Ernie Ball Music Man JP6 İncelemesi
Şu John Petrucci zevk sahibi
adam. 1999’da Ibanez’den EBMM’e geçtiğinde biraz yadırgamıştım, kabul ediyorum.
Ancak sonra sonra bana daha da güzel gelmeye başladı gitarı. Buna sebeplerin
başında gitarın tasarımının güzelliği ve akılcılığı yatıyordu diyebilirim.
Zaman içinde gitarlar ilkin bireysel olarak, sonraları ise yasal ithalat
yolları ile yurdumuza girdi ve deneme, görme imkanına kavuşmuş olduk.
Gelelim gitarın genel katalog özelliklerine;
Boyutlar: 31.8 cm en, 4.5 cm kalınlık,
94.0 cm boy
Ağırlık: Yaklaşık 3,29 Kg
Gövde: Ihlamur
Sap: Akçaağaç (Kimi zaman
kuşgözü)
Tuşe: Hindistan Gülağacı
Eğrilik Çapı: 15 inç
Tel Boyu (Skala): 25,5 inç
Köprü: JPM Standart “Askıda”
Sistemli Köprü (Floating Trem)
Perdeler: 24 geniş ve yüksek/Tam
Jumbo Perdeler
Akord Burguları: Schaller Kilitli
Tipte ve Pearloid Başlı
Seçici: 3 yollu 4PDT seçici
anahtar
Manyetikler: DiMarzio Custom (2009
öncesi) / DiMarzio LiquiFire (Sap), DiMarzio Crunch Lab (Köprü)
İlk etapta gitarın genel
yapısından bahsedelim; gitar tasarım itibariyle çok iyi kurgulanmış bir gitar
öncelikle. Dengesi hem otururken, hem de ayakta tam uygun bir denge bulmanıza
yardımcı oluyor. Ayrıca “Arm Contour” denen bölümü yani sağ kolunuzu gitar
üzerinde konuşladığınız bölümü radikal ancak oldukça işlevsel bir şekilde
oyulmuş ki bu da başka bir artı puan gitar için. Elinize aldığınızda sizin de
fark edeceğiniz en dikkat çekici özelliklerden birisi, aynen Ibanez JPM’lerde
olduğu gibi çok hafif olması. Kolye diye takın dolaşın, uzun süre hissetmezsiniz
:) Bunun altındaki yegâne sebep kullanılan ıhlamurun, eskiden ibanezin daha da
yoğun kullandığı türdeki (muhtemelen Tilia
Americana) ıhlamurdan kullanması. Buraya bir şerh koyalım ve belirtelim; bu
ıhlamuru Kore/Endonezya üretimi ucuzcu gitarlardaki Asyalı ıhlamurlarla
karıştırmayın. Aynı ağaç değiller. Çok daha hafifler, nispeten daha canlı
tonlar sunuyorlar ve rezonans konusunda çok daha başarılılar. Gövdenin
kenarlardaki oyuntuları gayet zarif bir hat çiziyor. Üst ve alt boynuz
kısımları şık olmanın ötesinde işlevsel de. Özellikle alt boynuzun tasarımı
sayesinde kalınlığı azaltılmamış (Bakınız ibanezin AANJ / “All Access Neck
Joint” tipi sap-gövde birleşimi)
olmasına rağmen, ki bu iyi bir şey, 24.perdeye bile ulaşmak çok rahat. En son
pozisyonlarda bile büyük bir rahatlıkla dolanmak mümkün.
Gelelim sap kısmına… Sap tek
parça akçaağaçtan yapılmış ve arkası yağ/balmumu karışımı ile elde işlem
görmüş. Bazı gitarlarda çok belirgin kuşgözü akçaağacı görülebilirken bazıları
sade türdeki akçalardan yapılmış.Yağlı finiş sebebiyle son derece yumuşak,
saten gibi bir hissiyatı var. Yapışkanlıktan eser yok ki bu gitarın en büyük
artılarından. Ancak bu olay aynı zamanda en büyük zayıf noktalarından. Ernie
Ball gitarların benim denediklerimin hepsinde bu yağlı finiş vardı. Sap
ağacının kurumasına izin verme yetisinin görece daha yüksek olmasından dolayı süper bir hadise ancak eğer
gitarınızı sık ve uzun sürelerle çalıyorsanız, eğer avucunuzda balık
besleyebilecek yoğunlukta terleme durumunuz varsa, gitarınızı çalmadan önce
ellerinizi yıkamayanlardansanız, nispeten kısa süre içinde, sapın bu kısmı
kararacak. Eğer görsel kusur sizi rahatsız etmiyorsa ne ala ancak ediyorsa
belki de zaman içinde nitro finiş konusunda yetkin bir lütiyeye saten
nitroselüloz bir cila attırtmak fena olmayabilir. Ha, yağlı finişi beni olumsuz
yönde etkileyen bir hadise değil, onu da belirteyim. Ben severim.
Sap profili olarak ise, eğer
yanlış hatırlamıyorsam Ibanez JPM ile farklılar. Mükemmelen anımsamıyorum zira
en az 7-8 sene geçti son kez Ibanez JPM çaldığım günden bugüne. Anımsadığım
kadarıyla sapın orta merkezine doğru daha bir etli idi. Bu öyle değil. Aslında Ibanez
wizard’lara benziyor gibi ancak super wizard’lar kadar kağıt inceliğine sahip
değil. Hani Petrucci-vari şeyler çalanlara oldukça rahat bir profile sahip. Üst
eşik genişliği ibanezlerinkinden (ibanezlerde genel olarak 43mm’dir) biraz daha
dar, muhtemelen 42mmdir, ki Petrucci’nin Ibanez JPM’i de 42mm’lik bir eşik
genişliğine sahipti, diye tahmin etmiştim ancak bu da 43mm imiş. Üst eşikten bahsetmişken Earvana türevi,
entonasyon konusunda çok daha başarılı üst eşiğinden bahsetmemek olmaz. Ernie
Ball’ların bu yaklaşımlarını çok seviyorum. Ürünlerine cidden değer katıyorlar.
Ayrıca sap gövde birleşiminin beş vidalı olması çok büyük bir artı. Gitarın bazı
frekanslarının daha iyi iletilebilmesine olanak sağladığı gibi sapın tel yükü
altında oynamasının, dört vidalılara göre, daha da azaltılmış olması önemli bir
başka artı puan kaynağı.
Perdelere gelince, tam olarak
yüksek jumbo olduklarını belirtmek lazım. Kumpasla ölçmedim ancak Jim Dunlop
#6100 veya ona yakın bir ölçüde olduğunu sanıyorum zira hem geniş (jumbo) hem
de yüksek tombiş perde demirleri.
Tuşe ağacı olarak tipik Hindistan
gülağacı kullanılmış. En azından koyu renkli olanları tercih edildiğinden
şıklık korunmuş. Tuşe eğrilik çapı ise eski ibanezine oranla daha dar ve 15 inç
ki yüne düz bir eğrilik çapı söz konusu. Böylelikle tel yüksekliği oldukça
düşük olarak sağlıklı bir şekilde ayarlanabilmekte.
Kafa bölümün süsleri ise
Schaller’in son derece kaliteli olan kilitli akord burguları. Burguların baş
kısımlarındaki plastik sedef (pearloid) zarafet konusunda sınıf farkını ortaya
koyuyor. M6 modelindeki bu burguların kilitlenebilir olması akord kararlılığı
için büyük avantaj sunarken 1:16’lık hassasiyete sahip olması da ince akord
ayarlarında fayda sağlıyor.
Gelelim köprüsüne… Gitarın en
stratejik silahlarından birisi bu köprü. Petrucci için özel olarak tasarlanmış
bir şey bu. Temel olarak askıdaki tip bir köprü (askıdaki tipteki köprüler “Floating
Bridge” : akortlu tellerin gerilimi ile sustain bloğuna bağlı yayların
gerilimleri arasındaki denge arasında “askıda” duran köprü sistemleridir. Bkz;
Wilkinson V100, Floyd Rose türevleri vs). Temel olarak Floyd Rose türevi bir
köprü değil ancak FR’lu köprülerle yapılabilecek türlü cambazlıklar başarı ile
uygulanabiliyor; akorda güle güle denmeden yapılan derin dalışlar, köprüyü
kaldırarak yapılan, FR’a göre daha dar alandaki tel germeler, hırlatmalar (bunu
tam nasıl anlatabilirim bilemiyorum ancak FR köprülerinde vibrato koluna
vurarak titrek bir efekt elde edilebilmesi olayı diye özetleyeyim. Bkz. aşağıdaki Dream
Theater – Under a Glass Moon solosu) ne varsa mümkün. Hâl böyle olunca FR’un
birçok dezavantajı da beraberinde geliyor. Öncelikle tel bükme sorunu; bir teli
bükerken (bend) köprü uygulanan gerinim yönünde hareket ettiğinden alt veya üst
tellerdeki akordu kaybedersiniz ve askıdaki köprülerin eğer tremsetter gibi bir
destek yoksa alayının kaderi budur. Bu köprüde de aynı durum maalesef mevcut.
Gerçi bu gitarı alıp B.B.King, Albert Collins, Robert Johnson çalmayacağınıza
göre pek sorun olmaması icap eder. Ancak tipik bir çok FR sorunu, kısmen bile olsa, mevcut, bunu
da bilin. Köprünün bir güzel yanı da saddle vidaları. Hani strat türü
gitarlarda sağ elinize ha babam batan minik saddle yükseklik ayar vidaları
vardır ya, bu gitardaki vidalar gömülü olduğundan sorun yaratmıyor. Ayrıca
köprünün FR ve türevlerine bir artısı da büyük masif bir pirinç sustain bloğuna
sahip olması. Yani daha da iyi performans için gidip başka üreticilerin pirinç ton bloklarına para verme durumu yok. İlave olarak ibanezin üst
modellerindeki köprülerde olduğu gibi iterek yerleştirilen türde bir vibrato
kol yapısı ve sustain bloğu üzerinde sıkılık ayar ünitesine sahip olması da
köprünün tasarım artılarından bazıları.
Gelelim elektronik sisteme… Cihaz
Petrucci’nin yıllar yılı bilinen, tipik konfigürasyonuna sahip. 2 humbucker
manyetik ve 4PDT tipi bir 3 yollu seçici anahtar. 4PDT’nin olayı ise dış iki
konumda manyetikleri normal modda çalıştırırken orta konumda sadece içe bakan
bobinleri (Petrucci’nin temiz pasajlarda kullandığı pozisyon) çalıştırması.
Normal DPDT tipi veya Les Paul tipi seçici anahtarla yapılamayacak bir hadise,
ama elzem de değil. Manyetikler EBMMJPM’ler ilk çıktığında Custom DiMarzio idi
ve belli bir süre öyle kaldı. Sonradan sanıyorum D-Sonic veya türevi olan bir
şey köprüde yer aldı. Ancak güncel modellerde Petrucci için DiMarzio’nun
ürettiği son manyetikler olan CrunchLab ve LiquiFire seti mevcut. Yapıları için
şunu söyleyebilirim: bunlar gerçekten
de, yavurların dediği gibi, shred manyetikleri. Hızlı penalamalar,
legatolar, sweep arpejleri yolunuz ise, sert ritim tonlarını seviyorsanız,
yüksek drive’lı tonlarda soloculuk kanınızda varsa bu set gâyet güzel bir
tercih olabilir. Bu gitarın piezolu olan modelleri ise sahiplerine aynı anda
hem akustik gitar, hem de elektrik gitar sahibi olmanın rahatlığını yaşatıyor. Ayrıca
stereo olarak aynı anda ikisini de çalıştırabilmek olası. Gitarın zaten iki
çıkışı var; biri manyetizasyon manyetikleri için, diğeri de saddlelardaki piezo
manyetikler için. Bunun ne menem bir şey olabileceğini görmek için Dream
Theater – Live at Budokan videosundaki Hollow Years’ın giriş solosuna dikkat
edin. Özellikle sahnesi yoğun ve varyasyonlu profesyonel müzisyenlere büyük
fayda sağlayacak bir artı…
Hollow Years'ın girişindeki soloya dikkat! Piezo iş başında...
Gitarın cilasını incelediğimizde
birkaç opsiyon söz konusu ve bu serideki en albeni sahibi olanı firmanın
“Mystic Dream” adını verdiği. Biraz farklı bir kristalografik yapıya, daha
doğrusu anizotropik yapılı bazı kristallerden yararlanarak yapılan bu boyaya
uygulanmış yüzeylere bakış açınıza göre renk değişmekte ve simli yeşilden mora
doğru bir değişen bir renk yapısı var. Bu cilanın polyester olması dayanıklılık
ve sıkıntı durumunda tamir edilebilirlik açısından avantaj sağladığı da
muhakkak.
Sound konusuna gelince… Kocaman
bir genelleme: Bu bir shred gitarı, önce bunun altını çizelim. Pena tepkisi ve
hassasiyeti, yapay armonikler, nispi çalım rahatlığı, yeterli sustain yapısı,
güçlü manyetikleri ile tam bir shred gitarı. Özellikle son dönem Dream Theater
soundunu seviyorsanız ve gayet sağlam Mesa kılıklı (mid scooped) bir amfiniz varsa bu gitar sizi o
soundlara birkaç adım daha yaklaştırabilecek yapıda. Sert ritim&lead
tonları, shred tekniklerine olan yatkınlık her açıdan kendini belli ediyor. Sadece
hızlı libili libili sololar için değil sert müzikten hoşlanan gitaristlere de
büyük keyif verebilecek bir alet. Ayrıca doğru amfi seçimi ve pedal
konfigürasyonu ile verzatilitesi artırılabilir ve hard rock’tan standart heavy
metal’e kadar müziklerde de gayet iyi bir tercih olabilir. Ihlamur gövdesi ve
mid bölgesi belirgin manyetikleri ile (özellikle sap) tam bir solist
enstrumanı. Ancak daha bir vintaj tonları seviyorsanız, Gibson ES-335’in sesi
sizin için en güzel ise ve Dual Rectifier (veya Mark V) sizin top 5 amfi sıralamanıza
girmiyorsa başka gitarlara bakmakta fayda var :)
Özün özü, türdaşlarından işçilik
(perde ve üst eşik işçiliği mesela), kullanılan malzeme/donanım (akord
burguları ve manyetikler mesela), tasarım (arm contour, 24 perdeye rahat
ulaşım, denge, hafiflik mesela), albeni (Mystic Dream mesela), verzatilite
(piezo opsiyonu mesela) gibi başlıklarda belirgin çizgilerle ayrılan, başarılı bir
shred gitarı var elimizde.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder