iyi olabiliyor bazen. Gitarın üst tellerdeki gergin tonalitesi cidden çok
tatlı. Üstelik çok da net bir gitar kerata. Tizler billur gibi ve midler de
aradan tatlılıkla sırıtıyor. Hi-midler kulak tırmalar modda değil. Cidden çok
sevdiğim bir Strat oldu bu gitar. Ancak bir konuda doğal ton özelliklerinde
eksiklik var; 12.perdeden sonra hissettiğim sustain sorunu. Bunu biraz da sapa
bağlıyorum aslında. Ama çözülmeyecek bir şey değil. Groove Tubes’un Fat Finger
denen aleti, ki bu konuyu daha önce “Stratların doğal tonunu geliştirmenin 12
yolu” adlı makalemde anlatmıştım, hatırlayacaksınız, veya Fatih Yılmaz’ın
ürettiği pirinç sap destek elemanlarından alacaksınız.
Donanımsal olarak gitarın
parçaları konusunda, yine, standart terimini kullanabilirim. Sonuçta Fender’in
ürettiği bir gitar bu ve Fender kullandığı parçalar konusunda da güven veren,
Meksikalı modellerinde bile belli bir standardın üzerinde parça kullanan bir
firma, ki Gibson’a göre sadece bu nedenle bile daha çok sempati kazanır
gönlümde. Ancak tremolo sistemini ve akord burgularını beğenmedim pek.
Tremoloyu işlev olarak değerlendirmeyeceğim zira tremolo kolunun takıldığı yer
bir güvenlik çıkartması ile kapalı idi ve ben de o gitarın “ilk” sahibinin bunu
yapmasını daha uygun bulduğumdan yeltenmedim. Ancak kullanılan malzeme olarak
Amerikalı kuzenlerinden (eksi yöne doğru) daha farklı olduğunu düşünüyorum.
Akord burguları ise, gitar benim olsa, değiştireceğim ilk şey olurdu
muhtemelen. Bu gitar o kadar iyi geldi ki bana, bence daha iyisini hak ediyor.
Manyetiklerde ise harika bir
konfigürasyon yapılmış. Eski Lonestar Stratları vardı, onlardaki takım
kurulmuş; Fender Texas Special sap ve orta tek sarımlı manyetikleri ile köprüde
Seymour Duncan’ın en güzel seri üretim manyetiklerinden birisi olan Pearly
Gates’in PG Plus olan ve Alnico 5 mıknatıs içeren versiyonu. Sap manyetiği
5,97K Ohm, orta manyetik 6,25K Ohm ve köprüdeki Duncan ise 7,86K Ohm çekiyor. Sap
tonu ile saatlerinizi harcayabilirsiniz ki Fender’in en sevdiğim
manyetiklerinden birisidir Texas Special’lar. Gergin, koyu ama net bir
Strat sap tonu. Nefis :) Sap+ortada ise ton billur gibi tertemiz. Eşlik filan
çalmak için de ne güzel bir ton. Köprü+sap (paralel) beraber oldukça twangy
diyebilirim. Tele’ye en yaklaşan konum bu. Net ama biraz haşince. PG Plus ise
daha önce Hantug Titania’da Pearly Gates için anlattıklarımı düşünün, onun
Alnico 5 etkisi altında az daha cazgırlaşmış, parlaklığı artmış, az daha köşeli
olanı, basları tizleri güçlenmiş ve net versiyonu gibi. Elbette belli miktar
“Texas Sizzle” hadisesi baki, neticede hala Pearly Gates bu... Büyük bir
eksiklik olup olmadığı tartışılabilmekle beraber keşke 2. pozisyonda humbucker
bobinleri ayrılarak orta ile paralel çalışsaydı diye ekleyebilirim. Zira o
2.pozisyon, bence, bir strat için önemli bir pozisyon ve eksikliğini hissedecek
çok gitarist de tanıyorum. Ha, halletmek ufacık bir havya işi ile 10 dakika
almaz, o ayrı...
Gelelim sadede... Gitar yukarıda
ayrıntısından bahsetmeye çalıştığım bazı hususlarda eksiklikler taşımakla
beraber son dönemde çaldığım en iyi stratlardan biri idi. Hatta deneme için
gönderilen Select Serisinden bir Tele’den daha fazla etkiledi beni. Select Tele
için beklentim büyük idi ve büyük ölçüde de karşıladı. Bu gitar ise daha ziyade
beklemediğim yerden vurdu diyebilirim. Hafif kızılağaç gövdesi, gayet güzel
boya işçiliği, sıkıntısız perde işçiliği, tınısı, titreşimi filan derken
beklediğimden daha iyi bir gitarla karşılaştım. Bu bakımdan aslında bu modelden
başka gitarlar da denemek istiyorum denk geldiğimce. Olay sadece bu bireysel
gitara mı özgü ve bana denk geldi, yoksa bu modellerin geneli mi böyle, ciddi
olarak merak ediyorum. Kime mi öneririm? İyi bir Strat almak isteyen, aldığı
Strat’ın manyetiklerini modifiye etmekle uğraşmak istemeyen, çok yönlü bir
Strat isteyen, eskitilmiş gitarlara ilgi duyan herkese gönül rahatlığı ile
önerebilirim. Kefil olabileceğim bir alet, doğruya doğru...
Gitar, Tune-L Müzik tarafından
ithal edilmekte ve 1095€ liste fiyatına sahip.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder