7/05/2013

Ernie Ball Music Man JP6 İncelemesi


Ernie Ball Music Man JP6 İncelemesi

Şu John Petrucci zevk sahibi adam. 1999’da Ibanez’den EBMM’e geçtiğinde biraz yadırgamıştım, kabul ediyorum. Ancak sonra sonra bana daha da güzel gelmeye başladı gitarı. Buna sebeplerin başında gitarın tasarımının güzelliği ve akılcılığı yatıyordu diyebilirim. Zaman içinde gitarlar ilkin bireysel olarak, sonraları ise yasal ithalat yolları ile yurdumuza girdi ve deneme, görme imkanına kavuşmuş olduk.



Gelelim gitarın genel katalog özelliklerine;

Boyutlar: 31.8 cm en, 4.5 cm kalınlık, 94.0 cm boy
Ağırlık: Yaklaşık 3,29 Kg
Gövde: Ihlamur
Sap: Akçaağaç (Kimi zaman kuşgözü)
Tuşe: Hindistan Gülağacı
Eğrilik Çapı: 15 inç
Tel Boyu (Skala): 25,5 inç
Köprü: JPM Standart “Askıda” Sistemli Köprü (Floating Trem)
Perdeler: 24 geniş ve yüksek/Tam Jumbo Perdeler
Akord Burguları: Schaller Kilitli Tipte ve Pearloid Başlı
Seçici: 3 yollu 4PDT seçici anahtar
Manyetikler: DiMarzio Custom (2009 öncesi) / DiMarzio LiquiFire (Sap), DiMarzio Crunch Lab (Köprü)



İlk etapta gitarın genel yapısından bahsedelim; gitar tasarım itibariyle çok iyi kurgulanmış bir gitar öncelikle. Dengesi hem otururken, hem de ayakta tam uygun bir denge bulmanıza yardımcı oluyor. Ayrıca “Arm Contour” denen bölümü yani sağ kolunuzu gitar üzerinde konuşladığınız bölümü radikal ancak oldukça işlevsel bir şekilde oyulmuş ki bu da başka bir artı puan gitar için. Elinize aldığınızda sizin de fark edeceğiniz en dikkat çekici özelliklerden birisi, aynen Ibanez JPM’lerde olduğu gibi çok hafif olması. Kolye diye takın dolaşın, uzun süre hissetmezsiniz :) Bunun altındaki yegâne sebep kullanılan ıhlamurun, eskiden ibanezin daha da yoğun kullandığı türdeki (muhtemelen Tilia Americana) ıhlamurdan kullanması. Buraya bir şerh koyalım ve belirtelim; bu ıhlamuru Kore/Endonezya üretimi ucuzcu gitarlardaki Asyalı ıhlamurlarla karıştırmayın. Aynı ağaç değiller. Çok daha hafifler, nispeten daha canlı tonlar sunuyorlar ve rezonans konusunda çok daha başarılılar. Gövdenin kenarlardaki oyuntuları gayet zarif bir hat çiziyor. Üst ve alt boynuz kısımları şık olmanın ötesinde işlevsel de. Özellikle alt boynuzun tasarımı sayesinde kalınlığı azaltılmamış (Bakınız ibanezin AANJ / “All Access Neck Joint”  tipi sap-gövde birleşimi) olmasına rağmen, ki bu iyi bir şey, 24.perdeye bile ulaşmak çok rahat. En son pozisyonlarda bile büyük bir rahatlıkla dolanmak mümkün.



Gelelim sap kısmına… Sap tek parça akçaağaçtan yapılmış ve arkası yağ/balmumu karışımı ile elde işlem görmüş. Bazı gitarlarda çok belirgin kuşgözü akçaağacı görülebilirken bazıları sade türdeki akçalardan yapılmış.Yağlı finiş sebebiyle son derece yumuşak, saten gibi bir hissiyatı var. Yapışkanlıktan eser yok ki bu gitarın en büyük artılarından. Ancak bu olay aynı zamanda en büyük zayıf noktalarından. Ernie Ball gitarların benim denediklerimin hepsinde bu yağlı finiş vardı. Sap ağacının kurumasına izin verme yetisinin görece daha yüksek olmasından dolayı süper bir hadise ancak eğer gitarınızı sık ve uzun sürelerle çalıyorsanız, eğer avucunuzda balık besleyebilecek yoğunlukta terleme durumunuz varsa, gitarınızı çalmadan önce ellerinizi yıkamayanlardansanız, nispeten kısa süre içinde, sapın bu kısmı kararacak. Eğer görsel kusur sizi rahatsız etmiyorsa ne ala ancak ediyorsa belki de zaman içinde nitro finiş konusunda yetkin bir lütiyeye saten nitroselüloz bir cila attırtmak fena olmayabilir. Ha, yağlı finişi beni olumsuz yönde etkileyen bir hadise değil, onu da belirteyim. Ben severim.




Sap profili olarak ise, eğer yanlış hatırlamıyorsam Ibanez JPM ile farklılar. Mükemmelen anımsamıyorum zira en az 7-8 sene geçti son kez Ibanez JPM çaldığım günden bugüne. Anımsadığım kadarıyla sapın orta merkezine doğru daha bir etli idi. Bu öyle değil. Aslında Ibanez wizard’lara benziyor gibi ancak super wizard’lar kadar kağıt inceliğine sahip değil. Hani Petrucci-vari şeyler çalanlara oldukça rahat bir profile sahip. Üst eşik genişliği ibanezlerinkinden (ibanezlerde genel olarak 43mm’dir) biraz daha dar, muhtemelen 42mmdir, ki Petrucci’nin Ibanez JPM’i de 42mm’lik bir eşik genişliğine sahipti, diye tahmin etmiştim ancak bu da 43mm imiş.  Üst eşikten bahsetmişken Earvana türevi, entonasyon konusunda çok daha başarılı üst eşiğinden bahsetmemek olmaz. Ernie Ball’ların bu yaklaşımlarını çok seviyorum. Ürünlerine cidden değer katıyorlar. Ayrıca sap gövde birleşiminin beş vidalı olması çok büyük bir artı. Gitarın bazı frekanslarının daha iyi iletilebilmesine olanak sağladığı gibi sapın tel yükü altında oynamasının, dört vidalılara göre, daha da azaltılmış olması önemli bir başka artı puan kaynağı.



Perdelere gelince, tam olarak yüksek jumbo olduklarını belirtmek lazım. Kumpasla ölçmedim ancak Jim Dunlop #6100 veya ona yakın bir ölçüde olduğunu sanıyorum zira hem geniş (jumbo) hem de yüksek tombiş perde demirleri.



Tuşe ağacı olarak tipik Hindistan gülağacı kullanılmış. En azından koyu renkli olanları tercih edildiğinden şıklık korunmuş. Tuşe eğrilik çapı ise eski ibanezine oranla daha dar ve 15 inç ki yüne düz bir eğrilik çapı söz konusu. Böylelikle tel yüksekliği oldukça düşük olarak sağlıklı bir şekilde ayarlanabilmekte.

Kafa bölümün süsleri ise Schaller’in son derece kaliteli olan kilitli akord burguları. Burguların baş kısımlarındaki plastik sedef (pearloid) zarafet konusunda sınıf farkını ortaya koyuyor. M6 modelindeki bu burguların kilitlenebilir olması akord kararlılığı için büyük avantaj sunarken 1:16’lık hassasiyete sahip olması da ince akord ayarlarında fayda sağlıyor.


Gelelim köprüsüne… Gitarın en stratejik silahlarından birisi bu köprü. Petrucci için özel olarak tasarlanmış bir şey bu. Temel olarak askıdaki tip bir köprü (askıdaki tipteki köprüler “Floating Bridge” : akortlu tellerin gerilimi ile sustain bloğuna bağlı yayların gerilimleri arasındaki denge arasında “askıda” duran köprü sistemleridir. Bkz; Wilkinson V100, Floyd Rose türevleri vs). Temel olarak Floyd Rose türevi bir köprü değil ancak FR’lu köprülerle yapılabilecek türlü cambazlıklar başarı ile uygulanabiliyor; akorda güle güle denmeden yapılan derin dalışlar, köprüyü kaldırarak yapılan, FR’a göre daha dar alandaki tel germeler, hırlatmalar (bunu tam nasıl anlatabilirim bilemiyorum ancak FR köprülerinde vibrato koluna vurarak titrek bir efekt elde edilebilmesi olayı diye özetleyeyim. Bkz. aşağıdaki Dream Theater – Under a Glass Moon solosu) ne varsa mümkün. Hâl böyle olunca FR’un birçok dezavantajı da beraberinde geliyor. Öncelikle tel bükme sorunu; bir teli bükerken (bend) köprü uygulanan gerinim yönünde hareket ettiğinden alt veya üst tellerdeki akordu kaybedersiniz ve askıdaki köprülerin eğer tremsetter gibi bir destek yoksa alayının kaderi budur. Bu köprüde de aynı durum maalesef mevcut. Gerçi bu gitarı alıp B.B.King, Albert Collins, Robert Johnson çalmayacağınıza göre pek sorun olmaması icap eder. Ancak tipik bir çok FR sorunu, kısmen bile olsa, mevcut, bunu da bilin. Köprünün bir güzel yanı da saddle vidaları. Hani strat türü gitarlarda sağ elinize ha babam batan minik saddle yükseklik ayar vidaları vardır ya, bu gitardaki vidalar gömülü olduğundan sorun yaratmıyor. Ayrıca köprünün FR ve türevlerine bir artısı da büyük masif bir pirinç sustain bloğuna sahip olması. Yani daha da iyi performans için gidip başka üreticilerin pirinç ton bloklarına para verme durumu yok. İlave olarak ibanezin üst modellerindeki köprülerde olduğu gibi iterek yerleştirilen türde bir vibrato kol yapısı ve sustain bloğu üzerinde sıkılık ayar ünitesine sahip olması da köprünün tasarım artılarından bazıları.


Gelelim elektronik sisteme… Cihaz Petrucci’nin yıllar yılı bilinen, tipik konfigürasyonuna sahip. 2 humbucker manyetik ve 4PDT tipi bir 3 yollu seçici anahtar. 4PDT’nin olayı ise dış iki konumda manyetikleri normal modda çalıştırırken orta konumda sadece içe bakan bobinleri (Petrucci’nin temiz pasajlarda kullandığı pozisyon) çalıştırması. Normal DPDT tipi veya Les Paul tipi seçici anahtarla yapılamayacak bir hadise, ama elzem de değil. Manyetikler EBMMJPM’ler ilk çıktığında Custom DiMarzio idi ve belli bir süre öyle kaldı. Sonradan sanıyorum D-Sonic veya türevi olan bir şey köprüde yer aldı. Ancak güncel modellerde Petrucci için DiMarzio’nun ürettiği son manyetikler olan CrunchLab ve LiquiFire seti mevcut. Yapıları için şunu söyleyebilirim: bunlar gerçekten  de, yavurların dediği gibi, shred manyetikleri. Hızlı penalamalar, legatolar, sweep arpejleri yolunuz ise, sert ritim tonlarını seviyorsanız, yüksek drive’lı tonlarda soloculuk kanınızda varsa bu set gâyet güzel bir tercih olabilir. Bu gitarın piezolu olan modelleri ise sahiplerine aynı anda hem akustik gitar, hem de elektrik gitar sahibi olmanın rahatlığını yaşatıyor. Ayrıca stereo olarak aynı anda ikisini de çalıştırabilmek olası. Gitarın zaten iki çıkışı var; biri manyetizasyon manyetikleri için, diğeri de saddlelardaki piezo manyetikler için. Bunun ne menem bir şey olabileceğini görmek için Dream Theater – Live at Budokan videosundaki Hollow Years’ın giriş solosuna dikkat edin. Özellikle sahnesi yoğun ve varyasyonlu profesyonel müzisyenlere büyük fayda sağlayacak bir artı…

Hollow Years'ın girişindeki soloya dikkat! Piezo iş başında...




Gitarın cilasını incelediğimizde birkaç opsiyon söz konusu ve bu serideki en albeni sahibi olanı firmanın “Mystic Dream” adını verdiği. Biraz farklı bir kristalografik yapıya, daha doğrusu anizotropik yapılı bazı kristallerden yararlanarak yapılan bu boyaya uygulanmış yüzeylere bakış açınıza göre renk değişmekte ve simli yeşilden mora doğru bir değişen bir renk yapısı var. Bu cilanın polyester olması dayanıklılık ve sıkıntı durumunda tamir edilebilirlik açısından avantaj sağladığı da muhakkak.


Sound konusuna gelince… Kocaman bir genelleme: Bu bir shred gitarı, önce bunun altını çizelim. Pena tepkisi ve hassasiyeti, yapay armonikler, nispi çalım rahatlığı, yeterli sustain yapısı, güçlü manyetikleri ile tam bir shred gitarı. Özellikle son dönem Dream Theater soundunu seviyorsanız ve gayet sağlam Mesa kılıklı (mid scooped) bir amfiniz varsa bu gitar sizi o soundlara birkaç adım daha yaklaştırabilecek yapıda. Sert ritim&lead tonları, shred tekniklerine olan yatkınlık her açıdan kendini belli ediyor. Sadece hızlı libili libili sololar için değil sert müzikten hoşlanan gitaristlere de büyük keyif verebilecek bir alet. Ayrıca doğru amfi seçimi ve pedal konfigürasyonu ile verzatilitesi artırılabilir ve hard rock’tan standart heavy metal’e kadar müziklerde de gayet iyi bir tercih olabilir. Ihlamur gövdesi ve mid bölgesi belirgin manyetikleri ile (özellikle sap) tam bir solist enstrumanı. Ancak daha bir vintaj tonları seviyorsanız, Gibson ES-335’in sesi sizin için en güzel ise ve Dual Rectifier (veya Mark V) sizin top 5 amfi sıralamanıza girmiyorsa başka gitarlara bakmakta fayda var :)

Özün özü, türdaşlarından işçilik (perde ve üst eşik işçiliği mesela), kullanılan malzeme/donanım (akord burguları ve manyetikler mesela), tasarım (arm contour, 24 perdeye rahat ulaşım, denge, hafiflik mesela), albeni (Mystic Dream mesela), verzatilite (piezo opsiyonu mesela) gibi başlıklarda belirgin çizgilerle ayrılan, başarılı bir shred gitarı var elimizde.




Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Popüler Yayınlar