Merhabalar Fatih. Üç yıldan
sonra tekrar beraber bir röportaj yapıyoruz (ilk röportajı okumak için lütfen tıklayın). Ama bildiğin gibi bu kez ana
temamız farklı; Nova Custom Gitarları hakkında. Üç yıl önce
“Türkiye'nin sahip çıkacağı ve kullanacağı bir markası yok. El yapımı
standartlarında seri üretim projesi var kafamda...” demiştin ve sanıyorum Nova
Custom’dan bahsediyordun. Bize bu projen hakkında,
kafanda ilkin nasıl oluştuğu, nasıl geliştiği hakkında bilgi verebilir misin?
Tabi, seve seve. Daha
önceden standart olarak müzik piyasasında bulunan gitarlar için yan ürünler
yapmak gibi bir proje ile başladık. Elektrik gitarlar için sap ve gövde yapımı
üzerine bir bant sistem üzerine kafa yoruyorduk. Bir şeyler ciddi ciddi oturmaya
başladığında da, hazır ürünlerin tasarım yönünden bazı noktaları rahatsız
etmeye başladı. Sonuçta bu tasarım hataları çıkarıldığında geriye kalan proje
de, bizim üretim ayağımızın ilk adımı oldu. Nova, adı neredeyse evrensel olarak
"yeni, çekirdek" anlamına
gelmekte. Bizim bu ismi seçmemizin sebebi ise, gene gitar fakat bu sefer
yenilenmiş yüzüyle sizlerin hizmetine sunulmakta mesajını vermektir.
Peki Fatih Yılmaz
elinden çıkmış olan veya çıkabilecek bir gitardan her açıdan, işte manyetik,
ağaçlar, gövde formları gibi, farkı nedir bu Nova’ların?
Tasarımları ve nitelikleri
farklıdır. Kişiye özel gitarlar yaptığımızda, kişinin tercihleri ön sıradadır.
Nova projesinde ise bugüne kadar edindiğimiz tecrübelerin elle tutulur hali öne
çıkmakta. Ağaçlar olarak yine aynı stoğumuzu kullanmaktayız. Manyetikler
standart olarak Seymour Duncan, Fly Pickups, GFS ve Dimarzio tercih edilmekte.
Aradaki en büyük fark şu olur, kişiye özel yapımlarda manyetiklerin modifiye
edilmesi durumu vardır, bu da ancak hedeflenen ince bir detay var ise
uygulanır. Bunun dışında gitarımızın en büyük özelliği; her parçasının
değiştirilebilir olmasıdır. Nasıl ki 50-100 yıllık firmalar aynı hatalı
tasarımları ısrarla üretmeye devam etmekte ise, biz de eğer bir hata yapıyor
isek bunun önünü almak istedik. Örnek olarak bir gitarın sap bağlantı
vidalarının yerleri, vidalı bağlantılarda sap gövde stabilitesi bazen sorun
yaşatabiliyor kullanıcıya. En basitinden eksen kaymasına sebep olabiliyor. Yani
saptan kavrayarak gövdeye yatay eksenden baskı yaptığımızda, sap gövde
bağlantısı gıcırtılı bir ses çıkararak oynuyor ve tekrar eski haline gelmesi
için epey ayarlama yapmanız gerekiyor. Şimdi bu kaçınılmaz bir durumdur,
gitarınız boynunuzda askıdayken bu baskıya maruz kalır, düştüğünde maruz kalır
yada kılıfında taşırken tek taraftan askıyla taşımanız bu baskıya sebep olur.
Kendi tasarımımızın sahip olduğu açılı sap-gövde bağlantısını yaptığımızda bu
sorun ortadan kalkmış, oynama en aza indirgenmiştir. Şöyle ki, gitarınızın
sapını oynatabilirsiniz, gitarınızı düşürebilirsiniz yada baskı altında
kalmasına sebep olabilirsiniz. Bunlar zaten gün içinde birçok defa gerçekleşen
şeyler. Mesele şu: sap yine aynı noktaya geri dönüyor mu? Bir Nova Gitarınının
sapını elinizle zorlarsanız, sap ya oynamaz, ya da aynı noktaya geri döner.
İkinci nokta sap ayar çubukları. Hemen hemen hiç bir markada sap çubuğunu
yerinden oynatmak- modifiye etmek mümkün değil. Nova’larda ise sap çubuğunu
sadece 3 dakikada yerinden sökebilir ve tekrar geriye takabilirsiniz. Sap
çubuğunda sorun yaşadığınızda size ciddi maliyetlerle geriye dönen bu durum,
Nova’da geçerli değil. Neredeyse tel değiştirmek kadar kolay, aynı sürede ve
bir set tel kadar ucuz.
Ama en büyük fark nedir
derseniz, form derim.
Form, evet form kısmı
ise ciddi bir konu gerçekten. Her detayı incelikle düşünülmüş, karar verilmiş
ve istenen sonuca ulaşılacak şekilde çalışılmıştır. Bir şey yapmanın iki temel
evresi vardır ki bu sıkıntıyı en çok mimaride görürüz; “estetik” ve “işlevsellik”.
Bu ikisini aynı noktada yakalayan tasarımlar gerçekten başarıya ulaşmıştır.
Formlar da hem işlevsel hem estetik olmalıdır. Çoğu müzisyen Nova’lara uzaktan
baktığında standart üretimlere benzetebilir. Yakından baktığında ise daha önce
karşılaşmadığı bir yapıyla karşılaşır. Sap formları genel olarak gitarlarda,
ilk pozisyondan son pozisyona kadar aynı devam eder, fakat biz ilk
pozisyonlarda C, sonlara doğru da D şeklini alan bir sap ürettik. C formu ilk
pozisyonlarda rahattır fakat üst pozisyonlarda biraz yoruyor açıkçası, aynı
şekilde D formu da ilk pozisyonlarda insanı biraz rahatsız ediyor ama son
pozisyonlara doğru ciddi rahatlık sağıyor. Yani C mi D mi diye seçmektense
neden ikisini de kullanmıyoruz fikri var ortada. Denedik, daha önemlisi
gitaristlerin deneyimlerine sunduk. İlk başta ciddi bir yadırgama olsa bile
5-10 dakikalık bir çalımdan sonra inanılmaz bir alışma evresi ve rahatlık
yerini alıyor, gitarist keyifle çalmaya devam ediyor. Bu konuda aldığımız
geribildirimler cidden olumlu, cidden.
Fatih Yılmaz ve Emrah Almış
Facebook sayfasından
görebildiğim kadarıyla Classic S, Classic T ve F-1 olarak üç ana model var.
Hepsi bu kadar mıdır, bize Nova Custom Gitarları’nın ana modellerini, ayrıntılı
olarak tanıtabilir misin?
Kesinlikle bu kadar
değil, benden bu kadar kolay
kurtulamazsınız :) Ama genel olarak bir tablo çizmemiz gerekir ise 4 ana
modelimiz var; F1 modeli, T model, S model, AT model ve SN model. Bu modelleri
de kendi içinde ayrı segmentlere ayırdık, yani T’nin Modern’i, Classic’i ve M2
C2 segmentleri var. Bunlarda tasarım olarak farklı formlar ve özellikler
mevcut, sadece 2 boyutlu olarak aynılar fakat 3. boyutta değişiklikler mevcut.
Fakat bas gitar olarak biraz muhafazakar bir yaklaşımımız var, o da sadece tek
model ve neredeyse tek renk bir bas üretmek, bu kadar mazbut olacağız yani :) Ancak
onun da aynı bir sürprizi olacak.
Bu modeller ne gibi
opsiyonlara sahip? Bilirsin, gitarını kişiselleştirmek isteyenler için
önemli bir etmen bu opsiyon listesi...
Bu opsiyonlar, daha
öncede dediğim gibi her şeyin modifikasyona açık olması. Genel olarak bazı
modellerin belirli ses nitelikleri vardır. Tele’ler den fazla gür bir ses
istenmez, LP’lerin sap tonları çamurludur-net değildir, Stratlardan yumuşak ama
dolgun sesler istenir, cam kırığı gibi gelmesi istenmez. Bir çok olumlu-olumsuz
durumla karşılaşırsınız. Bu duruma şöyle bakıyoruz; her insan karşısındaki kişi
tarafından anlaşılmak ister ama bu, gitaristlerde daha fazla. Her gitarist,
gitarının anlaşılabilir temel özelliklerde olmasını isterken, karambole giden
veya net olmayan "anlaşılmayan" sesler çıkarsın istemez. Bu konuda
opsiyonlar onun istediği anlaşılma şekline göre değerlendirilip
şekillendirilir. Bazı gitaristler manyetiğe yüklenirken, bazıları da booster’a
yüklenir. Temel olarak bu iki opsiyona sahip diyelim şimdilik.
Benim de incelemesini
yazdığım ve cidden çok sevdiğim “F-1” modeli senin el yapımın (FLY
Pickups) olan “Cady” model bir manyetiğe sahipti (ayrıntılar için lütfen tıklayın). Ya diğer Nova’larda da FLY
manyetiklerini görebilecek miyiz?
Elbetteki Novalarda Fly
manyetiklerini göreceğiz :) ama çok yakın dönemde değil. Şu anda üretim ve
mevcut devinim biraz daha geriye atmamıza sebep oluyor. Bir manyetiği
modellemek ve vücuda getirmek 3-6 ay arası bir zamanı alıyor. Bir de bu işi
benim gibi pimpirikli birisi yapınca başka işle uğraşamaz duruma geliyor :) Şaka
bir yana, kısa zamanda FLY donanımlı Novalar ile karşınızda olacağız.
Peki Nova’larda tercih
ettiğin genel aksam (akord burguları, köprü ve tremololar, potlar vs.)
hakkında bilgi verebilir misin?
Mümkün mertebe yurt içi
tedariği kullanıyorum. Köprü sistemleri ile ilgili inanılmaz başarılı işler
var, Hantuğ Custom Guitars’ın ürettiği köprüler
inanılmaz başarılı bu konuda. En son Koray Gürsoy için yaptığımız Classic S3
modelinde Titanyum bir tremolo sistemlerini kullandık, hem işçilik, hem de
malzeme açısından dünyadaki bir çok markanın önünde olduğunu söylemem gerek.
Köprü öyle bir noktadır ki, perde yerleri değişse bile köprü sabit kalır. Bu
yüzden seçeceğiniz aksamın neredeyse kale kadar güvenilir olması gerekmekte.
Hantuğ dışında Salih Vezneli’nin yaptığı Tele köprülerini de kullandık, hem
modern, hem de geleneksel yaklaşımlarda gayet başarılı. Bunun dışında diğer
aksamları maalesef ithalatçı firmalardan temin ediyoruz... Şimdilik elbette :)
“Kafasız” gitarlarında daha sık kullandığın kendi üretimin olan köprü
sistemleri vardı, onları da kullanacak mısın Nova’larda?
Tabi kullanacağız,
bununla alakalı olarak mevcut kullandıklarımızın dışında daha rahat ve daha
stabil ürünler çıkarmak için proje aşamasındayız. Bu aşamadan sonra (büyük
ihtimalle) Hantuğ ile irtibata geçip gitaristlerin hizmetine sunmayı
planlıyoruz.
Düşünmesi bile heyecan
verici. Gitarlarında kullandığın yerli ve yabancı ağaçlar hakkında
konuşalım biraz da. Genel olarak stoğunda tuttuğun ağaçlardan bahsedebilir
misin?
Genel olarak yerli
akçaağaç, çınar, kavak, kestane ve dut mevcut; bir de şu an dinlenmede olan nefis
dişbudaklarımız var. Seri üretimlerde odaklanılan nokta, hammaddenin ucuz ve
kolayca tedarikidir, nitelikleri sonra gelir. Bizim ülkemiz bir ağaç cenneti ve
neredeyse her türlü ihtiyacımızı giderebileceğimiz ağaçlarımız var. Bunun
dışında tedarikçilerimizden gerekli gülağacı-abanoz-maun türü egzotik ağaçları
temin ediyoruz.
Stok işi cidden can
sıkıcı, bunun için bir deponuz ve bu deponun gerekli iklimlendirme koşullarına
sahip olması gerekiyor. Bizim yöntemimiz biraz klasik, gölgede ve iyi havalanan
bir depolama ile bu sorunu çözüyoruz.
Koray Gürsoy tam bir yerli yapım harikası olan Nova gitarı ile...
Bundan birkaç ay önce
dünyada sayılı firmanın sunduğu bir opsiyon olan “közlenmiş akçaağaç”
(diğer firmaların “roasted”, “toasted”, “baked”, “caramelized”
gibi isimler taktığı aşırı ısıl işlem görmüş bir akçaağaç formu) için
yapmış olduğun ar-ge çalışmalarının başarıyla neticelendiğini duyurmuş, birkaç
da prototip fotoğrafı yayımlamıştın, ki Türkiye’de de bir ilk,
ayrıca halen de teksin. Bu konunun gelişimi ve şu anki durumu konusunda
ayrıntı
verebilir misin?
Seve seve. Akçaağaç
bloklarımız tamam, yani hem közlenmiş bloklar, hem de işlenmiş saplar konusunda
çalışmalarımız hazır. Şu anda gövdeler üzerinde çalışıyoruz, saplara göre cidden
çok daha fazla uğraşı istiyor ama sonuçları cidden tatmin edici. Basınçlı
fırınlarda asal gazlar ile kurulan bir düzenekle çalışıyor, her şey o kadar
dakik ve doğru derecelerde olmalı ki, eğer hata yaparsanız, bunu sapı takıp
akort ederken fark edebiliyorsunuz. Bu da işin en acı tarafı oluyor. Şu anda
közleme işlemi belli bir standarda ulaşmış durumda, en kısa sürede bu opsiyonu
da Nova serisine eklemeyi planlıyoruz.
Fatih Yılmaz'ın alamet-i farikası, közlenmiş akçaağaç sapları
Helal olsun, gerçekten.
Peki elektrogitarlarda yaşanan “ses sönümlenmesi” konusunda yazılmış en kapsamlı Türkçe literatürü kazandırmış ve bu konuya çok kafa
yormuş birisi olarak Nova Custom Gitarlarının “ses sönümlenmesi” yaşamamaları
için ne gibi önleyici tedbirler aldığını öğrenebilir miyim?
İşlem olarak kütle ve
ağırlıkları dengeledik, sap ile kafa arasındaki hatları düzleştirdik, en
önemlisi de gövde de yapılan değişiklikler oldu, yani manyetik ve elektronik
için gereken derinlikleri revize ettik.
Ses sönümlenmesinin en
büyük sebebi hafif bir sap ve buna nazaran çok daha ağırca bir gövde
kullanmaktır. Yüzeysel olarak özetleyecek olursak biz sapları yoğunlaştırıp,
gövdeleri hafiflettik. Sapların ince ve gövdelerin ağır olduğu seri üretim
gitarlarda var bu sorun ve hala aynı düzensizlik devam etmekte. Bunu
düzeltmeleri gerek ama gel de anlat sevgili Barış.
İkinci bir etmen de
ağacın dış kabuğa yakın bölgesinin kullanılması, dahası bu kısımların yaş
olarak kullanılması…
Boya cilâ konusundan da
bahsedelim. Ülkemizdeki elektrikli çalgı yapımcılığındaki en önemli
eksikliklerinden birisinin bu olduğunu düşünürüm. Senin atölyen ise bu konuda
ciddi istisnalardan birisi. Bu konuda sunduğun seçeneklerden bahsedebilir
misin?
Cilâ konusunda 2
seçeneğimiz var; Nitro ve poly bitişler. Polyester grubu hariç, poliüretan ve
poliakrilik. Bu iki grup asit sertleştiricili olduğundan daha dayanıklı ve daha
çok opsiyona sahip. Fakat nitroda o kadar seçeneğimiz olmayacak.
Peki senden tamamen
özel bir şey yaptıran birisi veya herhangi bir
Nova modelini sipariş eden birisi, elektrogitar dünyasında artık klasikleşmiş
renklerden de renk seçebiliyor mu? Bilirsin Fender’in “Daphne Blue” (ki
bayılırım), “Olympic White”, “Butterscoth”, “2 Tone Sunburst”, “Sienna Burst”
ve Gibson’ın “Iced Tea Burst”, “Cherry Burst”, “Heritage Burst” gibi renk ve
renk kombinasyonlarından bahsediyorum...
Elbetteki seçebiliyor. Bu
isteklerini sadece renk değil, vernik cinsi olarak da belirtebiliyor. Yani poly
grubundan da nitro grubundan da bu tür spesifik renk ve renk kombinasyonlarını seçebiliyor.
Peki Nova Custom’ların
pazarlanması konusunda ne gibi stratejiler var kafanda? Nova Custom Guitars’ın
facebook sayfasında bir bayi duyurduğunu hatırlıyorum hayal meyal. Bursa’dandı
galiba?
Bursa da Uysal Müzik var
şu anda, siparişler üzerine çalışıyoruz. İstanbul’da hali hazırda atölyemizin
showroomunda ve Kıvılcım Müzikte gitarlarımızı test edip isteyenler. Başka
illerden bayimiz olmak isteyenlerden de haber bekliyoruz açıkçası. Bunun
dışında sadece ülke içine değil, ülke dışına yollamak içinde bağlantılar
kurduk, kısa zamanda haberlerini duyacağız.
Bu projenin başarıya
“ulaşmaması”
için neler başına gelebilir, nelerin olması
gerekir Fatih? Senden kaynaklanabilecek ve
Türkiye’deki gitar ortamından kaynaklanabilecek nedenler olarak not
düşebilir misin?
Daha önce de bu tür teşebbüslerde
bulunuldu, o veya bu şekilde üretim hataları veya "ne verirsek onu
yerler" şeklinde çalışmalar da. Buna hem çok yakından şahit oldum, üstelik
insanların Türkiye sınırları içinde üretilen bir gitara dair güvenlerinin nasıl
sarsıldığına şahit oldum. Ümit ediyorum ki bir daha, gözlerini sadece para
hırsı bürümüş insanlar bu işlere ellerini sürmezler. Mesajımın buradan gerekli
yerlere gittiğine inanıyorum.
Bizim ülkemizde,
insanlar olarak kendimize saygımız yok, kendimize saygı duymuyoruz. Bunu
kendimizle sınırlasak keşke, karşımızdaki insana daha da saygı duymuyoruz. İlk
üretimlerde gitarlarımızı milyon dolarlık firmaların ürünleriyle
karşılaştıranlar oldu. Kendilerine basitçe onlar x firma (ve sermayeleri
bütçeleri vs oranları şudur diye bilgi verdim ve benim sermayemden bahsettim :)
) ve bizim nasıl bir ülkede nasıl bir iş yaptığımızdan bahsettim. Söylediklerinin
gerçekten "boş" sözler olduğunu görmeleri için basit bir örnek yetti.
İnsanlar yerli üretim diye duyunca piyasadaki en ekonomik seriden daha düşük
fiyatlarda olacaklarına inanıyorlar garip bir şekilde. Yani Duncan manyetikli, orijinal
floyd rose’lu, gotoh akort sistemli bir gitara 200TL’ye sahip olacaklarını
düşünüyorlar, işte bu büyük bir yanılgı gerçekten.
İnsanlar satın aldığı
gitarın kalitesinden çok, gitarın fiyatıyla haşır neşir oluyorlar; ki çok büyük
bir yanılgı. Daha gitarı ellerine bile almadan "oha" demeye başlıyorlar
ki fiyatlar öyle ohalık falan da değil kesinlikle, bunu sen de yakından
biliyorsun (Not:Evet, biliyorum zira ben de Fatih Yılmaz’a bir Nova Classic S
yaptırıyorum). Bunun temel sebeplerinde birisi, gitaristlerimizin kendilerini
ileriye taşıyacak, (ekipman dışında) çok az şeye sahip olmaları. Ülkemizde
gitaristler rahat değiller. Ne konuşurken, ne şakalaşırken, ne de sosyal statü
olarak rahat değiller. Çünkü bir yandan acımasız bir hayat yaşadığımız iklim
gerçekten sert, öte yandan bu işle uğraşmak cidden pahalı bir hobi-lüks. Ama
bir gerçek var ki bizler kendimize saygı duymadığımız gibi yaptığımız yada bizden
birilerinin yaptığı işe de saygı duymuyoruz. İşlerimizi tebrik edenler oldu son
zamanlarda, hepsine buradan çok teşekkür ediyoruz Nova ekibi olarak. Ama bizi
tanıyanların arasında sadece %0.1’lik kısmı bile değil bu geribildirimler maalesef.
Emre Kula isimli müzisyen dostumuz telefonla aradı ve tebrik etti, bu insanı
inanılmaz motive eden bir etmen. Telefon kapandıktan sonra ufak bir tebessüm
oluyor insanın yüzünde, bu tebessümü birisine hissettirebilmektir asıl başarı.
Bizler başarıyı tebrik etmiyoruz, Her başarı takdiri hak eder diye bir
atasözümüz olmasına rağmen. İnsan önce kendisine karşı dürüst ve saygılı
olmalı. Sonra bu ikisini diğer insanlara karşı da gösterip yayılmasına önem
vermeli. Gerisi zaten gelir, her alanda başarılı oluruz gerçekten. Önce şu
egolarımızı atmamız lazım, hatta sözlükte egonun anlamına bakarak
başlayabiliriz :)
Üç yıl öncede
Türkiye’deki butik elektrogitar yapımcılığını
değerlendirmen için bir soru sormuştum. Peki bu
üç yıl
içinde neler değişti? Hangi noktadan, nereye geldik senin gözlemine göre?
Cidden ilerledik, artık
başarılı birçok butik lütiyemiz var. O zaman ne söylediğimi tamı tamına
anımsayamıyorum ama yavaş yavaş kıymetinin farkına varılacağından ve
büyüyeceğinden bahsetmiştim sanırım. Bugün de, o günden farklı değil, insanlar
yeter ki vakit yaratabilsinler, bak daha neler çıkacak ortaya.
Son 3 yıl içinde gerçekten
iyi ilerleme kaydettik, yapımcı dostlarımız detayın branşlaşmada olduğunun
farkına vardılar aslında ki buna ben de dahilim :) biraz daha ilerleyebilmenin
altın anahtarı budur. Tabii ki bu konuda istisnalar var, mesela Ekrem Özkarpat.
Bu insan yaptığı her işte başarıya ulaşabilmiş çok nadir bir usta lütiyemizdir.
Bu başarının sırrının ise, defalarca ölçerek ve hesaplayarak atılan adımlarda
olduğunu düşünüyorum, kendisine buradan tekrar saygı ve sevgilerimi iletiyorum.
Anlaşmalı
sanatçılık (endorsement yani, şuna adam
gibi bir karşılık bulamadık ya) konusunda ne düşünüyorsun?
Bizde o iş çok zor
ilerler, hatta olmaz desem ayıp kaçmaz değerli dostum Barış. Profesyonel
anlamda yapanlara bakıyorsun; gitarist markayı sahiplenmiş, her an her fırsatta
o marka ile görselini tamamlıyor. Bir bütünleşme var, görüyorsun, sahiplenme
var. Başka gitarlarla kesinlikle göremiyorsun, gitaristliğinin dışında marka
tanıtımcılığı da yapıyor, bunun için atölyeler, seminerler düzenleniyor ve daha
birçok projeler hazırlanıp uygulanıyor.
Ülkemizde ise bu konuda
başarılı bir gitarist olarak Kaçak grubunun değerli müzisyenleri Övünç
Danacıoğlu ve Koray Gürsoy var, onun dışında gözümüze çarpan elle tutulur çok
şey mevcut değil.
Bizim burada, bir
gitarist eğer yerli bir markayı kullanıyorsa, hasbelkader, kendisine hediye
edildiğinden bir iki defa elinde görebiliyoruz. Bunun dışında birisine
endorserlık için gittiğimizde korkunç rakamlarla karşılaşıyoruz. Yani, gitarist
bu konuda deneyim sahibi olsa, ciddi kitlelere ulaşıyor olsa belki tamam, fakat
kendisi de ne yapacağını bilemiyor. Gitaristlerin bir diğer kötü huyu da
markaların arkasına saklanmaktır, yani yaptığı müzikten ziyade gitarıyla
anılmak egosunu okşar. Egodan
kurtulmadan da bu iş olmaz.
ODTÜ’de beraber yer
aldığımız aktivitede çok güzel bir sunum yapmıştın. Seminerlerinin
devamı gelecek mi veya üniversitelerden, kurumlardan gelecek tekliflere açık
mısın?
Tabii ki kurumlardan
gelecek her türlü teklife açığım... Yok bu kadar geniş olmasın bu tanım, ucu
başka yerlere gidiyor :) seminer veya konuşma toplantıları için diyelim.
Gitarların gövde
ve saplarının, üzerinde koruyucu cilâ barındırmayan ve
barındıran tuşe ağaçlarının bakım ve temizliği, metal aksamın genel temizliği
için neler önerirsin?
Aksam konusu biraz daha
kritik bu noktada sanırsam, çünkü son dönemde ortaya çıkan relic akımı ile paslı aksamlar revaçta. Hiç bir metal
aksamın paslanmasına izin vermeyin, mutlaka pirinç fırça ile temizliğini yapın
(vereceği hafif bronz renk tatlı bir hava katacaktır) ve ardından gerekli
miktarda yağ bakımını ihmal etmeyin. Metal aksam temizlenip koruyucu ve yağlama
olmadan kullanılırsa mutlaka sorunlar ortaya çıkacaktır. Metal sürtünmesinden
doğacak sorunları en iyi kesen şey yağdır ama kaçımız floyd rose’umuzun
bıçaklarının pivot başlarının yağ bakımını yaptık? Maddenin-eşyanın doğal bir
döngüsü var, bizler işin sihrine kapılıp doğasından uzaklaştıkça hem işin
müzikal kısmından hem de asıl içeriğinden uzaklaşmış oluruz.
Elektrogitar telleri
hakkında da epey araştırma yaptığını hatırlıyorum. İyi bir elektrogitar
telinin sahip olması gerekenler ve bunu en iyi şekilde sağlayan bazı örnekler
konusuna girebilir misin?
Bu en iyi keserken
anlaşılıyor, Yani bir teli keserken kabaca "çıt" yerine
"çot" diye ses çıkarmalı. İyi kalibre çelikler ve özellikle de tel
olarak kullanılanlar bu şekilde tınlar, hem kalibrasyonlarının hem de çelik
kalitelerinin iyi olduğunu anlayabiliriz (not: kalibrasyon tanımı çap
cinsinden, ısıl işlem cinsinden ve saflık cinsinden kalibrasyona denk
gelmektedir). Bunun dışında iyi bir teli tarif etmek, burada anlatamayacağımız
kadar uzun bir konu aslında. Keşke birisi en başından bunu bize söyleseydi
:) Ama tercih yine gitaristlerin
konforuna ve alışkanlıklarına bağlı olarak ilerliyor. Benim tercihim daima
paslanmaz çelik ya da saf nikel grubudur, kaplama olanlardan (nickel plated
steel grubu) uzak durulması, sesimizi daha rahat bulmamızda yardımcı olacaktır.
Ayrıca eğer kullandığınız tel belli bir süre sonra paslanmıyor ama sertleştiği
hissini uyandırıyor ise, sizi yanılttığı noktalar olduğunu söylemeden
geçemeyiz.
Benim sormak
istediklerim bu kadar Fatih. Sound Dergisi okurları için bir mesajın
varsa işte şimdi tam yeri, tam zamanı...
“Bir ülkede müzik iyi
ise, o ülkede her şey iyidir” sözünü, her zamanki gibi, söyleyerek başlamak isterim.
İnsanların (ben dahil) eksiklerini araştırmaları, tanımlamaları ve ortadan
kaldırmaları gerekmekte. Hem müzikal, hem teknik açıdan kendimizi ileriye
taşımalı ve bunun devamlılığını sağlamalıyız. Tüm bu işleri yaparken de dürüst ve
saygılı olmak lazım, önce kendimize, sonra diğer insanlara. Bunu sadece klişe
olarak algılamayıp uyguladığımızda egolarımızdan uzaklaştığımızı ve sonuç
olarak "daha iyi müzik" in ortaya çıktığına şahit oluruz. Bizden de
şimdilik bu kadar, sevgi ve saygılarımızı gönderiyoruz tüm Sound Dergisi
okurlarına…
Barış Şahin - Ocak 2013
Tarafımdan yazılmış olan bu içerik Sound Dergisindeki "Gitarizm" Köşesinde yayımlanmıştır. İzin alınmaksızın ve/veya "TAM" kaynak gösterilmeksizin alıntılanması, kopyalanması durumunda derginin yayımcı şirketi gerekli her türlü yasal yaptırımlara başvurmaya yetkilidir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder