Lütiye Hamit Özkuşak Özel Röportajı
Merhaba Hamit. Sound Dergisi Gitarizm’e hoş geldin. Umarım her şey
yolundadır. Pek sık dile getirdiğim gibi, çok klişe olsa da sormak
durumundayım. İstersen öncelikle kendinden ve gitara, gitar yapımına olan
başlangıcından bahsederek başlayalım...
Merhaba Barış. Gitarla tanışmam
çoğu gitaristte olduğu gibi lise dönemine denk geliyor. Gitar yapımı kavramını
aklımda yer ettiren gitar hocam Şemsi Mutludoğan ile ara sıra "yakınımızda bir
gitar atölyesi olsa da gidip çıraklık
yapsak ne güzel olur" diye konuşurduk. Bu şekilde bende gitar yapımcılığının
temeli atılmış oldu.
Lay Lay Lom fabrikası hadisesini detaylandırabilir misin?
Ben deri teknikerliği mezunuyum. Ama
kafamda hep gitar olduğu için o işi bırakıp Çorlu’dan İstanbul’a yerleştim. Aslında
gitar çalmak için gitmiştim. Bir gün arkadaşımla Tünel’de dolaşırken eski Lay
Lay Lom Müziğin camında "gitar yapım kursu" ilanını gördük. Atölyeye
girdiğimde her yerin klasik gitarla dolu
olduğunu gördüm ve evet dedim ben bu işi öğrenmeliyim :)
Elektrogitar ve elektro bas konusunda, anladığım kadarıyla Fatih Yılmaz
ile çalışmak, bir anlamda dönüm noktası gibi olmuş. Onunla çalışmak sana neler
kattı, kazandırdı?
Evet. Gitar yapımını öğrenmemde Fatih Yılmaz’ın önemli bir yeri var. Bir gitarın aşama aşama oluşumunu onun
atölyesinde gördüm. Aynı anda 2 tane klasik gitar yaparak başladık. Bu sayede
hem izleme hem de üretme aşamasını bir arada yaşamış oldum. Sonra bir de
elektrik gitar projemiz oldu. Lay Lay Lom’da çalışırken, orası fabrika olduğu
için herkesin belli bir işi vardı. Ben sadece tesviye-perde işçiliği ve çalım
ayarları üzerine çalıştım. O dönemde Lütiye Seyrani Cihan‘la tanıştım. Hafta
sonları atölyesine gidip el aletlerinin doğru şekilde nasıl kullanıldığını, ağaca
şekil vermeyi hem de baştan sona bir enstrumanın tek ustanın elinde nasıl
yapıldığını gördüm. Bu enstruman da, tanıdıktan sonra sesini çok sevdiğim klasik
kemençeydi. Bir dönem de Lütiye Oğuz Demir‘in atölyesinde yaylı sazlar üzerine
deneyim kazandım. Fatih’in atölyesine gelene kadarki işlerimde biraz
tecrübesizlik, biraz ya yanlış bir şey yaparsam korkusuyla çekingen
çalışıyordum. Kendine güvenerek bir iş yapmayı
Fatih sayesinde kazandım. Bunun
için ona ayrıca teşekkür ediyorum.
Uzmanlaştığın veya uzmanlaşmak istediğin, özel bir gitar veya enstruman
akımı var mı? Yani “Benim odağım elektrikli bas gitarlar olacak” veya “Benim
özelleştiğim alan 52-64 arasındaki eski tip elektrogitarlardır” gibi bir şey
söyleyebilir misin?
Son 2 yılı aynı anda başka bir
işte çalışmakla beraber 7 yıldır enstrüman yapımcılığıyla uğraşıyorum. Çalışmalarım
daha çok elektrik gitar ve bas gitar üzerine oldu. Uzmanlaştığım ve uzmanlaşmak
istediğim gitar türü henüz oluşmadı diyebilirim. Gitar çalmaya klasik batı
müziğiyle başladım. Bu tarzı da seviyorum. O nedenle klasik gitar da yapıyorum.
Henüz akustik gitar yapmadım. Kalıp hazırlıyorum. Bitince bir akustik gitar
denemem olacak. Hepsinin yeri ayrı benim için. Seçim yapmak çok zor oluyor. Bakalım
zaman ne gösterecek...
Gitar yapımında özellikle tercih ettiğin yerli ve yabancı ağaçlar
hangileridir?
İthal olanla beraber yerli olarak
akçaağacı kullanıyorum. Renk olarak yabancı olanlar kadar beyaz olmuyor ama
yapısal ve tonal olarak memnunum. Ceviz, çınar, ıhlamur, kızılağaç, dişbudak, akustik
çalgıların ses kapaklarında Artvin Borçka Ladini, elektrik bas ve gitarın
gövdesinde kapak ağacı olarak kavak kök kullandığım yerli ağaçlar. Henüz
kullanmadığım ama tonunu merak ettiğim kiraz, dut, ardıç gibi yerli ağaçlar da var.
Yabancı olarak maun, venge, Hindistan gül ağacı, ovankol, paduk, purpleheart, bubinga,
makassar ve gabon abanozu kullanıyorum.
Şu an yaşadığın bölgenin ağaçlarını hiç yokladın mı, hani bu işlere
uygun türler var mıdır diye?
Trakya’da Kırklareli ağacın bol
olduğu bir bölge. Henüz kullanmadım ama dut, ardıç, kiraz gibi bazı ağaçları
var. Bunları denemek istiyorum. Bu ağaçlar Türk Müziği Sazlarında kullanılıyor.
Yani akustik özelliği olan ağaçlar olduğundan gitarda da iyi sonuçlar
verebileceğini düşünüyorum.
Manyetikler konusunda favorilere sahip misin?
Seymour Duncan SH4
- TB4, APH1-TBAPH1 modellerini, Dimarzio Paf Pro ve Super Distortion
modellerini beğeniyorum. Kore üretimi olan Artec ve Wilkinson markalarını da
isteğe göre kullanıyorum.
Yaptığın bazı bas gitarların fotoğraflarını gördüm de, gerçekten
etkileyici geldi. Anladığım kadarıyla oldukça detaycı birisin, doğru mu?
Teşekkür ediyorum. Elimden
geldiğince hatasız ,tonu ve estetiği güzel gitarlar yapmaya çalışıyorum. Evet
biraz detaycıyım. Atölyeme gelenler beni çalışırken izlediklerinde bazen
sıkılabiliyorlar ama butik üretimde iyi sonuç almak için 10 defa ölçüp bir kere
biçmek gerekiyor çoğu zaman.
Sana hak veriyorum. Bas yapımı anlamında oturttuğun ve “İşte kendi
modelim budur” diyebileceğin formların var mı?
Henüz olmadı. Böyle şeylerin
rahat kafayla yapılacağını düşünüyorum. Benimki bu aralar çok dolu olduğu için
ileriki zamanlarda olabilir ama...
Ayrı ayrı olarak sormak gerekirse, elektrogitar ve bas gitar için
takipçisi olduğun ekoller, etkilendiğin çalgı yapımcıları kimlerdir? Kimlerin
işleri seni kendisine çeker?
İkisi için de yuvarlak hatlı
büyük kasalı modelleri daha çok beğeniyorum. Gitarda bir de bombeli modeller
tercihim. Türkiye’de sayılı gitar yapımcılarından Ekrem Özkarpat hem akustik,
hem elektrik gitarda örnek aldığım bir ustadır. Yine eski ustalardan Murat
Sezen var. İşini iyi yapan birçok isim var. Sound dergisi okuyucularının iyi
tanıdığı Fatih Yılmaz, Volkan Özdemir, Erdem Koca, Umut Zararcı, Özgür Turan, Ali
Demircan, Omy Gitar gibi isimlerin yaptığı güzel işler var. Yabancı
yapımcılardan W.J.Jones, Myka Guitars, Scoot French, Moriah Guitars, Taku
Sakatsa, Tb Guitars, Aquilina, Brubaker, Mayones, Jerzy Drozd, Nordstrand
Guitars’ı takip ediyorum.
Türkiye’de elektrikli çalgı yapımcılığı konusunda genelleme yapacak
olursan, nasıl bir değerlendirme yaparsın, sektörün içindeki bir insan olarak?
10 sene öncesine kadar Türkiye’de
gitar yapımcı sayısı 4-5 kişiyle sınırlıyken artık her geçen gün yeni isimler
ekleniyor. Gerek çalgı yapım bölümlerinden mezun olanlar, gerekse alaylı olarak
çıraklıktan gelen yada teknik bir alt yapının üzerine kendi çaba göstererek bu
işi öğrenen insanlarla sayı giderek artıyor. Bu iyi bir durum bence. Müzisyenler
için seçenek şansı artmış oluyor, hem de kaliteli üretimi tetikleyici bir
unsur...
Orta ve uzun vadede bu işle ilgili ne gibi planların var, genel
hatlarıyla bahsedebilir misin?
Bir çok sektörde olduğu gibi bu
sektöründe kaynağı İstanbul. İstanbul’da yaşıyorsan sadece gitar tamiri ve
bakımı yaparak geçinebiliyorsun. Kötü tarafı tamir yoğunluğundan enstrüman
yapmaya zaman kalmaması. Diğer şehirlerde yaşayan lütiyelerin enstrüman yapmaya
daha çok zamanı var ama düzenli bir sirkülasyon yakalamak da hemen olmuyor. Bu nedenle
bir kesim lütiyeliği, benim olduğum gibi ikinci bir iş olarak yapıyor. Böyle
olunca da zaman sıkıntısı olduğundan her
şey etkileniyor. İyi malzeme, iyi işler, iyi reklam, yeterli zaman ve bunu iyi
değerlendirme gibi şeyler bir araya gelince bu iş tek meslek olarak yapılabilir.
Amacım bu işi tek mesleğim haline getirmek. Bunun için kalan bütün zamanımı
atölyede geçiriyorum.
Benim sorularım bu kadar. Sound Dergisi okurlarına ulaştırmak
istediklerin varsa işte şimdi tam yeri ;)
Özel üretim enstrümanlar ancak kaliteli malzeme ile
uzun ve ince bir işçiliğin bir araya gelmesiyle ortaya çıkar. Üst seri
fabrikasyon gitarlara 3000 - 4000 TL vermek yerine istedikleri özelliklere
sahip daha düşük maliyetli bir gitar sahibi olmak bence çok daha mantıklı ve
bizler de bunun için varız. İyi gitarlar yapmak için. Ayrıca bu sayıda bana
destek olduğunuz için sana ve bütün Sound
Dergisi okurlarına selamlarımı gönderiyorum.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder