Merhaba Gerard. Ben Gitarizm’den Barış, köşeme hoş geldin. Sana ve
gitarlarına aşina olmayanlar için bu işlerdeki başlangıcından bahsederek
girelim istersen. Kendi gitarlarını yapma, bunu zaman içinde “Melancon Guitars”
haline getirme hikayenden bahsedebilir misin?
Pek çok yapımcı gibi ben de
gitarist olarak başladım. Yollarda geçen yıllardan sonra bu şekilde daha fazla
yaşayamayacağıma ve kendi memleketimde çalmaya karar verdim. Bu süreçte
çevredeki gitar mağazaları için gitar tamirleri yaptım ki bu işler nelerin işe
yarar, nelerin ise sorun çıkaran şeyler olduğunu anlamam için eğitici oldu. Bir
gün ise aklıma kendi mükemmel gitarımı yapma fikri geldi. Hayatımda, babamdan
öğrendiğim şeyler hariç ağaç işleme eğitimi falan almamıştım. Babam ise her şeyi
tamir edebilen bir adamdı ve bana etrafımdaki pek çok şeyin nasıl işlediğini ve
bir şeyleri tamir ederken ellerimin nasıl düzgün çalışması gerektiğini
öğretmişti. Ben de birkaç ahşap alarak bir gitar yapıp yapamayacağımı görmek
istedim. İlk gitarımı bitirdikten sonra ahşap parçalarını bir araya getirip,
ortaya bir şey çıkarmaktan ne kadar keyif aldığımı fark ettim. Sonrasında ilk
gitarımı bir konsere götürdüm ve oralı bir gitarcı onunla epey ilgilendi, akabinde
de satın almak istedi. Ben gitarımı satma niyetiyle yapmamıştım. Ancak gitarı
yaparken aldığım keyfi bir düşününce bu parayla daha fazla ahşap alıp, daha da
iyi bir gitar yapabileceğim aklıma geldi. Bu 2-3 yıl boyunca böyle devam etti
ve çevremdeki arkadaşlar ve yerel gitaristlere senede 5-10 kadar gitar yaptım. Gitarlarımdan
birini almış olan yerel bir gitaristin, grubuyla turnede olan New Orleanslı bir
arkadaşı varmış. O arkadaş gitarlarımdan birini aldı ve böylelikle New Orleans
bölgesinde tanınır oldum, akabinde de pek çok üst seviyedeki gitarist benimle
temasa geçti. Onlar Amerika’yı turladıkça gitarlarım diğer eyaletlerdeki
gitaristlere de tanıtılmış oldu. O dönem kayıt stüdyoları için kompresörler
üreten bir arkadaşım Jim Odom’un cesaretlendirmesiyle NAMM Fuarı’na katıldım.
Jim’in firması Presonus Audio’dur, adını duymuş olmalısın. O NAMM Fuarı’nda
Jim’in Presonus’u ile aynı locayı paylaştık. Fuarda, 17 yıl önce aldığım
siparişler Melancon Gitarları’nın, tam zamanlı bir iş olarak biçim alması
konusunda beni yönlendirdi.
Güzel bir başlangıçmış doğrusu. Peki, okurlarımız için Melancon Gitarları’nın üretim süreçlerini özetleyebilir misin? Üretimin tüm aşamaları
sen mi hallediyorsun yoksa başka çalışanlar da var mı?
Bu işe tek başıma başladım ancak
ilerleyen zamanda müşterilerine bekleme listesi o kadar uzadı ki başka
çalışanlar da tutmak zorunda kaldım. İki yıl sonrasında tek çalışanlı bir
atölyeden yedi çalışanlı bir işletmeye döndü iş. İlerleyen yedi yıl içinde iş
gerçekten büyüdü, baya sipariş aldık ancak bu kez de sorunlar ve iş yönetim
gerilimleri baş göstermeye başladı. Bu durumun üstesinden, işimin yöneticisi
olarak, geldim fakat bu kez de gitar üretimi sürecine dahil olamamaya başladım.
Hayatımda tartışmalar ve karışıklıklarla dolu yıllardan sonra, tüm bu
sıkıntıların gitar yapmayı çok sevmeme rağmen artık yapamamamdan
kaynaklandığını anladım. Yedi yıl kadar önce bunu fark ettikten sonra tek
adamlı döneme geri dönmeye karar verdim. Bu yüzden son yedi yıldır tüm
gitarlarımı tek başına ben yapıyorum. Ağaçların seçiminden son montaja kadar
sadece ben. Sadece kağıt işleri ve telefonlara yanıt vermesi için kız kardeşim
Sissy sekreter olarak bana yardımcı oluyor.
Tipik bir gitarın yapımı ortalama olarak ne kadar zaman alıyor?
Gitar üretimi açısından “tek
seferde tek gitar” şeklinde bir durum yok ancak opsiyonlara da bağlı olarak bir
gitarın yapım süresini yaklaşık 20 saat olarak tahmin edebilirim. Tuşe süsleri
(inlay) ve fileto (binding) işleri uzatabilir. 20 saat de, bu arada, ağaçların
kuruması, yapıştırıcı kuruması, boya kuruması gibi nedenlerden dolayı nihai
zaman olarak düşünülebilir, bu beklemeler dahil değil hesaba.
Gitarlarınıza aşina olmayanlara ana enstrumanlarınızı ve modellerinizi
tanıtabilir misin? Dikkate şayan noktaları, rakiplerine kıyasla avantajlı
oldukları yönleri nelerdir?
Melancon ürün grubu dokuz gitar,
biri dört, diğeri de beş telli olmak üzere iki bas gitar modelinden oluşur. “Pro
Artist” modelimiz temel olarak bildik Strat tasarımıyken, “Pro Artist T” ise
Tele tasarımına sahiptir. Gövde şekilleri benzese de Fender’in Stratocaster ve
Telecaster’ı ile aynı şekle sahip değiller bu arada. Gövdeler bataklık
dişbudağı veya kızılağaç. “Classic Artist” ve “Classic Artist T” ise Pro ve Pro
T modellerinin daha şık versiyonları şeklinde özetlenebilir. Bu arada “T”
kısaltması daima “Tele” gövde şeklini ifade eder modellerimizde. “Classic”
modellerimiz figürlü akçaağaç kapaklara ve kenarlarda doğal fileto efektine
sahiptir. Sunduğumuz akçaağaç kapaklarında sadece en üst seviyede alevli,
bükümlü (quilted), spalted veya burl ağaçlar söz konusudur. “Classic T”’de,
ayrıca, Strat konturları ve üç manyetik konfigürasyon opsiyonları da mevcut.
“Classic Artist” serisi HSS standart konfigürasyona sahip ancak bu modellerin
stüdyo paketinde HSH versiyonları da var. “The Custom” ve “The Custom T”
modellerinde pena muhafazası bulunmaz, manyetikler doğrudan ağaca monte edilir,
elektronik aksama ise gövde arkasından ulaşılır. Muazzam seviyede figürlü akça
kapaklar bu seriye ayrılır. “P-90 Artist” serisi tele şekline ve figürlü
akçaağaç kapağa sahiptir. “P-90 Pro” modeli de tele şekline sahip lâkin konturları
olsa da janjanlı kapak ağacı yok. Her iki model de Seymour Duncan’ın gürültüsüz
P-90’larına sahip. Manyetikler ise biri ana manyetik seçici, diğeri de seri,
paralel ve split bağlantıya imkân veren bir mini birer anahtar olmak üzere iki
seçiciye sahip. “Cajun Gentleman” modeli ise Gretsch 6120’den epey esinlenim
taşımakta. Tele formunda yarı boş gövdeli ve TV Jones Filtertron manyetiklere,
Tone Pros marka Tune-O-Matic köprü ve Bigsby tremoloya sahip bir gitar. Kontursuz
olarak figürlü akçaağaç kapağı mevcut. Tüm modeller için tuşe ağacını siz
belirliyorsunuz; pau ferro, Madagaskar veya Brezilya Gülağacı, akçaağaç veya
Hint Gülü... Sap ağacı ise akçaağaç, sadece Classic ve Custom modellerinde
maun. Ayrıca masif gülağacı sap opsiyonu da var. Uzun kullanım ömürlerinden
dolayı tüm gitarların perdeleri paslanmaz çelikten. Tüm modeller için gövde
için ton boşlukları ile de sipariş edilebilmekte. MB4 ve MB5 bas gitar
modellerimiz. Bunlar, bildik Jazz Bass biçimine benim yaklaşımım şeklinde
özetlenebilecek bas gitarlar. Sapları akça veya gülağacı tuşeli akçaağaç. Tüm
gitarlarım, ayrıca, elektriksel gürültüyü en aza indirmek için gövde
boşluklarında RF kalkanlaması da barındırır. Tek adamlı bir atölye olmak, büyük
üreticilerin kalkışamayacağı kadar ayrıntılara dikkat edebilme imkanı tanıyor.
Ayrıca iş doğru ağaçların teminine geldiğinde çok da seçici olabiliyorum.
Daha önce gitarlarından birini çalma imkanım olmadı. Ancak Melancon
sahibi arkadaşlarım var ve cidden güzel görünüyorlar. Peki ya ton, ses uzaması,
tını, çalım rahatlığı? Gitarlarını bir de bu etmenler genelinde
değerlendirebilir misin?
Gitarlarımın tonlarıyla tekerleği
baştan icat etmek gibi bir durumum yok, aslına bakarsan :) Modellerimin çoğu
eskinin efsanevi tonlarını yakalamayı hedefler. Pro Serisi muhteşem tınlayan üç
single manyetikli eski gitarları, eski gitarların günümüz fiyatlarının altında
arayanlara göredir. Bataklık dişbudağı gövdeli olanlar 50’lerin daha parlakça
tonlarının peşinde olanlara, kızılağaç olanlar ise blues ve rock, hatta caz
çalanlara ilaç olacak cihazlardır. Pro T’leri tercih edenler ise 50’lerin
efsanevi Tele tonlarını hedefleyenlerce sipariş edilir. Ayrıca çok sayıda blues
ve rock gitaristine de kızılağaç gövdeli Pro T yaptım, yapıyorum. Classic ve
Classic T Serilerinin tonu da Pro’lar gibi, sadece köprü konumlarında daha
fazla güç için bir humbuckera sahipler. Custom Artist Serisi ise manyetiklerin
üstten yüklenme tasarımından ötürü daha az doğuşkanlarla daha odaklanmış bir
tonaliteye sahipler. Ağaç seçimleri, bu modeldeki tonalitenin belirlenmesinde
büyük etken sahibi elbette; dişbudak ve kızılağaç gövdeli, akçaağaç saplı
olanlar daha Fender-vari, maun olanlar daha bir Gibson-vari tonlara sahip
oluyor. Her gitarda sapla gövdenin, daha iyi ses uzama karakteri eldesi için,
olabildiğince sıkı bir şekilde oturması adına ciddi gayret gösteriyorum. Her
bir sap, gövdeye elle en uygun şekilde konumlandırılır ki bunun anlamı rafta
bekleyen saplardan herhangi birini alıp gövdelerin herhangi birine, sıradan bir
şekilde takmıyorum. Pek çok müşterim, gitarlarımın iyi rezonansı sebebiyle
kendi bedenlerini bile titreştirebildiğini söyler. Ayrıca gitarlarımın
tınıları, akustik olarak (elektriklendirilmemiş halde) bile gayet iyidir.
Rahatlık olarak ise, tüm gitarlarım omzunuzda askıdayken dengede duracak
biçimde üretilir. Sağ kolunuzun gitarla temasta olan kısmına ve göbeğinize denk
gelen bölümler ise herhangi bir rahatsızlık yaratmaması için keskin hatlardan
arındırılmıştır ki çalım rahatlığı en üste çıksın.
Gitarlarını yapmak için seçtiğin hammaddelerden bahsedebilir misin
Gerard? Ne tür kökenlere sahip, hangi tür ağaçları özellikle tercih ediyorsun,
bunları nasıl seçiyorsun?
Melancon Gitarlarının türü ve her
biri, iyi birer araç olması için tasarlanır öncelikle, bu yüzden ilk ve en
öncelikli olarak işlevsel olarak mükemmel olmalılar. Görünüş ilave bir kazanç
elbette fakat bir gitarın tonu mutlaka ve mutlaka ilham verici, çalımı ise son
derece rahat olmalı. Ben gitarlarım için sadece en iyi kalitede olan ahşapları
seçerim, bu her şeyin başladığı yer. Kullanacağım tüm ağaçları tek tek seçerim,
zaman harcatan bir iş ama daha önce de belirttiğim gibi tek kişilik bir atölye
olmak buna imkan verebiliyor. Gövde ağaçlarının çoğu yıllardır, ta
elektrogitarların ilk zamanlarından beridir kullanılan ağaçlar. Bataklık
dişbudaklarını yerel kerestecilerden temin ediyorum zira en iyi dişbudaklar
Louisiana bataklıklarında yetişir. Bu ağaç 50’lerin üç single’lı gitarlarının
ve geleneksel tele tonunu hedefleyenlerin tercihidir. Kızılağaç ise daha bir
orta frekans odaklı tona sahiptir ve rock veya blues çalanlarca çok sevilir.
Amerika’nın kuzey batısında yetişir. Maun ise daha hacimli ton peşindekilerce
tercih edilir. Kullandığım maunların çoğu, Honduras Maunun türü tükenme tehdidi
altında olmasından dolayı, Afrika kökenli. Ayrıca tonalite bakımından mauna çok
benzeyen korinayı da kullanıyorum, hem ak korina, hem de siyah korina olarak.
Sap ağacı olarak çoğunlukla akçaağaç,
maun, korina ve gülağacı kullanıyorum. En çok tercih edilen saplık ağaçlar olan
akçaağaçlarım Amerika’nın kuzey doğusundan geliyor. Daha bir Gibson-vari bir
ton isteyenler maun gövde-maun sap ikilisini tercih eder. Diğer bir seçenek ise
masif gülağacı saplar; akçaağaç saplar kadar parlak değil lâkin maun saplara
göre daha bir nebze daha parlakça. Distorsiyon altında daha tanımlı bir tonu
eldesi konusunda iyi iş çıkarıyor. Ağaçlarımı seçerken ağırlıklarına göre
eliyorum; hafif olanlar hem çok daha iyi titriyor, hem de daha fazla doğuşkan
sunuyor. Kendi tecrübelerime göre hafif ağaçlar daima daha iyi tınlar. Figürlü
ağaçlar ise, elbette ki, görünüşleri sebebiyle kullanılıyorlar.
Peki bu ağaçlar için kendi stoğunu mu oluşturursun? Eğer öyleyse nasıl
bir ağaç tedariki, kurutma/mevsimlendirme düzeni kurdun, bahsedebilir misin?
Ben ağaçlarımı mümkün olduğunca
kaynağına en yakın noktadan alıyorum. ABD kökenli ağaçları doğrudan ağacı kesen
firmalardan alıyorum. Denizaşırı ülkelerden gelen ağaçların bir kısmını
doğrudan yabancı kesim firmalarından, bazılarını ise ABD’deki ithalatçılardan.
Aldığım ağaçlar, fırınlanmadan önce, atölyemde birkaç yıl bekler sıklıkla. Bu
ağacın benim atölyemdeki atmosfere uyumuna yardımcı olur. Atölyem ise sıcaklık
ve nem kontrollüdür; sıcaklık 760F (not:yaklaşık 24,50C), nem ise %45’dir. Ağaçlar bu
koşullarda, atölyemde birkaç yıl bekledikten sonra, ancak, nem içeriğini %6
civarına indirecek şekilde fırınlanmaya hazırdır.
Gerçekten çok sıkıymışsın. %6 gerçekten iddialı bir değer. Ya boya/cilâ
işlemleri? Sen de nitroselülozcu musun?
Hayır, artık nitroselüloz
kullanmıyorum. Yaklaşık 10 yıl kadar önce morötesi ile donan polyestere geçtim.
Polyester çok daha çevre dostu bir malzeme ve nitroselülozun spreylenirken atmosfere
salınan uçucular sebebiyle kullanımına devlet tarafından yasak getirilmesi
durumu da var. UV ile sertleşen polyester ise morötesi altında çok hızlı bir
şekilde donabilmekte. Bu da nitroselüloz kullanırken bir aya kadar uzayabilen
bir süreci 3-4 güne indirmekte, haliyle üretimi çok daha hızlandırıyor.
Gitarlara boyayı uygula, UV fırınına koy ve sadece birkaç dakikada tamamen
sertleşsin.
Hayatı epey kolaylaştıran bir seçenek orası kesin. Biraz da işin
elektronik kısmını konuşalım. Gitarlarında kullandığın manyetiklerden de
bahsedebilir misin? Gördüğüm üzere kendi manyetiklerini de sarıyorsun.
P-90 Artist ve P-90 Pro
modellerimde Seymour Duncan’ın dip gürültüsüz P-90’larını kullanıyorum. Cajun
Gentleman’da TV Jones Filtertronları. Diğerlerinin tamamında ise kendi özel
sarım manyetiklerim var. Tele, single ve humbuckerlarda eski usül ve blues
usulü sarımlı olarak iki seçenek sunuyorum. Ancak isteyen olursa hemen her
türlü yan üreticinin ürünlerini seçmek de serbest; Lollar, Duncan, Van Zandt,
Fralin, DiMarzio ve Barden gibi. Eğer müşterilerimden yüksek çıkışlı bir
manyetik için talep gelirse bu üreticilerin ürünlerinden birini seçmelerini
öneriyorum. Tek kişilik bir atölyede 50 farklı modelde manyetik üretmek için
yeterli zamanım yok.
Kendi manyetiklerini sarmayı seçmek neden öyleyse?
Kendi manyetiklerimi sarmak,
gitarlarımı nasıl en iyi tonu verecek şekilde yapıyorsam, manyetikleri de bu
tonu en iyi şekilde yansıtabilecek şekilde kontrol edebilme imkanı veriyor.
Ayrıca Melancon Gitarları ile tam uyumlu olacak şekilde de oynamalar
yapabiliyorum.
Anlıyorum. Ya diğer gitar parçalarındaki tercihlerin? Akord burguları, potansiyometreler,
kapasitörler, üst eşikler, perdeler vs.?
Neredeyse tüm parçalar Japon
Gotoh’lar. Diğer parçalarda ise bulunabilecek en iyi parçaları tercih ediyorum
elbette; potlar CTS örneğin. Kapasitör olarak ise çok çeşitli model ve değerde
ürünler kullanıyorum; gitar modeline, kullanılan manyetiğe göre değişiyor, en
uygunu hangisiyse onu seçiyorum; sunduğum seçenekler ise eski usül seramik disk
kapasitörler, polyester film kapasitörler ve Orange Drop kapasitörler. Üst
eşiklerim GraphTech’in TusQ’ları. Ayrıca grafit eşik seçeneği de var. Jaklarım
Neutrik tarafından üretiliyor. Jescar’ın paslanmaz çelik perdeleri standardım,
ayrıca, altın EVO perde ve Dunlop’un geleneksel nikel gümüşü perde seçenekleri
de söz konusu. Standart perdelerim 0,047 inç yüksekliğe, 0,104 inç genişliğe
sahip. İlâveten daha yüksek ve eski usül perdeler de seçilebilir.
Gövde içine açılan “Ton Boşlukları” (Ton Havuzları) konusundaki
düşüncelerin nedir? Daha önce de belirttiğin gibi müşterilerine bu seçeneği de
sunuyorsun...
Bu seçenek gitaristin, gitarında
aradığı tona bağlı olarak belirleniyor. En sıklıkla caz gitaristleri, boş
gövdeli gitarların tonuna biraz daha yaklaşabilmek için, akustik kaliteyi arttırıcı
bir unsur olarak istiyor. Gitarda ton boşlukları açıldığında tiz tarafa yakın
olan orta frekanslarda (upper mid’lerde) bir vurgulanma hissediliyor. Cajun
Gentleman modeli standart olarak ton havuzları ve merkezde 0,25inç’lik bir
masif bir ağaç bloğuyla gelir.
Son yıllarda en ümit veren ve gittikçe de yaygınlaşan yeniliklerden
birisi de “Közlenmiş (roasted/toasted/baked)
Akçaağaç” saplar sanıyorum. Bu közlenmiş ahşaplar konusunda ne düşünüyorsun?
Senin fikrin nedir, hiç tecrübe edebildin mi?
Hayır, ne yazık ki henüz deneme
imkânım olmadı ancak denemek istiyorum. Denemiş olan gitar yapımcısı
arkadaşlarım epey beğenmişler. En büyük getirisi, arttırılmış fırın sıcaklığı
sebebiyle çok daha kararlı bir ahşap elde edebilmek ki gitarlar söz konusu
olduğunda daima çok iyi bir şeydir bu. Ancak bireysel deneyimim olmadığından
sana daha fazlasını söyleyemeyeceğim.
Şu anki koşullarda, ayda kaç tane gitar üretiyorsun?
Yaklaşık altı, sekiz arası. Tuşe
süsleri, filetolar ve diğer özel isteklere göre üretim süreci daha da
uzayabileceğinden sayı çok belli olmayabiliyor.
Peki bunların yurtdışına pazarlanması nasıl işliyor? Bayilik sistemi
mi, yoksa doğrudan satış sistemi mi söz konusu?
Her ikisi de. İngiltere, İtalya,
Japonya ve Tayland’da bayilerim var. Bayiim olmayan ülkelere da ABD’deki
bayiler üzerinden veya doğrudan satış yapabiliyoruz.
Anlaşmalı olduğun sanatçılar (endorsement) var mı ve bu işe nasıl
bakıyorsun?
Anlaşmalı olduğumuz kişiler var.
Bunların listesini www.melanconguitars.com ‘da
sanatçılar sekmesi altında görebilirsin. Gitarlarımı tanıtacak anlaşmalarda
farklı seviyeler söz konusu. Tüm sanatçılar böyle bir proje için düşünülebilir
durumdadır bizim açımızdan. Kariyeriniz hakkında kapsamlı bir biyografi ve yer
aldığınız kayıtlarla başvuran herkesi inceleriz. Ayrıca büyük firmalarla
anlaşmalı olmasına rağmen gitar yaptığım başka tanınmış müzisyenler de var;
Aerosmith’den Brad Whitford, Dave Mathew ve Mark Knopfler bunlardan bazıları.
O da iyiymiş :) Ya Türkiye ve Türk gitar ortamı hakkında bir şey
biliyor musun?
Ne yazık ki Türk gitar ortamına
hiç de âşina değilim. Sadece Yavuz Çetin’i ve Erkan Oğur’un perdesiz gitar
çaldığını duydum. Daha önce de Türkiye’de hiç bulunmadım fakat bir gün ziyaret
etmeyi çok isterim. Eşim ve ben zamanımız izin verdiğince gezmeyi çok severiz.
Biz de seni ağırlamayı çok isteriz. Ancak şimdi sorularımın sonuna
geldim Gerard. Melancon Gitarlarına bol şans diliyorum. Türkiye’deki Sound
Dergisi okurlarına, müşterin veya bayiin olabileceklere iletmek istediğin bir
mesajın varsa tam zamanı.
Bu röportajı yaparak, Melancon
Gitarları olarak yaptıklarımı ülkendeki gitaristlere duyurabilmemdeki yardımın
için çok teşekkür ediyorum. benim için onur ve zevkti. Buradan tüm okurlarınıza
selamlarımı ve en derin saygılarımı iletmek istiyorum. İşte gitar alakalı bu
şeyi çok seviyorum; size müziğin evrensel dilini konuşabilme imkanı sunuyor.
Hepinize her şeyin en iyisini diliyorum.
Tarafımdan yazılmış olan bu içerik Sound Dergisindeki "Gitarizm" Köşesinde yayımlanmıştır. İzin alınmaksızın ve/veya "TAM" kaynak gösterilmeksizin alıntılanması, kopyalanması durumunda derginin yayımcı şirketi gerekli her türlü yasal yaptırımlara başvurmaya yetkilidir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder